"Hiperaktif öğrenciler sınıfta ön sıralara oturtulmalı"

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Durukan: - "Öğretmenler, hiperaktivite bozukluğu olan öğrencilerine yardım etmeye her zaman hazır olduklarını hissettirmelidir. Öğrenciye verilen ödevlerin basit, açık ve anlaşılır olmasına özen gösterilmelidir. Sınıfta ön sıralara ve sakin bir öğrencinin yanına oturtularak sık sık göz teması kurulmalıdır" - "Çantasını belli bir süre ebeveyninin gözetiminde hazırlayarak nasıl yapması gerektiğini öğrenmelidir. Ağlayarak istediği yaptırmaya çalıştığında kısa süreli sarılma ve ilgiyle yaklaşıp istediği şeyi neden alamayacağı açık olarak söylenmelidir. Ödevini yaptığında takdir edilmelidir"

İSTANBUL (AA) - ELİF KÜÇÜK - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Öğretim Üyesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Durukan, öğretmenlerin hiperaktivite bozukluğu olan öğrencilerine yardım etmeye her zaman hazır olduklarını hissettirmeleri gerektiğini belirterek, "Öğrenciye verilen ödevlerin basit, açık ve anlaşılır olmasına özen gösterilmelidir. Sınıfta ön sıralara ve sakin bir öğrencinin yanına oturtularak sık sık göz teması kurulmalıdır." dedi.

Doç. Dr. Durukan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB), kişinin normal ve sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin bir dikkati sürdürme güçlüğü, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik yakınmalarıyla kendini gösteren, okul öncesi yaşlarda başlayan ve kronik seyreden psikiyatrik bir hastalık olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Rahatsızlığın en önemli nedeninin genetik yatkınlık olduğunu dile getiren Durukan, ayrıca annenin hamileliği esnasında sigara ve alkol kullanması, doğumun zor geçmesi ya da erken doğum gibi çevresel ve biyolojik faktörlerin etkileşimi sonucunda da DEHB'nin beyinde meydana gelebildiğini ifade etti.

Durukan, DEHB'nin okul çağındaki çocuklarda ortalama yüzde 5 sıklıkta görüldüğünü yani her 20 çocuktan birinde bu rahatsızlığın saptandığını kaydetti.

İlkokul döneminde artan şikayetler nedeniyle hastalığa sıklıkla 6 yaş sonrasında tanı konulduğunu belirten Durukan, "Öğretmenler, çocukların derse dikkatini veremediğini, dikkat sürelerinin yaşıtlarına göre kısa olduğunu, sınavlarda soruları yanlış okuduklarını, derste aşırı hareketli olduklarını, söz almadan konuştuklarını söylerler. Ebeveynler ise okul eşyalarına sahip çıkamadıklarını, dersin başında uzun süre oturamadıklarını, akademik başarılarının düşük olduğunu, oyun dahil her şeyden çok çabuk sıkıldıklarını, arkadaş ilişkilerinde çok sık sorun yaşadıklarını, sakarlık nedeniyle sık sık hastanelerin acil servislerine başvurduklarını anlatırlar." dedi.

Reklam
Reklam

Tanının çocuk ve ergen psikiyatri uzmanınca konulması gerektiğini belirten Durukan, bu süreçte uzmanın yapacağı psikiyatrik muayenenin ardından öğretmen ve aileye çocuğun mevcut sorunlarıyla ilgili formlar ve ölçekler gönderilerek onların değerlendirmelerinin alındığını anlattı.

Uzmanın gerekli görmesi halinde, zihinsel kapasitesinin değerlendirilmesi amacıyla çocuktan zeka testi istenebileceğini aktaran Durukan, tüm değerlendirmelerin sonucunda elde edilen veriler ve gözlemlere dayanarak DEHB tanısının konulduğunu kaydetti.

- "Arkadaş ilişkisi kurmada sorun yaşarlar"

Doç. Dr. Durukan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavisindeki temel yöntem olan ilaç kullanımının yanında ailenin hastalık hakkında bilgilendirilerek okul, aile ve hekimin iş birliği içerisinde olmasının önemli olduğunu vurguladı.

Hastalığa tanı konulmaz ve tedavi yapılmazsa çeşitli sorunlarla karşılaşılabileceğine işaret eden Durukan, şöyle konuştu:

"Okul ortamına uyum sağlamada zorlanırlar. Sık sık sınıf ya da okul değiştirmek zorunda kalabilirler. Akademik başarı, her zaman çocuğun zihinsel kapasitesinin gerisinde kalır. Arkadaş ilişkisi kurma ve devam ettirmede sorunlar yaşarlar. İş ve evlilik yaşamlarında devamlılık sağlayamazlar. Sık iş değiştirme ve boşanma eğilimindedirler. Adli sorunlarla karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Yaşıtlarına oranla daha sık ve daha erken yaşta alkol ve madde kullanmaya başlarlar."

Reklam
Reklam

- "Ders çalışma sorumluluğunun farkında olmalıdır"

İbrahim Durukan, çocuklarında hiperaktivite bozukluğu olan ailelerin onlara karşı kararlı ve tutarlı bir davranış sergilemeleri gerektiğini belirterek, "Çocuklarına mutlaka net sınırlar koymalılar. Çocuk, ders çalışma sorumluluğunun farkında olmalıdır. Ders ve evdeki diğer etkinlikleri de içeren ve uygulanabilir bir çalışma programı birlikte yapılarak yazılı hale getirilmelidir." ifadelerini kullandı.

DEHB tanısı konan çocukların odalarının yalın ve sessiz olmasının önemine işaret eden Durukan, şöyle devam etti:

"Televizyon, telefon ve müzik sesi olmamalıdır. Çalışma masasının üzerinde sadece ders gereçleri bulunmalı, çalışmaya başlamadan önce hazırlıklar tamamlanmış olmalı, dikkati dağıtacak resim ve oyuncak gibi nesneler bulunmamalıdır. Çocuktan bir görevi yapması istendiğinde öncelikle ondan kendi cümleleriyle görevin ne olduğunu tekrar etmesi istenmelidir. Çocuktan istenen şeyler basit ve kısa ifadelerle söylenmelidir. Çantasını belli bir süre ebeveyninin gözetiminde hazırlayarak nasıl yapması gerektiğini öğrenmelidir. Ağlayarak istediği yaptırmaya çalıştığında kısa süreli sarılma ve ilgiyle yaklaşıp istediği şeyi neden alamayacağı açık olarak söylenmelidir. Ödevini yaptığında takdir edilmelidir. Hastalığın tedavisinin aksatılmaması, düzenli aralıklarla kontrole götürülmesi önerilir."

Reklam
Reklam

- "Ödevleri basit, açık ve anlaşılır olmalıdır"

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Durukan, öğretmenlere de hiperaktivite bozukluğu yaşayan öğrencilere yaklaşımlarının nasıl olması gerektiği konusunda önerilerde bulunarak, şunları kaydetti:

"Ona yardım etmeye her zaman hazır olunduğu hissettirmelidir. Güçlü tarafları ön plana çıkarılmalıdır. Öğrenciye verilen ödevlerin basit, açık ve anlaşılır olmasına özen gösterilmelidir. Uyması gereken kurallar açık ve net olmalıdır. Sınıfta ön sıralara ve sakin bir öğrencinin yanına oturtularak sık sık göz teması kurulmalıdır. Sınıftaki çalışmasını tamamlayabilmesi için gerektiğinde ek süre verilmelidir ve açık bir ders planı oluşturulmalıdır. Çocuk arkadaşlarının önünde azarlanmamalı, ödevini yaptığı için takdir edilmeli ve gerektiğinde çözüm için ipucu verilmelidir. Öğretmenler aile ve doktorla iletişim halinde olmalıdır."

Anahtar Kelimeler: