Sibirya soğukları özellikle büyük şehirlerde yaşamımızı ciddi şekilde etkiliyor. Sıcak evlerinde oturanlar karın ve kışın keyfini çıkarıyor olsalar da, dışarı çıkmak ve özellikle de açık havada çalışmak zorunda olanları ciddi sağlık problemleri bekliyor.
Soğuğa maruz kalanlarda en çok görülen acil durumlar soğukta kalan organların özellikle el ve ayak parmaklarının, yüz, burun ve kulak gibi organlarda görülen soğuk ısırması ve lokal donmalar ile tüm vücudun etkilendiği hipotermi, yani vücut ısısının düşmeye başlamasıdır.
RİSK ALTINDA OLANLAR
Hipotermi, özellikle askerler, avcılar, balıkçılar, çobanlar, kayak yapanlar… gibi dış ortamda bulunmak ve çalışmak zorunda kalanlarda ve evi barkı olmayan insanlarda ortaya çıkar. Küçük çocuklar ve ileri yaştakilerde de risk yüksektir.
Hipoterminin oluşumunda bulunulan ortamın ısısının düşüklüğü yanında, rüzgârın şiddeti, kişinin vücudunun nemli olması, hareketsizlik, susuzluk veya açlık gibi enerji kaynaklarının yetersizliğinin de büyük önemi vardır. Şeker hastaları, depresyon ilacı kullananlar, alkolikler, guatr (hipotroidi) hastaları ile beslenme bozukluğu olanlar da soğuğun olumsuzluklarına daha duyarlıdır.
HAFİF HİPOTERMİ
Hipoterminin vücut ısısının yüksekliğine göre hafif ve şiddetli olmak üzere iki gruba ayrılır. Hafif hipotermide vücut ısısı 35-32 derece arasındadır. İlk belirti ellerin ve ayakların acıyacak derecede üşümesi ve deride hissizliğin başlamasıdır. Titremeler vardır. Ellerle hassas işler yapmak zorlaşır. Isı düşmeye devam ettikçe kasların koordinasyonu da azalır ve kişi yürürken zaman zaman tökezlemek zorunda kalır. 34 derecenin altında ise aşırı duyarlılık, kişilik değişiklikleri, konuşmada ve düşünmede yavaşlama, hafızada zayıflama… gibi beyinle ilgili belirtiler de gelişir. Bu dönemde kan basıncı yükselir, nabız ve solunum hızlanır, idrar miktarı artar.
ŞİDDETLİ HİPOTERMİ
Vücut ısısı 32 derecenin altına inmeye başlayınca titremeler yavaşlar ve durur. Kişi yardımsız yürüyemeyecek durumdadır, giderek ayakta da duramayacak hâle gelir. Beyinsel fonksiyonlar daha da kötüleşme eğilimindedir. Mantıksız davranışlar, yarı baygınlık, bilincin giderek bulanıklaşması…gibi belirtiler gelişir. 30 derece altında solunum yüzeyselleşir, kalp atışları yavaşlayıp düzensizleşir, kan basıncı iyice düşmüştür ve göz bebekleri genişlemiştir. 28 derecenin altında ise tam bilinç kaybı, solunum ve kalp durmasına bağlı olarak ölüm gerçekleşir.
HİPOTERMİNİN ÖNLENMESİ VE İLK YARDIM
Hipoterminin önlenmesinde esas önemli olan risk altındaki kişilerin korunmasıdır. Özellikle ileri yaştakiler ile Alzheimer veya başka bir zihinsel rahatsızlığı olanlar dikkatle izlenmeli ve bunların dışarı çıkmaları mutlaka kontrol altına alınmalıdır.
Evleri ve barınakları olmayan ve sokaklarda yaşayan insanların da devlet veya belediyenin imkânları ile kapalı mekanlarda kalmaları sağlanmalıdır.
ÖNLEMLER
Soğuk havanın gerektirdiği şekilde kat kat giyinin. Başınızı ve kulaklarınızı koruyan şapka takın, su geçirmeyen ve sıkı olmayan botları tercih edin. İki parmak eldivenin daha yararlı olduğunu unutmayın.
Yüksek enerji veren bal, pekmez, reçel gibi karbonhidratlı besinleri yiyin. Kesinlikle sigara ve alkol kullanmayın. Bol sıcak sıvılar için.
Dışarıda iken hareketsiz kalmayın, ancak terletecek eforlardan da kaçının. Kara oturmak ve ıslanmaktan kaçının.
Aracınızda yeterli yakıt olmasına dikkat edin. Battaniye, yedek ayakkabı ve giysiler, kibrit, mum ile yiyecek ve içecek bulundurun. Cep telefonu ve şarjı mutlaka yanınızda olsun.
İLK YARDIM
Hipotermi belirtileri gösteren biri ile karşılaşıldığında şunlara dikkat edilmelidir:
Bu kişi önce mümkünse, soğuk ve rüzgârdan etkilenmeyeceği bir ortama getirilmelidir. Varsa çadır veya ısıtılmış tulumdan yararlanılabilir, ancak bunların hemen sıcak hamam veya saunaya sokulmaları çok yanlıştır. İdeal olan, 20 derece civarındaki oda sıcaklığıdır.
Ek giysiler giydirilmeli ve üzerine battaniye örtülmelidir.
Islak giysileri kuru olanlar ile değiştirilmelidir.
Yüzük, saat, künye, kolye, piercing… gibi takıları çıkarılmalıdır.
Bilinci yerinde olanlara bol ılık içecekler, mesela şekerli çay, sıcak çikolata içirilmeli, azar azar kalorisi yüksek yiyecekler verilmelidir.
Alkollü içecekler vermek ve bilinci açık olmayan hastalara sıvı içirmeye çalışmak çok tehlikelidir.
Tüm vücut aynı anda ısıtılmamalıdır, çünkü bu durum kanın yüzeye gelip daha da soğuk olarak iç organlara dönmesine yol açar.
Karın, göğüs ve derinin ince olduğu boyun, koltuk altları ve kasıklar sıcak havlu veya ılık-sıcak termoforlar ile ısıtılmaya çalışılmalıdır.
Soğuk ısırması veya lokal donma belirtileri olup olmadığı kontrol edilmelidir. Ayakları donmuş kişiler kesinlikle yürütülmemelidir.
Donmuş yerler kesinlikle doğrudan ateş, sıcak lamba tutulmamalı veya çok sıcak suya sokulmamalı, nefesle hohlayarak veya elle ısıtılmalıdır.
Hipotermili kişilere masaj yapmak veya onları ovmaktan ve sert ve kontrolsüz hareketlerden kaçınmalıdır.
Hafif hipotermi belirtileri olan ve bakımla durumları düzelen kişilerin soğuğa maruz kalırlarsa tekrar daha kolay hipotermiye girebilecekleri unutulmamalıdır.
Orta veya şiddetli hipotermi belirtisi gösteren kişilerin en kısa zamanda mümkünse ambulans veya hatta gerekiyorsa helikopterle bir sağlık kurumuna ulaştırılmaları sağlanmalıdır. Bunun için 112’den yardım istenmelidir.
Bunların solunumları, nabızları ve kan basınçları kontrol edilmeli ve solunum yollarının açık olması ve devamlılığı sağlanmalıdır.
Şiddetli hipotermide olanların tedavilerine hastane ve gerekiyorsa yoğun bakım ünitelerinde devam edilmelidir.
Hipotermideki hastalara hemen ölüm kararı vermek çok yanlıştır. İlk anda öldüğü sanılan pek çok hasta hastanede vücut ısıları yerine geldikten sonra hayata dönmüştür.
HASTANEDE TEDAVİ
Şiddetli hipotermide olan hastaların ısıtılmalarında çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için damar yoluyla uygulanan 40-45 dereceye kadar ısıtılmış sıvılardan yararlanılabileceği gibi, 40 dereceye ısıtılmış nemli oksijen de verilebilir. Bu amaçla uygulanan bir başka yöntem de hastaların mide, kalın bağırsak veya mesane gibi vücut boşluklarının sıcak sıvılarla yıkanması veya böbrek yetersizliğinde uygulanan diyaliz tedavisidir.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com