ABD'de şu anda en büyük ayrışma hisse senetleri ve tahvil yatırımcıları arasında yaşanıyor. Her iki taraf da kendi tezlerini ileri sürerken diğerinin söylediğine çok da kulak asmıyor.
Borsaya yatırımcıları ülkede son bir yıldır fiyatları çok yükselmeyen ve istatistiklere bakıldığında nispeten ucuz fiyatlanan hisse senetlerini, gelecek birkaç sene için getirisi yüksek olacağı beklentisiyle tercih ediyor.
Bu yatırımcılar aynı zamanda gelen kâr rakamlarının yüksek olmasına da güveniyor. Her ne kadar şirketlerin geçen dönemde yüksek gelen kârlarının yılın geri kalanında azalacağı ileri sürülse de, ellerindeki nakit miktarı umut vermeye devam ediyor.
DEFLASYON FİYATLANIYOR
Diğer taraftan tahvillerde ise ABD ekonomisinin aynı dönemde deflasyon ve resesyonla karşı karşı kalacağı senaryosuna göre hareket ediliyor. Bu piyasada yatırım yapanların hedefi ise önümüzdeki dönemde ellerindeki varlıkların değeri azalmadan güvenli bir adrese park etmekten ibaret.
İki tarafın yatırım yaptığı enstrümanların getirisine bakıldığında ise karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. 10 yıllık ABD tahvilinin getirisi yüzde 2.58 seviyesinde bulunurken, standart bazda hesaplanan S&P 500 getirisi yüzde 6.2'yi buluyor.
Tabloya bu rakamlar çerçevesinde bakıldığında iki taraftan birinin yanılacağı açıkça görülüyor.
En basitinden tahvil faizleri bu kadar düşük seviyedeyken, şirket kârların hisse senetlerinin bulunduğu fiyatlarla orantılı olacak kadar yüksek gelme olanağı bulunmuyor.
Eğer kârlılık düzeyi istikrarlı seviyesini koruyabilirse hisse senetleri fiyatları artar. Bu durum gerçekleşirse, deflasyon ve resesyon beklentisi yerini ılımlı bir büyümeye hatta olası bir enflasyona dahi bırakabilir.
Bu durumda, bundan iki hafta önce teknoloji şirketi IBM'in çıkardığı üç yıl vadeli yüzde 1 getiriye sahip tahvili alan yatırımcılardan biri olmadığını için şükredersiniz.