AIDS'in, başlangıçta özellikle eşcinseller ve uyuşturucu kullananları etkileyen bir hastalık olarak tanımlandığını açıklayan Prof. Dr. Bilgiç, "Oysa HIV infeksiyonlarının en büyük kısmının heteroseksuel ilişki ile bulaştığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Heteroseksüel ilişkide kadınlar erkeklerden daha çok infekte olmaktadır. Kadına HIV'in bulaşmasında en sık rastlanan yol erkekten bulaşmasıdır. İnfekte kadınların en büyük kısmına infeksiyon ya kocasından yada cinsel eşinden bulaşmaktadır" diye konuştu.
2003 yılında HIV ile infekte olan bebeklerin yüzde 90'ının infeksiyonu annelerinden aldığını açıklayan Prof. Dr. Bilgiç, şöyle devam etti:
"Aslında ilaçlarla bu bulaşmayı önlemek olasıdır. Ancak bu ilaçlar dünyanın her yerindeki kadınlara ulaştırılamamaktadır. Ayrıca HIV infekte annenin sütüyle de bulaşmaktadır. Anne sütüne alternatif mamalar da vardır. Ancak bunlara ulaşmak kolay olmamaktadır. Bunun dışında cinsel şiddet de dünyanın her yerinde kadını olumsuz etkileyen bir durumdur."
Kazanılmış İmmun Yetmezlik Sendromu'nun (AIDS) tanımlandığı 1981 yılından günümüze kadar yayılarak başlıca sağlık sorunları arasında yerini aldığını açıklayan Prof. Dr. Bilgiç, "Dünyada HIV ile infekte olan kişilerin hemen hemen yarısı 25 yaşından önce infeksiyonu kazanıp, 35 yaşından önce yaşamlarını yitirmektedirler. Ülkemizde HIV epidemisi henüz büyük boyutlarda değilken yapacak çok şey vardır. Uluslararası düzeyde AIDS'in etkin bir biçimde önünü kesmek için; AIDS'li kişilere karşı ayrımcılığa son vermek, medyayı uygun kullanarak daha güvenli cinsel ilişki ve ilaç kullanımı konusunda eğitim vermek, gelişmekte olan ülkelere bedava kondom dağıtmak gerekmektedir" diye konuştu.