Horlayan erkekler iktidarsız oluyor

DİYARBAKIR (İHA) - Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 276 kişi üzerinde yapılan araştırmada horlayan her 3 erkekten 2'sinde erkeklik hormonun etkilendiği tespit edildi.

Horlayan orta yaşlı erkeklerde cinsel açıdan karşı cinslere ilginin azaldığını belirten Yard. Doç. Dr. Gökhan Kırbaş, "Uykuda nefes duraklama hastalığını sıklıkla yaşayan kişilerde testestron dediğimiz erkeklik hormonu ileri düzeyde azaldığı için bu kişiler cinsel açından iktidarsız oluyor. Ancak tedavi olduktan sonra eski
sağlıklarına kavuşabiliyor" dedi.

Reklam
Reklam

Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Merkezi tarafından yapılan araştırmada ilginç sonuçlar ortaya çıktı. 3 yıl içerisinde çoğunluğu erkek bin 500 kişinin tedavi gördüğü, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin tek uyku bozukluğu merkezinde yapılan araştırmada 'Uyku apnia sendromu' hastalığı geçiren erkeklerin cinsel güçlerini kaybettiği tespit edildi. Araştırmayı yapan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlusu Yard. Doç. Dr. Gökhan Kırbaş, horlama nedeniyle yörede cinsel güçlerini kaybeden erkeklerin bu sorunu artık rahatlıkla dile getirdiğini söyledi. Uyku sırasında horlayan kişilerde erkeklik hormonu denilen testestronun etkilendiğini ifade eden Kırbaş, "Uykuda nefes duraklama hastalığı sıklıkla orta yaşlı erkeklerde görülen bir hastalık. En önemli belirtisi horlama, yani horlayan kişilerde uykuda nefes duraklaması oluşuyor. Erkekler için en önemli etkisi ise cinsel iktidarsızlık. Bu hastalıkta erkeklerdeki testestron dediğimiz erkeklik hormonu ileri düzeyde azalıyor. Bunun sonucunda her 3 erkekten 2'sinde karşı cinse ilgide, cinsel arzularda azalma oluyor ve cinsel iktidarsızlık gelişiyor. Hastalarımız için erkek ve bayan arasında fark var. Bu genelde orta yaşlı erkeklerde görülen bir hastalık. Menopoza kadar süreç devam ediyor ancak menopozdan sonra kadın ve erkeklerde görülme oranı eşitleniyor. Menopoza kadar kadınlar erkeklere göre daha şanslılar" diye konuştu.

Reklam
Reklam

İKTİDARSIZ OLAN ERKEKLER SİBOP YÖNETEMİYLE CİNSEL GÜÇLERİNE TEKRAR KAVUŞUYOR

Uyku Bozuklukları Merkezi'nde 3 yıl içerisinde bin 500 kişinin tedavi edildiğini kaydeden Yard. Doç. Dr. Gökhan Kırbaş, "Uyku apnia sendromu teşhisi koyulan hastaları hastanemizin uyku laboratuarlarında bir gece misafir ediyoruz. Vücuda taktığımız farklı elektronik cihazlar sayesinde hastanın, beyin dalgalarını, göz hareketlerini, nefes alma, horlama sesi, göğüs, kalp solunumlarını kandaki oksijen düzeyini ve vücut hareketlerini ölçüyoruz. Bu parametreleri bilgisayara kaydediyoruz daha sonra hasta sabah uyanırken kaydı bitirip incelemeye alıyoruz. Bu kayıt hasta uyurken vücuttaki hareket sonuçlarını bize gösteriyor. Eğer hasta normal ise o zaman sibop dediğimiz maske tedavisi uyguluyoruz. Hasta uyurken maske kullanıyor. Bu maskenin içerisinden istediğimiz oda havası hastanın burnu üzerinden akciğerlerine üfleniyor. Burada amaç hasta uyurken tıkanan bölgesine solunum yolu mekanik basınçla havanın akciğerlere ulaşmasını sağlamak. Altın tedavi yöntemi sibop dediğimiz bu hava üfleyen maskeli cihaz bütün dünyada kullanılmaktadır. Hastalar bu yöntemle yüzde yüz tedavi oluyor tedavi olan hastalarda sevindirici olan erkeklik hormonun düşüşü geri geriliyor. Yani kalıcı bir hasar oluşmuyor. Vücutta maske tedavisiyle hastalarımızdaki erkeklik hormonu tekrar normal olması gereken seviyelerine geliyor ve erkekler tekrar cinsel güçlerine kavuşuyor" dedi.

Reklam
Reklam

UYKUDA BOĞULMA TEHLİKESİ GEÇİRENLERDE KALP VE YÜKSET TANSİYON GÖRÜLÜYOR
'Uyku apnia sendromu' yaşayan kişilerin gece uyurken boğulma tehlikesi geçirdiklerini belirten Kırbaş, "İnsanlar gece uyurken farkına varmadan akciğer nefes almak istediği halde üst solunum yolları ve boğazda bir takım mekanizmalardan dolayı tıkanma meydana geldiği için insanlar nefes alamıyor, dolayısıyla kandaki oksijen oranı düşüyor. Hasta 2 dakikalık aralarla sabaha kadar boğulma tehlikesi geçiriyor. Genelde bu tür hastalarda uyku apnia sendromu oluyor. Uyurken boğulma tehlikesi geçirdikleri için kalp sanki daha fazla kanı vücuda pompalarsa eksikliği dolduracakmış gibi bir mekanizma ile devreye giriyor ve daha fazla kan pompaladığı için yüksek tansiyon görülmeye başlıyor. Klinikte bu kez yüksek tansiyonlu hasta olarak karşımıza çıkıyor. Zamanla bu hastalarda bu kez kalp yetmezliği görülüyor" dedi.

Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlusu Yard. Doç. Dr. Gökhan Kırbaş, "Vücutta gece boyunca kandaki oksijen oranının düşmesi nedeniyle vücuttaki pek çok organ etkileniyor. Bunların en başında beyin geliyor. Bu kişiler unutkan oluyorlar her şeyi unutur hale geliyorlar. Not almaya başlıyorlar ileriki zamanda aldıkları notları bile unutur hale geliyor. Bunun yanı sıra bu hastalar dikkatsiz oldukları gibi kişilik değişikliği meydana geliyor. Artık en küçük şeylere bile kızan agresif kişiler haline geliyorlar. Evde eşleriyle dışarı da iş arkadaşları ile geçinemeyecek duruma geldikleri için toplumdan dışlanmaya başlıyorlar" şeklinde konuştu

Reklam
Reklam