İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, hakaret, sövme, aşağılama kavramlarının ifade özgürlüğü içerisinde düşünülemeyeceğini belirterek, bunların ölçülerinin ne olacağı konusunda açık bir düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.
İstanbul Barosu Hukuka Aykırılıkları İzleme Komisyonu tarafından Bahçeşehir Üniversitesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Hukukçular 301'i Tartışıyor" konulu panelin açılışında konuşan Kolcuoğlu, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301'inci maddesi konusunda gündemde çeşitli tartışmalar olduğunu ve zaman zaman sadece Türkiye'ye özgü bir maddeymiş gibi gösterildiğini belirtti. Kolcuoğlu, "Hatta bazı saldırıları ve katledilme olaylarını bu maddeye bağlamak suretiyle bu maddeyi eleştirmek isteyenler de oldu" dedi.
TCK'nın 301'inci maddesi konusunda kamuoyunda 3 görüş ortaya çıktığını ifade eden Kolcuoğlu, bu görüşleri, "çok iyi yorumlandığı takdirde değişime gerek kalmadan uygulanabilir", "daha anlaşılır hale getirilerek kalması" ve "tamamen kaldırılması" olarak sıraladı.
Kolcuoğlu, kendi görüşlerinin ise bu maddenin "daha net ve anlaşılır, okunduğunda herhangi bir ihtilafa sebebiyet vermeyecek şekilde değişiklik yapılması" yönünde olduğunu söyledi. Kolcuoğlu, şunları kaydetti:
"Hiçbir zaman hakaret, sövme, aşağılama ifade özgürlüğünün öznesini oluşturmaz. Bu apayrı bir şeydir. İfade özgürlüğü içerisinde bunu değerlendirmek, buna göre yeni düzenlemeler yapmaya kalkışmak, bana göre çok yanlış. Ama hakaretin, aşağılamanın ölçülerinin ne olacağı konusunda daha net ve açık düzenleme gerekir. Farklı algılamalar olabilir, nitekim öyle oldu.
Toplumun ve iktidarın baskısıyla açılan davalar, birinci celsede beraatle sonuçlandırılmak zorunda bırakılmıştır. Bu aynı zamanda yargıya karşı olan güveni de sarsar niteliğe dönüşmüştür." 2003 yılında Fransa'da yapılan bir yasal düzenlemeyle hakim ve öğretmenlerin yanı sıra bilet kondüktörünün de devleti temsil eden bir kişi gibi görülerek ona karşı yapılan aşağılama ve hakaret fiillerinin de cezai müeyyide altına alındığını ifade eden Kolcuoğlu, şöyle konuştu:
"Dünyada tabii ki bu konuda değerlendirmeler farklı olabilir. Yani hakaret çerçevesi konusunda bazı görüş farklılıkları olabilir. Bunu değerlendirmek çok önemlidir. Bir hakkın kullanılması olan eleştiri hakkının kullanılmasıyla hakareti birbirine karıştırmadan ve o ölçüleri çok iyi tutmak suretiyle bu maddede düzenlenme yapılması doğru olabilir diye düşünüyorum."