ESKİŞEHİR (İHA) - Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Mumcu, AK Parti Hükümeti'nin Avrupa Birliği'ne (AB) rağmen çok büyük bir hedef haline getirdiği AB'ye girmeye çalıştığını söyledi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi (ATAM) tarafından 10 Kasım Atatürk'ü Anma ve Anlama Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen "Avrupa Birliği'ne Giriş Sürecinde Atatürkçülük" konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Avrupa'da çıkan ve tüm dünyayı kana bulayan 2 dünya savaşının ardından, Batı Avrupa'daki 6 ülkenin bir araya gelerek, ortak yaşamayı ve bir güç oluşturmayı seçtiklerini belirtti. 6 Avrupa ülkesinin daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kurduklarını hatırlatan Mumcu, Türkiye ve Yunanistan'ın ekonomilerinin güçlü olmaması sebebiyle topluluğa kabul edilmediğini, ancak 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye'nin ortak üye kabul edildiğini ve Avrupa Birliği hikayesinin de bu anlaşmadan sonra başladığını anlattı.
Ahmet Mumcu, 1970'li yıllarda ise Yunanistan ve Türkiye'ye tam üyelik teklifinin yapıldığını kaydederek, "Yunanistan bu teklifi neredeyse balıklama kabul ederken, o zamanki başbakanımız ulusal egemenliğimizden ödün veririz gerekçesiyle teklifi reddetti ve bu reddediş Türkiye'ye çok pahalıya mal oldu. Başbakanımız o zaman teklifi kabul etseydi, biz 1973 yılında şartsız üye olacaktık. 1993 yılında kurulan Avrupa Birliği'nin amacı ekonomik birlikten siyasal birliğe geçmekti. Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üye ülkeler, Avrupa Birliği'ne üye oldu. AB ülkeleri her bakımdan birbirine eşit olsun dediler ve uzun vadede bir Avrupa milliyetçiliği doğsun istediler. Biz de AB'ye üye olmak için yalvarmaya başladık" dedi.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı kalmadığını savunan Mumcu, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almamak için gösterilen gerekçelerin tamamen demagojik olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Ahmet Mumcu, 1990'lı yıllardan bu yana iktidara gelen bütün hükümetlerin Avrupa Birliği'ne üyelik politikası güttüklerini ifade ederek, "3 Kasım 2003 tarihinde yapılan seçimlerle tek başına iktidara gelen hükümetle birlikte AB'ye üyelik süreci çok önemli bir değişime girdi. Daha önceki hükümetler üyelik sürecinde en az ödün verme yolunu seçiyorlardı. Ancak AK Parti Hükümeti, AB'ye girmeyi çok büyük bir hedef haline getirdi. Neredeyse AB'ye rağmen AB'ye girmek için uğraşmaya başladı. Türkiye'nin AB'ye girmesini Avrupa halkı istemiyor. Yetkililer, Türkiye'nin AB üyeliği ile ne kazanacağını ve ne kaybedeceğini hesaplamalıdırlar. Türkiye Avrupa Birliği'ne girdiğinde, sermaye akışının hızlanması, Türk vatandaşlarına Avrupa'da serbest dolaşım hakkı tanınması, kültürel birleşme gibi kazanımları olacak. Ancak kültürel birleşme, Başbakan'ın söylediği 'medeniyetlerin uzlaşması' değildir. Öyle bir şey yok. Çünkü, Avrupa Birliği kendi değerlerini benimsemiş bir ülke istiyor. Türkiye bu şartlarda üye olursa, olumsuz bir durum göremiyorum" diye konuştu.