Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Hem sandıktan önceki referandum sürecinde mitinglerin, gösterilerin, bütün 'evet', 'hayır' diyen herkesin, her çevrenin güvenliğinin garanti altına alınması aynı şekilde sandık günü, sandık güvenliğinin garanti altına alınması ve sandıktaki sonuçların şeffaf ve güvenlikli bir şekilde sayılmasını temin etmek için neler yapılacağı titizlikle gözden geçirildi." dedi.
GÜVENLİK KONUSUNDA SUNUMLAR YAPILDI
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu. 65. Hükümetin 33'üncü Bakanlar Kurulu toplantısını yaptıklarını belirten Kurtulmuş, öncelikli konunun iç ve dış güvenlik tehditleri olduğu toplantıda, güvenlik sunumları yapıldığını ifade etti.
Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığının güvenlik konularında sunumlar yaptığını, iç ve dış güvenlik tehditlerinin çok ayrıntılı bir şekilde üç ana başlık altında ele alındığını, bunların, örgütlere karşı yürütülen mücadele, tek tek her örgüt bazında yapılan mücadelenin etkinliği, bölgesel, iller ve özellikle de sınır bölgeleri bazında mücadelenin nasıl yürütüldüğüne dair sunumlar olduğunu kaydetti.
"DİKKATLİ BİR ÇALIŞMA SÜRECİNE GİRİLECEK"
Konunun tüm ayrıntılarıyla Bakanlar Kurulu gündeminde tartışıldığını vurgulayan Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"PKK ve DEAŞ’ın tek tek etki alanları ve etki haritaları gözden geçirildi, buradaki mücadelenin etkinliğiyle ilgili hususlar ifade edildi. FETÖ'ye karşı yürütülen mücadelenin, FETÖ mensuplarının devletten arındırılması, hem de FETÖ mensuplarının yurt içi ve yurt dışında yapmış oldukları birtakım algı operasyonlarına karşı atılacak adımlar konusunda çok titiz, dikkatli bir çalışma sürecine girileceği ifade edildi. Güvenlik meseleleriyle ilgili ikinci temel konu, halk oylaması sürecine ilişkin tedbirlerin gözden geçirilmesidir. Bu süreçte terör örgütlerinin olası bir şekilde gerçekleştirecekleri terör saldırıları vasıtasıyla bu süreci zehirlemeye yönelik birtakım planlar içinde olabileceği değerlendirilmiştir. Buna mukabil istihbarat çalışmaları titiz bir şekilde gözden geçirilmek üzere, halk oylaması sürecinin inşallah kazasız belasız atlatılması için ilgili bütün güvenlik birimlerimizin, ilgili bütün muhtemel irili ufaklı terör örgütlerine karşı çalışmalarını yoğunlaştırıldığı bir perspektifle bu süreçte neler yapılacağı değerlendirilmiştir."
REFERANDUM SÜRECİ
Numan Kurtulmuş, bu süreçteki önemli hususlardan birinin de 16 Nisan'daki sandık güvenliği olduğuna dikkati çekerek, "Hem sandıktan önceki referandum sürecinde mitinglerin, gösterilerin, bütün 'evet', 'hayır' diyen herkesin, her çevrenin güvenliğinin garanti altına alınması, aynı şekilde sandık günü, sandık güvenliğinin garanti altına alınması ve sandıktaki sonuçların şeffaf ve güvenlikli bir şekilde sayılmasını temin etmek için neler yapılacağı titizlikle gözden geçirildi." ifadelerini kullandı.
İç ve dış güvenlik değerlendirmelerinin yapıldığı bölümde, Suriye'deki sahadaki gelişmelerin Fırat Kalkanı Operasyonu özelinde ve genel olarak gözden geçirildiğini anlatan Kurtulmuş, bundan sonraki muhtemel adımların ve Türkiye'nin karşılaşacağı muhtemel sorun alanlarının ele alındığını aktardı.
ABD, RUSYA VE AB ÜLKELERİ İLE GÖRÜŞMELER ELE ALINDI
İkinci sunumun Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yapıldığını vurgulayan Kurtulmuş, Çavuşoğlu'nun bölgesel gelişmeleri, özellikle de Suriye ve Irak ekseninde ortaya çıkan gelişmeleri hem şehir hem bölgeler bazında hem de genel olarak siyasi perspektif açısından değerlendirdiğini belirtti Kurtulmuş, özellikle ABD, Rusya, AB ülkeleri ve diğer komşu ülkelerin temsilcileriyle yapılan görüşmelerin masaya yatırıldığını, son görüşmelerde Türkiye dış politikasının olası etkileri üzerine durulduğunu aktardı.
MEB MÜFREDATI
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın da dershanelerin dönüşüm süreci, öğrenci etüt merkezleri, sosyal etkinlik merkezleri, destekleme ve yetiştirme kursları gibi alanlarda Bakanlığın yapmakta olduğu son düzenlemelerle ilgili sunum gerçekleştirdiğini kaydetti Ayrıca Fatih Projesi, yükseköğrenim ve yurt dışı eğitim meselesiyle ilgili çalışmalar ile proje okullarının durumunun görüşüldüğünü ifade eden Kurtulmuş, yarısına yakını eğitim sistemi dışında olan Suriyeli çocukların hepsinin eğitim alanına alınmasıyla ilgili çalışmanın da gözden geçirildiğini bildirdi. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, toplantıda tekli eğitime geçiş konusunun da ele alındığını, okul öncesi zorunlu eğitimin bütün çocukları kapsayacak şekilde yeniden görüşülmesi ile ağırlıklı İngilizce eğitiminin verileceği 5. sınıfın müfredatıyla ilgili bilgi verildiğini de sözlerine ekledi.
"GÖRÜŞ AYRILIKLARIMIZ GİDERİLMEYE BAŞLANDI"
ABD'li yetkililerin Türkiye'yi ziyaretinde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, "Öncelikle, Amerika Birleşik Devletlerinden çok üst düzey yetkililerle görüşmeler her şeyden evvel hayra alamettir. ABD ile özellikle Suriye'de bazı görüş ayrılıklarımızın giderilmeye başladığının, FETÖ konusunda olumlu adımlar atılmasına imkan sağlayacak birtakım görüş yakınlaşmalarının başladığının da işaretidir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ile ABD'nin çok uzun yıllara dayanan NATO çerçevesinde bir müttefiklik ilişkisi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bölgede teröre karşı mücadelede de iki ülke arasında yakın bir işbirliği olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, ABD'nin yeni yönetimi ile birlikte iki alanda ilişkilerin iyileşmesine ilişkin sinyaller beklediklerini dile getirerek, bunlardan birisinin, sahada PYD'ye verilen desteğin sonlandırılması olduğunu belirtti. Kurtulmuş, yapılacak operasyonlarda, Türkiye'nin rahatsız olacağı PYD unsurları ile değil Türkiye'nin ve Amerika Birleşik Devletlerinin de destekleyebileceği ılımlı unsurlarla operasyonları yapmayı arzu ettiklerini ifade etti.
"BU, TÜRKİYE'NİN BİR ULUSAL GÜVENLİK MESELESİDİR"
"80 milyonluk istikrarlı bir Türkiye mi, birkaç bin militana sahip olan PYD mi?" diye soran Kurtulmuş, ABD'nin bu çerçevede, PYD'ye verdiği destekleri gözden geçireceğini ümit ettiklerini ifade etti.
Amerika'dan ikinci beklentilerinin de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "Hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Başbakanımızın John McCain ile görüşmelerinde ve diğer bütün görüşmelerde, FETÖ'nün iadesi gündeme gelmiştir. Dışişleri Bakanları ile yapılan diğer görüşmelerde de sürekli gündeme geliyor. Sadece Gülen'in değil aynı zamanda bu örgütle iltisaklı olan ve Amerika'ya kaçmış olan suç işlemiş olan kişilerin de Türkiye'ye iadesi üzerinde durulmaktadır. Bu, Türkiye'nin bir ulusal güvenlik meselesidir. Türkiye'nin dostu ve müttefiki olan bir ülkeden de hem bu dostluk ve müttefikliğimizin bir gereği olarak hem de aramızda var olan karşılıklı suçluların iadesi anlaşmasının bir gereği olarak, FETÖ'yü ve onun irtibatlı militanlarını, onun suç makinası olan adamlarını Türkiye'ye iade etmesini istiyoruz. Her vesileyle bunları dile getiriyoruz." diye konuştu.
Kurtulmuş, CIA Direktörü, Amerikan Genelkurmay Başkanı ve Amerikan Senatosunun etkin isimlerinden biri olan McCain'in Türkiye ziyaretlerinin de olumlu işaretler ve adımlar olduğunu söyledi.
Söz konusu ziyaretlerin Türkiye'nin beklentilerine karşılık geleceğini ümit ettiklerini dile getiren Kurtulmuş, "Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye ile ilişkilerin daha iyiye gitmesinde bu iki adımı atacak. Hem de böylece Amerika'nın milli menfaatleri bakımından da doğru istikamette iki adımı atmış olacaktır diye ümit ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, Rakka operasyonunda Türkiye'nin hangi şartlarda yer alacağı ya da almayacağına ilişkin bir soruya ise Kurtulmuş, güvenlikle ilgili en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar her şey gözden geçirilirken şartların birkaç saat sonra bile değişebileceğini vurguladı.
"BAŞINDAN BERİ TUTUMUMUZ BUDUR"
Türkiye'nin, operasyonla ilgili temel prensiplerini, genel çerçevesini ortaya koyduğunu söyleyen Kurtulmuş şöyle devam etti:
"Bu şehirlerin Rakkası da, Musul'u da, Cerablus'u da, El Babı da hepsi dahil olmak üzere söylüyorum, Halep'i de , Humus'u da dahil olmak üzere söylüyorum. Bu şehirlerin kurtarılması operasyonlarında ana hedef mutlaka bu şehrin ahalisi ile birlikte yapmak ve bu şehirde yaşayan insanların geri dönüşlerini sağlamak olmalıdır. Bunun için de bir terör örgütünü herhangi bir şehirden çıkartırken diyelim ki Rakka'dan çıkartırken yerine başka bir terör örgütünü ikame etmenin son derece yanlış ve sakıncalı olacağını ifade ediyoruz. Başından beri tutumumuz budur. Türkiye hem DEAŞ'tan olağanüstü rahatsızdır, hem de DEAŞ'ın zararlarını yaşamaktadır. Türkiye'ye verdiği zararlar bütün dünyanın gözü önünde. Aynı şekilde PYD, YPG güçlerinin PKK ile kol kola, el ele Türkiye'ye karşı yapmış olduğu saldırıları da takip etmekte, PYD'yi de en az DEAŞ kadar zararlı görmektedir. Bizim için her iki örgüt arasında birisini tercih etme gibi bir şık yoktur. Bunu bütün dostlarımız, müttefiklerimiz biliyor, zaman zaman yürüttüğümüz operasyonlarda, desteklerini artırıyorlar."
Son zamanlarda özellikle El Bab'ta koalisyon güçlerinin desteklerinin güçlerini artırdığını gördüklerini aktaran Kurtulmuş, Türkiye'nin terör örgütlerine karşı eşit mesafede durma pozisyonunun hiç değişmeyeceğini, DEAŞ ve PYD'nin terör örgütü olarak kabul edileceğini vurguladı.
"EL BAB OPERASYONUNDA SONA GELİNMEK ÜZERE"
Türkiye'nin, Fırat Kalkanı operasyonu sırasında çok önemli bir örneği de uluslararası camiaya açık şekilde sunduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Cerablus örneği... Biz o şehirleri kurtarırken o şehirlerin ılımlı muhalif unsurlarını destekleyelim, onlara lojistik destekler verelim, onlara gerekli askeri destekleri verelim, operasyonun ana gücü bunlar olsun, kendi şehirlerini kurtarsınlar DEAŞ'tan...Orayı temizledikten sonra oraya o şehrin halkı gelsin yerleşsin, uluslararası camia olarak biz bunlara gerekli desteği verelim.
Cerablus'ta 45 bine yakın insan döndü, El Bab'daki operasyonda da sona gelinmek üzere. Aşağı yukarı TSK'nın desteklediği Özgür Suriye Ordusu güçleri şehrin bütününe hakim olmuştur. Ama dikkat ve titizlikle devam ediyoruz. Çünkü DEAŞ'ın olası birtakım intihar saldırılarının ortaya çıkması muhtemeldir. Bunlara karşı da TSK da ÖSO unsurları da son derece titiz şekilde operasyonun temizleme faslını sürdürüyor. En kısa zamanda bütünüyle El Bab temizlendikten sonra oraya da insanlar gelecektir. Şimdi diyoruz ki aynı modeli Rakka'da kullanalım. Rakka'da da bu çerçevede o şehrin ahalisinden oluşan mutedil yerel unsurlar desteklensin. Uluslararası camia Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer unsurlar buraya lojistik destek versin, orası DEAŞ'tan temizlensin, temizlendikten sonra da bir başka terör örgütünün eline teslim edilmesin. Pozisyonumuz çok açık, nettir. Bu pozisyonumuzla gerekli görüşmeler yapılıyor. Görüşmeler çerçevesinde belli bir sonuç alınırsa Türkiye bu anlamda, bu sonuca göre hareket eder. Şu noktada görüşmelerin devam ettiğini söylemekle yetinmek durumundayız."