Hükümete dış politika eleştirisi

ANKARA (İHA) - AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin dost ve komşu devletlerin iç işlerine karışmama prensibi doğru bir prensiptir. Türkiye gibi ciddi bir devlete yakışan tutum budur. Türkiye dost ve komşu ülkelerin iç siyasi düzenlerine karışmama ilkesini kıskançlıkla sürdürmelidir. Ancak Türkiye aynı zamanda insan hakları ihlallerini en ağırlarının yaşandığı, ilkel diktatörlüklerin siyasi muhaliflerini tasfiye etme aracı haline gelmemelidir. Türkiye'nin böyle bir rolü ve görevi olamaz. Bu Türkiye'nin başka devletlerin iç işlerine karıştırılmasından başka bir şey değildir" dedi.

Reklam
Reklam

Koçak, bugün Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin her zaman komşularına karşı dost bir strateji ve dış politika izlediğini belirterek, Türk milletinin asla zulüm yapmadığını belirtti. Türkiye'nin ihtilalden kaçan Polanyalılar'a, Kızıl Devrim sonrasında Ruslara, Hitler zulmünden sonra "faşizm" altında ezilenlere kucak açtığını ve Humeyni'nin bir zaman Türkiye'de kaldığını belirterek "Türkiye bugün de böyle bir ülkedir ve her zaman soylu özelliğini koruyacaktır" diye konuştu.

Son dönemde özellikle 90'lı yıllardan sonra ve AK parti hükümeti dönemi de dahil Türkiye'yi yönetenlerin özellikle 'devletten devlete' dış politika anlayışını terk ederek "kişiden kişiye" indirgediğini kaydeden Koçak, bu çerçevede yanlışlar yapıldığını öne sürerek şunları söyledi:

"Bütün dünyanın ve Türk dünyasının en büyük aydınlarından olan Özberk Erk Partisi'nin Başkanı Sayın Muhammed Salin Türkiye'de idi, şimdi nerede? Tehditle kolundan tutup ülke dışına attık. Resul Galiev nerededir şimdi? Amerika'da yaşıyor. Neden, diktatörler istemiyor diye. Türkiye Cumhuriyeti'nin dost ve komşu devletlerin iç işlerine karışmama prensibi doğru bir prensiptir. Türkiye gibi ciddi bir devlete yakışan tutum budur. Türkiye dost ve komşu ülkelerin iç siyasi düzenlerine karışmama ilkesini kıskançlıkla sürdürmelidir. Ancak Türkiye aynı zamanda insan hakları ihlallerinin en ağırlarının yaşandığı, ilkel diktatörlüklerin siyasi muhaliflerini tasfiye etme aracı haline gelmemelidir. Türkiye'nin böyle bir rolü ve görevi olamaz. Bu Türkiye'nin başka devletlerin iç işlerine karıştırılmasından başka bir şey değildir. Geçmişte Türkiye'yi yönetenlerin kişisel tutumlarının devlet politikası ve bir statüko haline gelmesi kabul edilemez. Türkiye bir özgürlük ülkesi olmalıdır. Dünya üzerinde kim zulüm mağduru ise bizim ülkemize gelmeli, hatta siyasal faaliyetlerini sürdürebilmeli ve bu aziz vatanda bu insanları rahat ettirebilmeliyiz. Teröre bulaşmadıkları sürece bu insanlar aileleriyle birlikte ülkemizde yaşayabilmelidirler. Bir şeyi unutmayalım. Dünya eski dünyanın politikalarıyla yönetilemiyor. Önümüzde yepyeni bir dünya ve yepyeni yönetim anlayışları var. Yeni dünyanın temel özelliği, diktatörlere yaşama şansı verilmemesidir. Türkiye dünyanın ritmi neyse buna ayak uydurmak zorundadır. Türkiye'nin dikta yönetimlerini korumak gibi bir görevi yoktur. Belki de bu zulüm iktidarlarının tasfiyesini kolaylaştırıcı davranışlar göstermelidir."

Reklam
Reklam