Altan bu kez Erdoğan'ı Hazreti Muhammed'in bir sözü ile vurdu, Başbakanın "Çankaya" için günah duraklarının olduğu bir yola saptığını söyleyip yazının finalini Erdoğan'ı çıldırtacak şu sözlerle noktaladı:
"Bir Çankaya için değmez kaybolmaya.
Çankaya'ya belki çıkarsın ama aynaya baktığında bir boşlukta Hazreti Muhammed'in lafını görürsün yalnızca.
"Utanmadıktan sonra dilediğini yap."
[
](https://www.mynet.com/basbakani-kizdiran-yazi-110100551370)
İşte "kof kabadayı"dan sonra Erdoğan'ın yüreğine oturacak ikinci yazı:
DAVA
Bir yönetici, kendisine ümit bağlayan insanları, büyük kitleleri kendi kişisel çıkarı için yarı yolda bırakıp başka bir yola saptığında, yaptıklarının anlaşılmaması artık küçüklü büyüklü birçok kurnazlığın ve günahın duraklarına uğrayacağı bir yolculuğa çıkmış demektir.
Cumhuriyet tarihinin en önemli liderlerinden biri olan Başbakan Erdoğan da, aklını seçimlere ve seçimlerden sonra belirlenecek cumhurbaşkanlığına takıp da bütün hesaplarını kendi kişisel ikbaline göre biçimlemeye başlayınca bu talihsiz yolculuğa çıktı.
GAZETE KÖŞELERİNDEKİ ERDOĞAN "ÇAŞ"LARI
Büyük siyasi kaymaların yanı sıra küçük kurnazlıklara da tevessül ediyor artık.
Sen adımı vermeden bana "mürebbiye" diyeceksin, "despot" diyeceksin, utanmadan ailemi kavgaya karıştıracaksın, ben cevap verince de "bana hakaret ediyorlar" diye mahkemeye koşacaksın. Gazete köşelerine yerleştirdiğin "çaş"ların da "ama Başbakan öyle demedi ki" diye yalancı tanıklığa sıvanacak.
UTANMADIKTAN SONRA DİLEDİĞİNİ YAP
Tarihi değiştirmesini beklediğimiz, bu yolda çok da önemli adımlar atmış, savaşlar vermiş bir adamın bu hallere düştüğünü görmek üzüyor insanı.
Hazreti Muhammed'in çok sevdiğim bir lafı vardır.
"Utanmadıktan sonra dilediğini yap" diyor.
Başbakan'a tavsiyem, bu lafı yazdırıp başucuna asması.
Niye yapıyor bunu?
Ahmet Altan'ın satırları Erdoğan'ın askerle işbirliği yaptığı söylemi ile devam ediyor. Sadece bu da değil. Erdoğan'ın generallerin maaşlarını halktan sakladığını, Kürt açılımını rafa kaldırdığını, MGK'daki paşaların ağzı ile konuşmaya başladığını, AB yolunu askıya aldığını, yeni anayasa lafını artık ağzına almadığını söylüyor.
Sonra da yazısına şöyle devam ediyor:
ERDOĞAN'IN TEK DERDİ ÇANKAYA
Bütün bunlara baktığınızda, Erdoğan'ın seçim ve Çankaya hesaplarıyla dümen kırıp "devletin" safına, "ezenlerin" yanına geçtiğini görüyorsunuz.
Bunu saklayabilmek için de "heykel, dizi, içki" türünden "semboller" üstünden yapay bir kavga çıkartıp, bir sis perdesi oluşturuyor.
Bizi, "MHP'lileşerek demokratikleşeceğimize" inandırmaya çalışıyor.
Böyle bir Erdoğan'a ihtiyacı yok Türkiye'nin, referandumdaki gibi bir Erdoğan'a ihtiyacı var.
Biz "sevdiğimiz Erdoğan" kaybolmasın diye uğraşıyoruz.
O, Erdoğan'ı kaybettirmek için uğraşıyor.
Bir Çankaya için değmez kaybolmaya.
Çankaya'ya belki çıkarsın ama aynaya baktığında bir boşlukta Hazreti Muhammed'in lafını görürsün yalnızca.
"Utanmadıktan sonra dilediğini yap."