İbrahim Güçlü: Akil Adamlar Heyeti Dışarıdan Aşırılmış Bir Kurum, Sonuç Alamaz

Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, 'Akil Adamlar Heyeti'nin dışarıdan aşırılmış bir kurum olduğunu, kurumun ve enstrümanın içinin boşaltıldığını belirterek "Türkiye'de bu kurumun oluşması şekli olacağı gibi, fonksiyonel ve sonuç alıcı olması da olanaklı değil." dedi.

Cihan Haber Ajansı (Cihan)'na konuşan Güçlü, Türkiye'nin İngiltere, İspanya ve Kolombiya olmadığına dikkat çekerek PKK'nın da İRA ve ETA olmadığını ifade etti. Çözümlerin yapılacak kopyalarla gerçekleşmesinin olanaklı olmadığını vurgulayan Güçlü, evrensel modellerden ve çözümlerden yararlanılarak, dersler çıkarılarak kendi çözüm modellerinin oluşturulması gerektiğini söyledi.

Bir dönemdir Türkiye'de, devlet ve PKK ile ilişkiler konusunda "Akil/Akıl Adamlar Heyeti"nin oluşmasının konuşulduğunu hatırlatan Güçlü, son günlerdeki 'Diyalog ve Temas Grubu'nu değerlendirdi. Bu grupla ilgili ciddi sorunlar bulunduğunun altını çizen Güçlü, şöyle devam etti: "Birinci sorun, girişimin başlatılmasıyla ilgili. Girişim Diyarbakır'dan başlatılıyor. Girişim Diyarbakır'da başlatılmasına rağmen, bütün kesimleri içine alan bir girişim olmuyor. Örneğin, İslamcı Kürt kesimleri, liberal demokrat Kürt kesimleri, PKK'ya ve devlete muhalif olan Kürt kesimlerini bu girişim, içinde barındırmıyor. Pozisyonları belli olan kesimler bir araya geliyor bir girişim başlatıyor. Kolaycı ve bir yerleri rahatsız etmemeye gayret gösteriliyor. Özellikle PKK'nın rahatsız olduğu kesimlere uzak duruluyor. Bu yaklaşım, girişimin başarısız kılacak bir ciddi faktör olacaktır."

"GRUBA AHBAP ÇAVUŞLAR ALINMIŞ"

Diyarbakır'daki kuruluşların girişimi kendileriyle sınırlandırdıklarını dile getiren Güçlü, onların girişim için adım atmalarının anlaşılır olduğunu, fakat Ankara ve İstanbul'da etkin olan STK temsilcilerini bu girişim grubunun içine almak için çaba gösterilmediğini ifade etti.

Onlar hiç yokmuş gibi hareket edildiğini anlatan Güçlü, "Bu da genel ve geniş kesimleri içine almayı engelleyen girişimi ortaya çıkarıyor. Bunun da bu çalışmaları başarısız kılacak çok önemli bir faktör olacağını gözden uzak tutmamak gerekir. Üçüncü sorun: Temas ve Diyalog Grubu'na alınanlarla ilgilidir. Bu konuda standartlı, sınırlandırıcı bir yaklaşım ortaya konulmaktadır. Girişimciler, kendilerine göre ve kendi ölçülerini kullanarak bu Temas ve Diyalog Grubu için belirli kişiler tespit etmişler. Bu kişilerin kimler olduğu konusunda bir açıklık yok. Temas ve Diyalog Grubu'na da girişimcilere yakın duranlar, tabir caizse ahbap çavuşlar alınmış. Temas ve Diyalog Grubu'nda, Taraf Gazetesi, Milliyet Gazetesi ve bu gazetelere yakın çevrelerden gazeteciler, aydınlar, iş adamlar ve hukukçular var. Ama Yeni Şafak, Star, Sabah, Zaman Gazetesi çevresinden gazeteciler, aydınlar, hukukçular, işadamları yok. Liberal ve Demokrat, İslamcı Kürtlerden aydınlar ve kanaat önderleri, gazeteciler, iş adamları, ağalar, aşiret reisleri, beyler, toplumsal önderler yok. Bu isimlerin isabetli olup olmadıkları da başlı başına bir sorun. Böyle bir yaklaşım, yapılan işin şimdiden başarısız olacağının ipuçlarını veriyor." dedi.

"ORTAK BİR PROJELERİ YOK"

Temas Grubu'nda yer alanların Kürt millet sorununun çözümünde ortak bir projeleri olmadığını savunan Güçlü, bir ortak çözüm projeleri olsa bile ismi geçenleri yakından tanıdıkları kadarıyla evrensel ölçülere ve modellere uygun olarak Kürt ulusal sorununu çözebilecek bir projeye sahip olmadıklarını ifade etti.

"Temas ve Diyalog Grubu kendi arasında bir çözümde anlaşmazsa, yapacağı işlerde nasıl başarılı olacak?" diye soran Güçlü, şunları söyledi: "Yapılmak istenen devlet-hükümet ile PKK'nın temasını sağlamak mı yoksa hükümetin çözümü konusunda baskıcı ve etkileyici olmak mı? Bu konuda bir karar sahibi olmak gerekir. Temas ve Diyalog Grubu'nun bu konuda bir netliği yok. Eğer sorun devlet-hükümet ile PKK arasında teması sağlamak, müzakereye oturmalarının şartlarını yaratmaksa, bu olanaklı değil. Bu müzakere süreci Oslo'daki görüşmeler sonrasındaki gelişmelerle ortadan kalkmış durumda. PKK'nın silahlı güçlerinden vazgeçmeyeceği, silahlı güçleriyle denetleyeceği bir egemenlik alanı amacına sahip olduğu kesinlik kazanmış durumda. Devlet-hükümetin de bunu kabul etmeyeceği ortada. Ayrıca Ortadoğu'da bir bölge savaşı var. PKK, bölge savaşında yerini İran ve Suriye'den yana belirlemiş durumda. PKK bu savaşta eşit bir taraf değil, bağımlı bir taraf, varlığı Suriye ve İran'a bağlı bir taraf. Bu nedenle, bölge savaşı son bulmadan, Suriye ve İran yenilmeden, Suriye'de rejim değişmeden, PKK'nın silahlı mücadeleyi durdurması olanaklı değil. Eğer AK Parti-hükümet ile BDP arasında temas ve diyalogdan bahsediliyorsa, buna da çok gerek olduğunu düşünmüyorum."

"BDP BAĞIMSIZ VE KENDİ İRADESİYLE HAREKET ETMİYOR"

Güçlü, sebeplerini şöyle açıkladı: "Birinci neden: AK Parti ile BDP Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi üst düzeyde bir temas ve ortaklık içindeler. Eğer temasın bir yararı varsa, zaten Anayasa gibi temel bir konuda birlikte çalışıyorlar. Bu diyalog değilse, başka bir diyalogdan bahsetmek olanaklı olmaz.

İkinci neden: AK Parti ile BDP, PKK konusunda bir görüş birliğine sahip değiller. BDP, PKK'nın yaptıklarını haklı görmekle kalmıyor, PKK'ya bağlı siyaset üretiyor. BDP bağımsız ve kendi iradesiyle hareket etmiyor, PKK'ya bağlı olarak hareket ediyor.

Üçüncü neden: AK Parti ve BDP Kürt millet sorununun çözümünde, ortak bir projeye sahip değiller. Kısa süre içinde de ortak bir projede anlaşmaları ve birleşmeleri de imkan dahilinde görünmüyor. Bütün bu nedenlerden dolayı, yapılmak istenen iş sonuçsuz bir iş olarak ortaya çıkıyor.