* Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “Biz de çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. İdlib Anlaşması'yla ilgili olarak, kesinlikle şimdiye kadarki en iyi haberin bu olduğunu söyleyebiliriz Suriye resmi söz konusu olduğunda. Bu, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın çabasıyla gerçekleşti" “Türkiye bu yükü tek başına taşıyamaz, diğer uluslararası oyuncular ve uluslararası çevrelerin sorumlulukları üstlenmesi gerekiyor. Türkiye'ye 'Harika bir iş çıkardınız, teşekkürler' diyerek olmaz. Problem daha büyük, daha derin ve günbegün daha da derinleşiyor" “Suriye'deki Amerikan askeri mevcudiyeti DEAŞ'la alakalı olmamaya başladı çünkü 'DEAŞ büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı.' demişlerdi. Sonra PYD'yi desteklemeye başladılar. Bu da bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi" “Şimdi 'DEAŞ'ın kalıcı olarak yenilgiye uğratıldığından emin olunması gerekiyor' diyorlar. Biliyoruz ki derinde asıl amaç bu değil, İran'a ve Suriye'ye karşı askeri mevcudiyet oluşturmaya çalışıyorlar" Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Güven USTA / İSTANBUL DHA Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, "Suriye'deki Amerikan askeri mevcudiyeti DEAŞ'la alakalı olmamaya başladı çünkü 'DEAŞ büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı' demişlerdi. Sonra PYD'yi desteklemeye başladılar. Bu da bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi" diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, TRT World Forum'un ikinci gününde “Bölgesel Aktörler ve Orta Doğu'da Değişen Güvenlik Denklemi" panelinde konuştu. İbrahim Kalın, “Dünya kendisini artan tek taraflılık, yükselen ırkçılık konusunda güvensiz hissediyor. 'Ben güçlüyüm, onun için ben haklıyım' yaklaşımı güvensizliğe neden oluyor. Ben kendimi güvensiz hissediyorum bazı politik lider veya dünya lideri 'Ben sana üstünüm çünkü x, y, z benim' dediğinde. Mesela dünyadaki en kuvvetli başkan, 'Başka bir egemen olsa iki hafta sağ kalamazsınız' dediğinde herkes kendini güvensiz hissediyor. İnsan sorumluluk almalı. Bu tarz politik duruşu da zaten biraz sorgulamalıyız; Ortadoğu'da, Körfez'de güvenlik demeden önce. Güvenlik global bir problem, sadece Müslüman ülkeler, Müslüman uluslar veya Ortadoğuyla ilgili değil. Ben kendimi gayet güvensiz hissediyorum İslamofobi Avrupa'da yükselirken gördüğümde" dedi. MÜSLÜMAN AZINLIKLAR Kalın, “Müslüman azınlıklar yaşadıkları toplumlara entegre olmak için ellerinden geleni yapıyor. Kanunlara, kurallara, düzenlemelere uyuyor, topluma katkı sağlıyor. Ancak hala 'dışarıdan' ve 'problem yaratan' olarak görülüyor. Mesela Alman-Türk futbolcu Mesut Özil, milli takımdan çekildi çünkü o kadar baskı geldi ki ırkçı çevrelerden. Biz bu konuya ne kadar vakit ayırdık? Ne anlama geliyor bu istediğimiz global barış konusunda? Birkaç gün, birkaç parça, birkaç yorum, ondan sonra bırakıp yürüyoruz. Çok derin kök salmış bir ırkçılık var. Mesut Özil, politikacı değil, entelektüel değil, politik bir figür değil, sadece çok başarılı bir futbolcu. Kendisini ırkçılığın altında hissetti kendini her yerden ve çıkıp son derece zeki ve kuvvetli bir beyanda bulundu. Böyle şeylere dikkat bile vermiyoruz. 'Bir sonraki manşet nedir?' diyoruz. Bence bu, Suriye'de, Irak'ta, Güneydoğu Asya'da, Afrika'da veya dünyanın başka yerlerinde gördüğümüz acılardan çok da ayrı bir şey değil. Eğer global bir dünyada yaşıyorsak ve her şey entegreyse, birbirine bağımlıysa o zaman biz daha bütüncül bir açıdan bakmalıyız bu konuya. Evet, güvenlik konusunda bir sorunumuz var ve bu sadece Ortadoğu'da değil, her yerde böyle. Aslında bölgesel ülkelerin, bölgesel oyuncuların başarısızlığından doğuyor, ama global güçler de daha kötüleştiriyor bu dengesizliği. Dünyanın herhangi bir yerinde düzen kuramazsınız ya da dışarıdan empoze edemezsiniz eğer bölgesel sahiplik, farkındalık yoksa. Eğer kendi tek taraflı gündeminizi dünyanın herhangi bir yerine empoze ediyorsanız, Afrika'da olsun, Latin Amerika'da olsun, Güneydoğu Asya'da olsun, başarısız olacaksınız. Bu sorun zaten var, başarısız devletler, zayıf devletler sorunu. En azından bizim bölgemizde var. Bakın Irak, Suriye, Yemen, Somali, hatta Lübnan bir dereceye kadar, bir yönetişim sorunu var, kuvvetli hükümetler yok kamu düzenini sağlamak için. O ülkenin önümüzdeki 5-10 yıl için politikalar çıkaramıyorsunuz ve devlet dışı oyuncular yükseliyor, başka siyasi oyuncular bölgenin geleceğine karar veriyor. Bu durumu kim destekliyor? Bu durumdan kim yarar sağlıyor? Ortadoğu'da veya parçalanmış bir dünyada barış ve güvenlik dediğimiz zaman, sanıyorum hem bölgede hem de yaşadığımız daha büyük dünyada altı çizilmeli durumun" şeklinde konuştu. “TÜRKİYE BU YÜKÜ TEK BAŞINA TAŞIYAMAZ" Suriye'de anayasal komiteyle çalışma yapılması gerektiğine dikkat çeken Kalın, “Biz de çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. İdlib Anlaşması'yla ilgili olarak, kesinlikle şimdiye kadar ki en iyi haberin bu olduğunu söyleyebiliriz Suriye resmi söz konusu olduğunda. Bu, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın çabasıyla gerçekleşti, kendisi ağırlığını koydu ve bu anlaşmanın Soçi'den çıkarılması için ve bütün dünya da bu anlaşmanın önemini kabul ediyor, takdir ediyor. Türkiye bu yükü tek başına taşıyamaz, diğer uluslararası oyuncular ve uluslararası çevrelerin sorumlulukları üstlenmesi gerekiyor. Türkiye'ye 'Harika bir iş çıkardınız, teşekkürler' diyerek olmaz. Problem daha büyük, daha derin ve günbegün daha da derinleşiyor' diye konuştu. "BİZİM ULUSAL GÜVENLİĞİMİZİ TEHDİT EDER HALE GELDİ" Kalın, Avrupa ve Körfez ülkeleri ile ABD'nin Suriye ile ilgili politikalarına dikkat çekerek, “Politikaları kaydı. Bu yalnızca kafa karışıklığı yaratmıyor, sahada kaosa neden oluyor. ABD bir aşamada 'Suriye'deki amacımız DEAŞ'la mücadele' dedi. DEAŞ, büyük ölçüde oradan çıkarıldıktan sonra başka bir sebep üretmeleri gerekti Suriye'de kalmaları için. Bu aşama aşama öyle bir noktaya ulaştı ki Suriye'deki Amerikan askeri mevcudiyeti DEAŞ'la alakalı olmamaya başladı çünkü 'DEAŞ büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı.' demişlerdi. Sonra PYD'yi desteklemeye başladılar. Bu da bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi. Şimdi 'DEAŞ'ın kalıcı olarak yenilgiye uğratıldığından emin olunması gerekiyor' diyorlar. Biliyoruz ki derinde asıl amaç bu değil, İran'a ve Suriye'ye karşı askeri mevcudiyet oluşturmaya çalışıyorlar. Bu ülkeler de birbiriyle karşı karşıya, birbirlerine karşı savaşmasalar da Suriye'de karşı karşıyalar. Hiç kimse artık Suriye halkından bahsetmiyor. Büyük güçlerin çıkarlarından bahsediliyor. Suriye'nin topraklarında ve Suriye halkının omuzlarında yükselerek bu konuyla uğraşıyorlar. Bu o kadar etik dışı ki... 'Herhangi bir askeri çözüm söz konusu değil, her şey siyasi çözümle hayata geçirilir denildiğinde', dürüst olalım, bunu söyleyenler aslında dışarıda o savaş meydanında savaşı sürdürenler, rejimden tutun da diğerlerine dek. O yüzden büyük bir problem var burada. Sürdürülebilir bir barış yalnızca adaleti temel alırsa mümkün olur. Filistin'de de bu ilke söz konusu" şeklinde konuştu. “UZUN VADEDE ATILMASI GEREKEN ADIMLAR VAR" Kalın, “Cenevre ve Astana süreçlerinin devamı için çaba harcayacağız. Uzun vadede atılması gereken çok önemli adımlar var. Umarız ki o siyasi kararlılığa ulaştığımızda, çözüme ulaştığımızda umut da orada" dedi. “SİYASİ ERDEME, BİLGELİĞE İHTİYAÇ VAR VE KARARLILIK GEREKİYOR" Kalın, "Suriye halkına, diğer Müslüman dünyası toplumlarına ve Ortadoğu'ya bakıyoruz, yaşanan tüm zorluklara karşın kayda değer ölçüde direnç gösteriyorlar, dayanıklılık sergiliyorlar, geleceğe yönelik bir iyimserlik içindeler. Bazı batı toplumlarında nihilizm var, anlamsızlık daha derin, ekonomik ayrıcalıklarına, kalkınma düzeylerine, siyasi istikrarlarına rağmen toplumların çok derinlemesine, köklenmiş gelecek umutsuzluğu taşıdıklarını görüyorsunuz. Zorlukların, ihtilafların ve çatışmaların yaşandığı Müslüman dünyasında savaştan dönenler, gelecekle ilgili umut verici şeyler söylüyorlar. Biz de tabii ki onlara yardımcı olmak istiyoruz hayallerini gerçeğe dönüştürmek için. Tabii ki siyasi liderlik gerektiriyor, çok da fazla yok ortada. Siyasi erdeme, bilgeliğe ihtiyaç var ve kararlılık gerekiyor. Ben şahsen umut besliyorum. 20-50 yıl sonra, belki çocuklarımız, torunlarımız inşallah bunu görecek ve daha iyi bir dünyanın inşasına katkıda bulunacak" dedi.