CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmede iç siyaset ve sivil toplum kuruluşlarının uzlaşı çağrısını konuşmadıklarını söyledi.
Deniz Baykal, Kanal D Ana Haber Bülteninde Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı. Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile gerçekleştirdikleri görüşmede, iç siyasete dönük konuları görüşmediklerini altını çizerek vurgularken, dış politika ve güvenlik konularını ele aldıklarını söyledi. Baykal, "Şu anda kamuoyumuz son günlerde yaşanan tartışmaların, gerilimin, kutuplaşmanın etkisi altında Çankaya'daki böyle bir buluşmanın doğal olarak gündeminde bu konuların yer alacağını, Anayasa'da yapılan değişikliklerin ya da yapılması düşünülen değişiklik paketinin, Anayasa Mahkemesi'ne açılan davanın Ergenekon davası ile ilgili tartışmaların, tutuklamaların gündeme gelebileceğini, bunların konuşulabileceğini düşünüyordu haklı olarak. Ama kesinlikle böyle bir şey olmadı. Dolaylı olarak da olmadı. Hiçbir şekilde bu konular konuşulmadı" dedi.
İç siyasete dönük Cumhurbaşkanı ve parti genel başkanları düzeyinde yeni bir sürecin başlatıldığını söylemenin çok iddialı olacağını ifade eden Baykal, şunları söyledi:
"Bu Türkiye'nin son kozudur. Oraya gelmeden önce ulu orta, birden bire bir talep var diye böyle bir sürecin başlatılması riski de vardır. Burada bir sıkıntı çıkarsa sonra Türkiye çaresiz gibi kalır. Hepimiz o konuların önemini biliyoruz. Türkiye'nin geleceğini yakından etkileyeceğini, o konularda ne yapılması gerektiğini hepimizi çok iyi biliyoruz. Toplumda bir uzlaşma talebinin yükselmekte olduğunu, bir arayışın olduğunu biliyoruz. Bu konuya Cumhurbaşkanı ve parti genel başkanı çerçevesi içinde girilmemiştir."
Baykal değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Burada güçlükler var. Sayın Cumhurbaşkanı da bu sürecin bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi'ne açılan dava içerisinde sayın Cumhurbaşkanının da adı geçiyor. Şimdi uzlaşma diyoruz. Uzlaşma tabi bir bütün. Bir siyaset yapma tarzı. Uzlaşma konusunu köşeye sıkıştığımız zaman ya da birisini kurtarma ihtiyacı çıktığı zaman hatırlamak çok geçerli değil. Uzlaşmayı bir genel siyaset üslubu olarak benimsemek lazım.
Niye Cumhurbaşkanı seçerken uzlaşmadık. Acaba yanlışlıklar oradan mı başladı? Acaba biz Cumhurbaşkanlığı seçiminde herkesin açıkça gördüğü o uzlaşmayı gerçekleştirmiş olsaydık, bugün Türkiye bu noktada olur muydu? O nedenle kimse kimseye uzlaş diye talimat verme, telkin yapma konumunda değil. Herkesin bu konuda oturup bir durum değerlendirmesi yapması lazım."
-ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ YAPTIK-
Gerilimin bu noktaya gelmeden önce herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade eden Baykal, "Şimdi ortada bir gerilimi düşürme ve uzlaşma talebi var. Herkes gerekeni yapsın. Ben şimdi ne yapabileceğimi düşünüyorum. Nasıl muhatabı oluyorum bu talebin? Neyi yaparsam gerilimi düşürmeye katkı vermiş olurum. Biz gerilimi indirmek için ne gerekirse yaparız ve yaptık" dedi.
-TÜRKİYE BÜYÜK KORKU İÇİNDE-
Baykal, şöyle konuştu:
"Yüzde 47 oy almış bir parti tek başına altıncı yılında iktidarda. Bu Türkiye'nin istikrar içinde, huzur içinde gelişmesinin siyasi şartlarının tümünün var olduğunu göstermiyor mu? Nasıl bir manzarayla karşı karşıyayız. Türkiye büyük bir kaygı ve korku içinde. İki tane ciddi tehlike var. Türkiye'nin ulusal bütünlüğü tehdit altında.
Bunu çok iyi görmemiz lazım. Nevruz dolayısıyla Güneydoğu Anadolu'da yaşanan olaylar, Türkiye'nin çok tehlikeli bir dağılma parçalanma sürecine doğru girmiş olduğunu gösteriyor. Büyük kentlerde barikatlar kuruluyor. On binlerce, yer yer 60 bin insan ortaya çıkıyor. Ortada çok açık bir şekilde terör örgütüne sahip çıkma tavrı gelişiyor. Terör örgütünün liderine destek verme tavrı gelişiyor.
Öbürü, Türkiye'de Anayasanın temellerine yönelik iktidardan kaynaklanan bilinçli bir arayış var. Yüzde 47 oydan sonra türbanı en önemli konu haline getirdiler. Anayasa değişikliği ile türbanı bir Anayasa düzenlemesi haline dönüştürdüler. Bu bizim Anayasa'mızın din istismarını kesinlikle yasaklayan zihniyetine laiklik anlayışına aykırı.
-TOPLU NİYAZLAR YAPIYORUZ-
Kuraklık olduğu zaman nasıl yağmur duasına çıkılırsa, şimdi de bir anlamda toplu, niyazlar yapıyoruz. Ayinler yapıyoruz. Aman gerilim azalsın. Bunun hedefi ne? Kimden rica ediyorsun. Benim yapabileceğim bir şey varsa ben yapayım. Burada şunu söylüyorsanız siz bir adım geri çekilin'.. şimdi bu bir adım geri çekilin işi önemlidir. Ticaretin mantığı ile devlet yönetiminin mantığı aynı değildir. Ticaretin kendine göre mantığı vardır. Devlet yönetiminin kendine göre mantığı vardır. Ticaret yönetiminde pazarlık vardır. Devlet yönetiminin mantığı kuraldır, ilkedir hukuktur, yargıdır, Anayasadır. Siz ticaret mantığını devlet yönetim alanına taşımaya kalkarsanız orda da bu pazarlık pazarlama anlayışı içinde, üç sen beş benden hadi gel el sıkışalım anlayışı içine giderseniz olmaz."
-BAYKAL: "İKTİDAR ‘YANLIŞ YAPTIM' DEMELİ"-
CHP lideri Baykal, gerilimin giderilmesinde temel sorumlunun iktidar olduğunu belirterek, Anayasa'dan asla ödün vermeyeceklerinin altını çizdi. Baykal, gerilimin giderilmesine dönük önerisine ilişkin şunları söyledi:
"İktidar çıkıp diyecek ki ‘Yanlış yaptığımızı görüyorum. Millet bize yüzde 47 oy verdi. Yüzde 47 oyla sekiz ay sonra bu noktaya gelmemeliydik. Bunu görüyorum. Bunun bizimle ilgili tarafları var. Bunu tespit edeceğim. O konuda yeni bir değerlendirme yapacağım ve güven verici biçimde yapılan yanlışlıkları telafi edeceğim bundan sonra da yanlışlıkları yapmayacağım sözünü millete veriyorum'. Bu konuda inandırıcı olacak. Durumu kurtarmak, anı kurtarmak için bir takım açılımlar yaparlar, bununla durumu idare etmeye kalkarlar. Buraya düşmemek lazım. Ben isterdim ki sivil toplum kuruluşları bu süreç başlarken aman ha iktidara gerekli uyarıları yapsalardı."
-MANTI ŞAHANEYDİ-
Baykal, Çankaya Köşkü'nde ikram edilen Kayseri mantısının da "şahane" bulduğunu söyledi. Baykal, "Mantı şahaneydi. Yoğurt benim anlayışıma göre Türk mutfağının en güzel sosudur. Güzel bir yoğur kasesi ve çok nefis, Kayseri'nin çok küçük içinde olabildiğince çok bir kaşığın içinde 40 tane… Çok güzeldi, çok lezzetliydi. Uzun süredir mantı yememiştim" dedi. (ANKA)