Kara harekatı sonrası İçişleri Bakanı Soylu'dan ilk açıklama!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Soylu Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin, "Türkiye bu iş için gözünü kararttı. Türkiye bunu yapmak zorunda. Biz yapmazsak bizden sonra gelecek nesiller çok daha kötü bir bela ile karşı karşıya kalacak" ifadelerini kullandı.

Soylu, CNN Türk'te, Ahmet Hakan ile Tarafsız Bölge programında, Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla başlatılan "Barış Pınarı Harekatı" hakkında soruları yanıtladı.

Harekatın son durumuna ilişkin bir soru üzerene Barış Pınarı Harekatı'nın Türkiye'nin terörle mücadelesinin 3. halkasını oluşturduğunu vurgulayan Soylu, birinci halkasının ise Fırat Kalkanı Harekatı olduğunu söyledi.

NATO ülkeleri içinde DEAŞ'la göğüs göğüse mücadele eden başka bir ülke olmadığını belirten Soylu, "Türkiye Fırat Kalkanı'nda hem büyük bir risk aldı, yaklaşık 3 bin 60'ın üzerinde DEAŞ'lıyı da etkisiz hale getirdi. Bu dünya kamuoyunda ve stratejik ortaklarımız tarafından bilinmesine rağmen bugüne kadar öne çıkarılmamaya çalışılan meselelerden birisidir. Fırat Kalkanı'nda 600'e yakın da PKK ve PYD'li teröristi etkisiz hale getirdi. Ancak asal hedef DEAŞ idi." diye konuştu.

Reklam
Reklam

Daha sona yapılan Zeytin Dalı Harekatı'nda bugünkü reaksiyonların büyük bir bölümünün o günde olduğunu anlatan Soylu, "Dünya kamuoyundan, 'Burada ne işiniz var' diyenler, eleştirenler oldu. Türkiye o zamanda bir kararlılık ortaya koydu. Bu sefer hem kendi sınırını tehdit eden hem de oradaki demografiyi değiştirmek için çalışın PKK ve PYD'ye de sessiz kalmadı." ifadelerini kullandı.

"30 BİN TIR'LIK BİR TAKVİYE VAR"

Soylu, "Bu Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı'nından daha büyük bir harekat mıdır" sorusuna şu cevabın verdi:

"Bunu, sonucu itibariyle göreceğiz, kapsamı itibariyle bu söylenebilir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı'na göre bize göre avantaj ve dezavantajları var. Avantajları olarak biz o günden insan kaynağı ve teknolojik olarak ve mühimmat bakımından çok daha iyiyiz. İstihbari açıdan da çok daha iyiyiz, bu avantajı. Dezavantajı koskoca 30 bin tırlık bir takviye var. Stratejik müttefiklerimizin takviyeleri var. Bu da bilançonun bir başka tarafı olarak nitelendirilebilir. Bu konudaki hazırlıklar çok uzun süredir yürütülmektedir. Biz o bölgede köy köy, aşiret aşiret, mahalle mahalle kimin nerede olduğunu çok uzun zamandır bilen ve bugün de bu bilgileri güncelleme kabiliyetine sahibiz. Bu da bizim açımızdan önemli bir avantaj. Bu harekat başlamadan önce Avrupa bu harekatın olabileceğini düşünerek,yıllardır PYD ve PKK ile olan ilişkilerini de gözardı etmeden birkaç tezviratı ortaya koydu. Perde gerisindeki olay olarak bunun da değerlendirilmesi lazım. Söylediği şey şu, 'Türkiye buranın demokratik yapısını değiştirmeye çalışıyor' Bütün bunların tamamı Türkiye'yi bu harekattan vazgeçirmeye yönelik veya bu harekatın bir meşruiyetini sorgulamaya yönelik açıklamalar. Bizim ortaya koyduğumuz bu sınır ötesi harekat, hem uluslararası alanda bir meşruiyet sağlıyor. NATO Genel Sekreteri çok net bir açıklama yaptı, 'bu meşrudur' dedi. Türkiye'nin çok uzun süredir çektiği acılar var. Bölgenin çektiği sıkıntılar maliyetler var. Bu maliyetlerin sebebi bu hattın oluşturulmasına yönelikti. Biz harekatlar başlamadan 25-30 kilometre oradaydık."

Reklam
Reklam

"PLANLAMALAR ÇOK GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YAPILDI"

Bakan Soylu, "Kara harekatı başladı mı" sorusuna ise "Şu sırada başlayacaktı" diye cevap verirken, harekatla ilgili planlamaların çok güçlü bir şekilde yapıldığını, başka bölgelerdeki planlamalarında yapıldığını vurguladı. Soylu, "Çok iyi planlanmış, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çok iyi planladığı, şu ana kadar da bütün planlamaları kendi ölçeği içerisinde yürüttüğü bir harekatın içerisindeyiz." değerlendirmesini yaptı.

Barış Pınarı Harekatı'nın bir savaş değil bir terörle mücadele olduğunu belirten Soylu, "Bu savaş değil sınır ötesi harekattır." dedi.

Sosyal medyadaki sivil kayıp iddilarına ilişkin bir Hristiyan köyünde yaşananlarla ilgili paylaşımlara da değinen Soylu, "O köy, bizim harekat yaptığımız alan içinde değil. PKK ve PYD'nin bu konuda tam da batıyı tahrik etmek için yaptığı bir saldırı olarak değerlendiriliyor. Bizimle ilgili bir durum söz konusu değil, bu çok yanlış bir şey. Türkiye'nin sivilleri korumak için hassasiyetleri var." açıklamasını yaptı.

Reklam
Reklam

Barış Pınarı Harekatı'nın hedefine dikkati çeken Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bize harekat başladığı andan itibaren aşiretlerden bilgiler geliyor. 'Sizinle beraberiz' diyorlar. Burada Türkiye uzun zamandır ilk kez bu fırsatı ele geçirdi. Biz PKK terör örgütü ile büyüdük. Bizden sonraki nesiller de mi bununla yaşayacak. Bu harekatın temel hedefi ilk olarak Suriye'nin toprak bütünlüğüdür. Bu harekatın temel hedefi, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı ve bizim etrafımızdaki sınırlarımızın ve coğrafyamızın karşı karşıya kaldığı terörü tasfiye etmektir. Biz kasti hiçbir şey yapmıyoruz. Dünyada hiçbir ülke bizim gibi kaçak göçle mücadele edemez. Kendi ülkesindeki insanlara da bu kadar iyi davranamaz. 400 bin kaçak göçmen yakalamışız şu ana kadar. Kimseye kıyak olsun diye yapılan bir harekat değil bu."

Düzensiz göçmenlerin geleceği hakkındaki soruyu yanıtlayan Soylu, "Sadece bağlamından çıkmış durumda. Şu ana kadar yakaladığımız Afgan sayısı 310 binin içerisinde 140 bin. Gönderdiğimiz Afganlı sayısı 45 bin. Çok yoğun bir Afgan göçü." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Bakan Soylu, "Bir kere dünya şunu kabul etmeli. Bu meseleler eğer kaynaklarında çözülmezse Sudan Sudan'da, Afganistan Afganistan'da, Pakistan Pakistan'da çözülmezse bütün dünya 21. asrı göç meselesiyle uğraşmakla geçirecektir. Bunu artık tutabilmek mümkün olmayacaktır. Ya İtalya'daki gibi kötü manzaralarla karşı karşıya kalacağız. Van'da sınırlarda 8-9 metre karlar eriyince onlarca cesede ulaştık. Çocuk cesetleri... İnsanlar neden gelsinler? Ölüme koşuyorlar. Bunu yapmamız gerekiyor. Güvenli bölge tam da bu mesele. Kaynakta düzeltilmesi gerekiyor." diye konuştu.

Bir gazetecinin "Harekata Amerika izin vermese yapmayacak mıydık?" sorusu üzerine Soylu, "Türkiye bu iş için gözünü kararttı. Türkiye bunu yapmak zorunda. Eğer bunu yapmazsak bizden sonra gelecek nesiller buradan daha büyük bir belayla karşı karşıya kalacak. Dün daha PKK terör örgütü içimizdeydi. Bugün tam da alt koridorumuzda devlet kurmak istiyorlar. Toprağı belli. Uluslararası toplumun bir kısmı, müttefiklerimiz tarafından destekleniyor. 'PKK' dediler tutmadı. 'PYD' dediler tutmadı. 'SDG' dediler. Her gün yeni bir kılıf, yeni bir elbise buna giydirmeye çalışıyorlar. Bunun en önemli ayağı, stratejik ayağı belki çok bağlamında bulmayacaksınız ama Fırat Kalkanı bölgesine girmekle başladı. Çok stratejik ve çok doğru bir adım. Tarih kitaplarında savaşlarımızı ve attığımız adımları okuyoruz ya bunu okurken Fırat Kalkanı Harekatı'nı tam da böyle görecekler. Hem devlet, tarih ve coğrafya aklıyla hareket etti ve iyi bir şuurla oraya girdi, uluslararası meşruiyetini aldı hem de ardından oradaki terör koridorunun önemli bir bölümüne..." değerlendirmesinde bulundu.

Reklam
Reklam

Soylu, Türkiye'nin emperyal bir zihniyetle hareket etmediğini aktararak, "Fetih zihniyetiyle burayı almadık. Hayatın aynı şekilde devam etmesini sağlayabilecek bir unsur oluşturduk." dedi.

Terör örgütü PKK'nın o hatta uluslararası güçlü bir bağlantı oluşturmaya çalıştığını dile getiren Soylu, "Türkiye bu hamleyle birlikte... Orada da itiraz etti herkes. 'Giremezsiniz.' dediler. Afrin kendine ait büyüktü. Burası da Batı'nın kendisine sağladığı terör imtiyazını ortadan kaldıracak. Altını çizerek söylüyorum." diye konuştu.

Bakan Soylu, harekat bölgesinde bulunduğu iddia edilen DEAŞ üyeleri hakkında neler yapılacağına ilişkin, "Türkiye DEAŞ'la samimi bir mücadele yapıyor. Bizim bin 500 civarında tutuklu hükümlü DEAŞ ve El Kaide... Hepsinin toplamı bin 500. Yüzde 80 ağırlığı DEAŞ. Hem tutuklu hem hükümlü. Biz bunun acısını da çektik. Bundan 3-4 ay önce AB'den işkenceyi önleme gibi bir komite geldiğinde basına bir demeç verdim. 'DEAŞ hareketli.' dedim. Yani biz hiç olmadığı kadar DEAŞ alarmları almaya başladık. DEAŞ 'Vur kaç yapacağız. Turizmle ekonomik tesislere saldırı yapacağız. Küçük gruplarla saldırı yapacağız.' Aynı dönemlerde PKK/PYD'de de aynı şeyi söylüyor. 'Turizm ve ekonomik tesisler. Türkiye şu anda turizmde iyi. Turizmi baltalamak lazım. Ekonomide zaten bir mücadele ortaya koyuyor. Eğer oradan bir zafiyete uğratırsak...' Bu akıl bundan iki gün önce tweet atıp 'Ekonomik olarak mahvettim, bir daha mahvederim.' diyen çerçevenin ortaya koyduğu..." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

DEAŞ'ın harekatın yapıldığı yerde hiçbir etkinliğinin olmadığını NATO'nun açıkladığını anımsatan Soylu, "Oradaki cezaevlerindekiler hariç. Orada bir etkinlik söz konusu değil. Bunlar bir yere gidiyorlar. Benim yeni bir kavramsallaştırmam var. Gezgin terör örgütü. Bunları kim gezdiriyorsa, El Kaide'yi yukarıdan aşağı indirmediler mi? Fransa'dan, Hollanda'dan, Avusturya'dan insanlar devşirip buraya getirmediler mi?" diye konuştu.

Soylu, Türkiye'nin içerisine DEAŞ militanlarının geldiği iddiasının kafa karıştırmak için oluşturulan meseleler olduğunu aktardı.

Sosyal medyadaki Barış Pınarı Harekatı'nda "sivil kayıp" propagandasına da değinen Soylu, "Bizim o bölgeye... Orası Kamışlı'nın bir köyü. O köyle de ve oradaki insanlarla da bizimkiler temas içerisinde. Bizim orada bir harekatımız söz konusu değil. Bu tamamen Batı kamuoyunu harekete geçirebilmek için PKK/PYD tarafından koordine edilmiş bir operasyon. Bunu da böyle yansıtmaya çalışıyorlar. Uçağa binmek üzereydim, bizimkiler bu konuda bir açıklama yapıyordu. Bu tip çok meseleyle karşılaşacağız. Bu tezviratlar, yalanlar, dezenformasyonlar... Bunlarla karşılaşacağız." şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Batı medyasının algı operasyonu, sosyal medyada algı operasyonuna destek için açılan etiketler, "Fetih" başlığı altında atılan tweetler, sosyal medya mesajlarının yarattığı zafiyetlerin sorulması üzerine Soylu, şöyle konuştu:

"Fetih Suresi şunun için. Çocuklarımız orada, evlatlarımız, kahramanlarımız teröre karşı bir mücadeleye giriyorlar. İnançlı bir milletiz. İnsanların bir kısmı 'Ben orda olsaydım' diyor, orada olmak istiyor. Çok mesaj geldi. 'Ne olursunuz beni de oraya gönderin' diye. Diğer bir kısmı da bu Osmanlı büyük seferlere çıkınca buradan çıkıyor yani. Eyüpsultan'a gidiyor, dua ediyor. Bu bir gelenek. Bu şiddete dönmediği sürece, bu yalanı yaymaya dönmediği sürece dünya bunu kendi ölçeğinde böyle görür. Dünyanın özellikle sosyal medyada bizim ayırdığımız da odur. Burada kara propaganda ve dezenformasyon yapıp bu harekatı tamamen savaş ve sivilleri öldürmeye yönelik, onların büyük bir bölümü de öyledir, onun için göstermeye yönelik olanlara böyle bir adım atılabilir. İnsanlar dua edecekler, bu çok doğru bir şey. Bunlar bizim evlatlarımız ve orada bir takım teçhizatlarla donatılmış terör örgütlerine karşı bir mücadele ortaya koyuyorlar."

Reklam
Reklam

"MİLLİ MESELE ETRAFINDA BİRLEŞMEYE YÖNELİK BİR ADIM"

Siyasi parti liderlerinin birlik ve beraberlik mesajlarının hatırlatılması ve "Ne işimiz var Suriye'de?' meselesini aşabilecek miyiz" sorusu üzerine Soylu, şu değerlendirmede bulundu:

"Dün Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklama talihsizlikti. Yani tam da bunun üzerine bina edilmiş bir açıklamaydı. PYD'yi, PKK'yı hedef almayan, tamamen oradaki şu andaki ismi Suriye Milli Ordusu olan bu orduyu ve Suriyelileri hedef alan, orada Türkiye'nin attığı adımları meşru olarak değerlendirmediğimizi düşündüğüm ama bugün sabah Karabük Üniversitesinde bunların doğru olmadığını, bugün bir milli mesele etrafında hepimizin birleşmesi lazım geldiğini ifade ettim. Öğleden sonra da Kılıçdaroğlu, bu milli mesele etrafında birleşen bir adım attı. Dünkünü böyle eleştirmiştim, bugün de bu güzel ve doğru bir şey. Yani hem MHP'nin baştan beri ortaya koyduğu tavır, Akşener'in, Karamollaoğlu'nun ve Kılıçdaroğlu'nun bugünkü açıklaması, bütün bunların tamamı esas itibarıyla bu milli mesele etrafında birleşmeye yönelik bir adımın tezahürüdür. Elbette ki bunlar doğru adımlardır."

"BÖLGEDEKİ TERÖRİST SAYISI 15 BİN CİVARINDA"

İçişleri Bakanı Soylu, bundan 1,5-2 yıl evvel PYD ve PKK'nın bu bölgedeki gücünün 50, 60 ve 65 bine kadar, bir büyüteç koyularak sürekli büyütülmeye çalışıldığını belirterek, "Bölgede zorla PKK'ya alınanlar dahil olmak üzere 15 bin civarında. Suriye, Kuzey Irak, Afrin, bütün hattın tamamı. Türkiye topraklarındaki varlığı 500'lü rakamlara düştü. Yaklaşık bundan 3 yıl evvel 2 bin 500-2 bin 700 civarındaydı. Bu yılbaşı itibarıyla 720-800 civarındaydı. Şu anda 600'ün altında, 500'lü rakamlarda. En son eylül ayı itibarıyla 587'ydi. Net biliyoruz. Türkiye'de de dünyada da PKK yatırımcıları var. Bunlar mümkün olduğunca bunu şişirmeye çalışıyorlar." bilgisini paylaştı.

Cerablus'ta bir sivilin öldüğü iddialarının sorulması üzerine Soylu, "Yaralı da var. Ben buraya girerken ölü yoktu." yanıtını verdi.

Bakan Soylu, terör örgütü tarafından sıkıştırılan Cerablus, Azez, Mare ve Afrin'e yönelik çok ciddi tedbirlerin söz konusunu olduğunu vurguladı.

"MLKP'NİN FETÖ'YLE BİR FİNANSAL AĞINI BULDUK"

Terör örgütü MLKP'nin Adana'daki servis aracına saldırısına değinen Soylu, şöyle devam etti:

"Bir Amerikalı grup temmuz ayı ortasında 10 araçlık bir konvoyla MLKP'nin Suriye'deki yöneticisinin karargahını ziyaret ediyor. Yetkili bir grup. Sonra da MLKP Türkiye'ye yönelik eylemlerini daha fazla artırma konusunda bir irade sergiliyor ve peşinden Adana oluyor. MLKP'nin FETÖ'yle bir finansal ağını bulduk. Şimdi burada terör örgütleri arasında hem böyle bir ilişki söz konusu, hem de terör örgütleri bu zamanlarda bir takım talimatları yerine getirebilmek için can atıyorlar."

Gerek istihbari kabiliyetin gerek siber kabiliyetlerin önemli ölçüde CIA'in kabiliyetlerine doğru bir noktaya taşındığına işaret eden Soylu, 1 saniyede 100 milyon fotoğraf tarayabilme kapasitesine sahip olduklarını kaydetti.

"UZUN ZAMANDIR BEKLEDİĞİMİZ BİR OPERASYONDU"

Harekat konusunda rahat olup olmadığı sorulan Soylu, "Uzun zamandır beklediğimiz bir operasyondu. Onun için rahatız. Biz bunu yapmak zorundaydık. Eğer biz bunu yapmasaydık, bu ülkeye eksik ve yanlış yapmış olurduk. Bu noktada bırakabilecek bir terör örgütüyle çocuklarımızı ve gelecek nesillerimizi karşı karşıya bırakmış olurduk. Coğrafyaya da büyük bir sıkıntı vermiş olurduk. Türkiye'yi o bölgeden sıkıntıya sokabilmek için ve Ortadoğu'yu o bölgede yere yatırabilmek için bir tezgah bozulacak şimdi." ifadelerini kullandı.

Soylu, muhalefetin "Esed'le niye görüşmüyorsunuz?" söylemlerinin hatırlatılması üzerine şöyle dedi:

"Bizim oradaki tezlerimiz çok açık ve net. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tezleri de açık ve net. Kendi tezlerimizi, bugüne kadar yaşadıklarımızı, o bölgedeki cinayetleri ve yaşananları unutamayız. Unutursak, bize bunu sorarlar. Herkes sorar. Yani biz böyle bir süreci unutmamalıyız da. Aylan bebekleri unutmamalıyız. Yerinden yurdundan edilen insanları unutmamalıyız. Biz Esed'ın yaptığını yapsaydık Türkiye'de, böyle bir katliamın sahibi olsaydık, milyonlarca insanı yerinden etseydik. Bizle kim görüşürdü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mı konuşulurdu yani, Türkiye'nin bugünkü yönetimi mi konuşulurdu? Bunu kendimize soralım."

"Harekat kaç gün sürecek" sorusuna ise Soylu, "Buradaki planlar ve değerlendirmelerin hepsi yapıldı. Bu sorduğunuz sorularla ilgili vereceğim her cevap şu anda yapmış olduğumuz bu operasyonda bizim bir eksiğimiz olarak karşımıza çıkabilir." karşılığını verdi.

Soylu, ABD ve Rusya'nın harekatla ilgili çok dikkatli bir süreç izleyeceğini tahmin ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Özellikle İdlib ve Münbiç konusunda çok daha dikkatli olacaklarını düşünüyorum. Uluslararası arenada şu ana kadar bekletimiz dışında bir şey, gelişme olmadı. Genel dengeler bakımından harekatla ilgili Türkiye açısından bir sorun olmadığını görüyorum. Olumlu, olumsuz yaklaşımlar olabilir. Türkiye, Nusra, DEAŞ ve rejim de dahil olmak üzere çok yönlü bir yapının içinde, her birisi ile ayrı bir hat kuruyor. Bu süreç içinde Rusya'nın da ABD'nin de etkinliğini ortaya koyacağını düşünüyorum."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Barış Pınarı Harekatı hakkında bilgilendirildiğini anlatan Soylu, "Sayın Cumhurbaşkanımız bugün kendisine bilgi verdi. Sayın Bahçeli takip ediyor zaten sadece bir dinlenme yaşıyor. Harekatla ilgili süreçleri takip ediyor. Tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. " değerlendirmesinde bulundu.

"RUHSATSIZ SİLAHLARLA İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ KARARLAR ALDIK"

Bakan Soylu, açık verilirse terör örgütlerinin fırsat kollayacağını dile getirerek, "DHKP/C ile ilgili Türkiye çok iyi bir konumda. Kırsal yapılanmasını bitirdik. Şehir yapılanması konusunda DHKP/C'yi ayakta tutan avukatlarıdır. Ne zaman örgütün avukatlarına operasyon yapıldı, örgüt hareket kabiliyetini kaybetti. Bu kadar net. Çok iyi işler söktük, 4-5 iyi itirafçı yakaladık. MLKP biraz daha operasyonel anlamda etkili bir örgüt ama onlar da kırsalı kaybetti. Şehir içinde operasyonları vardı şimdi kabiliyetlerinde bir sıkıntı olduğunu görüyoruz." dedi.

Soylu, kişisel silahlanma oranlarının düştüğüne vurgu yaparak, şunları kaydetti:

"Ruhsatsız silahlarla ilgili çok önemli kararlar aldık. İnternetten elde edilen silahlarla de ilgili çok ciddi tedbirler aldık. Bireysel silahlanma konusunda ciddi bir düşüş var. Kadın cinayetleri konusunda sadece bizde değil Almanya ve Fransa'da da bir artış var bu yıl. Bizde de yüzde 27'lik bir artış var. Geçen yıl yüzde 35'lik bir düşüş yakalamıştık ama şimdi yüzde 27 artış var. Bu konuda da tedbirler alıyoruz. Farkındalık ve bilinç giderek yükseliyor bu konuda. Maalesef yüzde 94'lük kısmında devlete herhangi bir şikayette bulunulmuyor."

PKK ve FETÖ ilişkisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Soylu, aralarındaki ilişkinin açık bir şekilde görüldüğüne işaret etti. Soylu, "FETÖ ve PKK arasındaki ilişki çok net bir ilişki. Çok açık. İklim oluşturma açısında da çok net bir ilişki. Doğu ve Güneydoğu'da yapılanlar açısından da çok net bir ilişki. Bunu çok sağlamışlar. Bunu gerçekleştirmişler. Bugün aynı rahatlıkta olamayabilirdik. Sadece bu operasyondan bahsetmiyorum." diye konuştu.

Ankesörlü telefon görüşmelerinin FETÖ konusunda delil sayılmadığı yönünde gelen soruyu da yanıtlayan Soylu şöyle devam etti:

"Adalet Bakanlığı'yla ortalama ayda veya bir buçuk ayda bir bir araya geliriz. Yukarıdan aşağıya sadece FETÖ meselesini, diğer meselelerde diğer birimler bir araya gelir. FETÖ meselesi bizim için başlıktır. Adalet Bakanlığıyla. Sadece ankesör operasyonu değil, gaybubet evi operasyonları da dahil olmak üzere diğer itiraflarla ilgili olan operasyonların hepsine bakarız. Eksiklikler nelerdir buna bakarız. Buradan yürürüz. Bizim tarafımız da ve o tarafta eksik olan işler olabilir. Ama bütün bunlar masamızda konuşulur. FETÖ meselesine halel getirmeyecek şekilde çözüme kavuşturulur."

"BÖYLE BİR ŞEY ZİNHAR YOK"

Özbekistan uyruklu Nadira Kadirova'nın ölümüyle ilgili soruyu cevaplayan Soylu, "Benim evimde de çalışan insan var. Allah korusun böyle bir şey olsa. Böyle bir işle karşı karşıya kalacağım diye ödüm patlıyor. Allah muhafaza. Böyle bir olay var, bu olayla ilgili polisin, adliyenin, otopsinin, adli tıbbın kendine ait sorumlulukları var. Bütün bunların dışında kamuoyunda veya birtakım çevreler tarafından yönlendirilmeye çalışılan bir süreç var. Ben bu olayı öğrenir öğrenmez, zannediyorum beşinci dakikasında falan. Bizi sadece bu olaylar değil, orada da suçladılar HDP Milletvekili Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinde. Olayı öğrenir öğrenmez oraya kalktım koştum. Bir İçişleri Bakanı bir mezarlığa gidip olaya gece yarısı müdahale eder etmez, örneği var mı bilmiyorum. Ben kalktım gittim. Neticede bir cenaze. Süreci birilerinin bana anlatmasıyla değil görerek. Olay olur olmaz Ankara Emniyet Müdürü'nü hemen oraya gönderdim. Bu nasıl bir şeydir. Oradan itibaren adım adım takip ediyorum. Bu sizin söylediğiniz yapılan açıklamalar. Açıklamalarda 'Bu intihar etmedi, öldürüldü.' deniyor. Böyle bir şey zinhar yok. Bunların hepsi yalan. Bu kim olursa olsun Allah muhafaza..." ifadelerini kullandı.

Soylu, Kadirova'nın ölümüne ilişkin değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Olaylara devlet olarak bakacaksak bu bizim bütün varlığımızı inkar etmemiz anlamına gelir. Hepimiz insanız ve çocuklarımız var. Allah korusun yarın öbür gün burada bir olayın kaptılması, farklı yönde bakılması bu bizden çıkar. Bu adalet duygusunun ötesinde vicdani. İnsanlık dışı bir yaklaşımdır. Şu ana kadar elde edilenler bahsedilenler gibi değil. Olay oluyor. Beş dakika içerisinde bildiriliyor. 9-10 dakika içerisinde polis ve 112 geliyor. Polis geldiğinde kapıyı zorlarken 112 geliyor ve onu görüyor. Arkadan kilitlenmiş kapıyı beraber açıyorlar. Kendi kendine öldüğü, odanı içinde başka bir parmak izinin olamadığı. 'Aileden hiçbir şey alınmadığı iddiası.' Bütün olaylarda hangi adli işlemler gerçekleşiyorsa, olay yeri inceleme işlemleri gerçekleşiyorsa hepsi olduğu gerçekleşti. Böyle bir olayda gerçekleşmez mi? Olmaz mı? Bunu da bir siyasi atak haline getirebilmek, siyasi nema. Genç kızın intiharı söz konusu olur da veya başka bir şey olur da biz bunu intihara çevireceğimiz gibi bir şey olsa burada devletten bahsedilemez ki. Böyle bir şey olabilir mi? Buna ait açıklamalar yapıldı. Başsavcılık, emniyet açıklaması yapıldı. Bütün deliller oluşmadan suçluyu belirleyelim yargılayalım o zaman. Böyle nasıl bir hukuk devleti olabiliriz? Otopsi yapıldı el swapları alındı. Sadece milletvekilinin eşi MS hastası olduğu için yatalak sadece onun savcı tarafından 'Almasanız da olur.' dendi. Onun dışında evdekilerin tamamının el swapları parmak izleri bütün bunlarla ne yapılması gerekiyorsa yapıldı."

Bakan Soylu, polis alımlarında engel olan kısmi renk körlüğüne ilişkin soruya, "Bana gittiğim her yerde bununla ilgili dosya verdiler. 'Bunu kaldırın' dediler. Bu konuda özel ve hassas bir şekilde çalışacağım. Yurt dışıyla karşılaştırmalarını da yapacağım. Yaklaşık 5-6 üniversiteyle bir araya geldik, bir sonuca da vardık ama burada bunu açıklamayayım. Önümüzdeki günlerde açıklayacağız." yanıtını verdi.

Polis memuru alımına ilişkin sınavlara değinen Soylu, eylül ve ekim gibi 10 bin polis alımı konusunda bir açıklama yaptığını, fakat sürecin biraz uzadığını, birkaç ay içerisinde polis alımının yapılacağını söyledi.

Göçle mücadele kapsamında Göç Bakanlığı'nın kurulmasına yönelik soru üzerine Soylu, şu değerlendirmede bulundu:

"İçişleri Bakanıyım diye Göç Bakanlığı kurulup kurulmaması meselesinde bir irade sergilemeyeyim. Bunu çok dillendirenlere Sahil Güvenlik, emniyet ve jandarma olmadan göçü nasıl yöneteceksiniz? diye bir soru sorarım. Bu Türkiye'de çok tartışılan bir şey. Benim de bundan 3-4 yıl önce işin dışındayken 'Böyle bir şey olabilir' diye aklımdan geçti. Bunu doğru bir düşünce olarak telakki etmiştim ama şimdi şunu söyleyeyim. Van, Ağrı ve Iğdır sınırı. Bir sınır hattı var. Ben o hudut hattının arkasına jandarma ve polisle ikinci bir hat kuruyorum. Ayrıca Geri Gönderme Merkezleri var. Geri Gönderme Merkezlerini kiminle tutuyorum? Hadi Özel Güvenlikle tut bakalım, tutabiliyor musunu? Jandarmayla tutuyorsun mecbur. Artı yine müşterek yakalamalar yapıyoruz. 400 bine varacaka bu sene. Polis, jandarma ve Sahil Güvenlikle birlikte yapıyoruz. Bu kendisinin bir mütemmim bir cüzü. Onu oradan ayırabilmek şu anda mümkün değil. Avrupa'da birçok ülkede Göç Bakanlığı yok. Hepsi İçişleri Bakanlığı bünyesinde. Göç çok komplike bir olay. Bu komplike bir olayı elbette ki buradaki kolluk kuvvetleriyle beraber onu dışarda bir mesele olarak görerek yönettiğin andan itibaren bunu tam anlamıyla yönetebilmek çok kolay değildir." (AA)

Anahtar Kelimeler: