Cosmopolitan dergisi Eylül sayısında, farklı giyim tarzı, imajı, dövmeleri ve son dönemde yer aldığı reklam filmiyle dikkatleri üzerine çeken İdo Tatlıses'le Rumeli Feneri'nde keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.
-Reklam anlaşması nasıl gerçekleşti?
-
Teklif gelince ilk etapta ben de şoke oldum ve hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Hatta, "Tamam, kimse konuşmasın, hemen kabul ediyoruz" dedim.
Bu vesileyle oyunculukta fena olmadığınızı gördük ama sizin asıl işiniz müzik. Çocukluğumdan beri evde tabii ki şarkı söyleyen birileri vardı; anne ve baba. Ama öyle çok da her gün evin içinde müzik müzik müzik gibi bir durum yoktu, normal aile hayatı yaşıyorduk. Tabii ki müziğe yatkınmışım ve etkilenmişim ki bu yolu seçtim ve Amerika'ya gidip müzik eğitimi aldım.
KENDİMİ İSPAT ETME KAYGIM YOK
-Türkiye'de arabesk alanında önemli bir ismin, İbrahim Tatlıses'in oğlusunuz ama siz bambaşka bir müzik tarzı seçtiniz. Neden?
-
Sadece arabesk değil, müzik alanında her şeyin en güzelini yapmış birinin oğlu olarak çok da fazla seçeneğim yoktu! Çünkü insanların önyargısı da belli, "Babasına rakip mi olacak?" derler düşüncesindeydim. Ben müziğe DJ'lik ile başladım, sahneye o şekilde ısındıktan sonra şarkı söylemeye başladım.
Karşımızda çokça arabesk müzik dinleyerek büyümüş ama son derece modern ve hatta Avrupai bir adam var. Tarz olarak kendinizi ispatlama gibi kaygılarınız oldu mu?
-
Alakası yok, hiç öyle kaygılarım olmadı. 3 yaşından beri Amerika'ya gidip gelen bir çocuk olduğum düşünülürse aslında tarzımı benim için ailem seçmiş. Annem, babam beni böyle yetiştirmiş. Zaten orada okumamı da onlar çok istedi. Benim, tarzımı ispat edeyim gibi bir kaygım yoktu çünkü zaten böyleydim.
Müzik eğitimi için Amerika'ya da gittiğinizi söylediniz. Nasıl bir süreçti?
Öncesinde ben İsviçre'de okudum. Sonra yaz okulu için İngiltere Tasis'e gittim, orada da okudum. 2012 senesinde Berklee College of Music'i kazandım. Perküsyonla katılmıştım. 16 aylık sertifika programını kazandım ve programı bitirip geri geldim.
Sonuçta başka bir kültür, kendinizi yabancı hissettiniz mi? Ya da çok sevip "Amerika'ya yerleşsem" dediniz mi?
-
Hiç öyle yerleşsem gibi bir düşüncem olmadı, aklımın ucundan bile geçmedi. Bazen akıl vermeye çalışanlar oluyor, 'git, kendini fazla gösterme' şeklinde ama insanın kendi vatanı, kendi toprağı gibisi yok
Orada DJ'lik yapmışsınız... Yaptım evet. İbrahim Tatlıses'in oğlusun, orada okuyorsun, maddi-manevi her yönden desteğin var. Dedim ki benim bir iş de yapmam lazım... Boston'da Bijou diye bir kulüpte DJ'lik yapmaya başladım. Dört saat çalıp, 100 dolar alacaktım. Para kazanmaya orada başladım aslında, nasıl bir şey olduğunu gördüm.
-Dönünce albüm, klip derken nasıl bir dünyanın içinde buldunuz kendinizi? Destek aldınız mı?
-
Öncelikle 'sektörel anlamda arkamda bir destek vardı, annem-babam beni destekledi' dersem yalan olur. Desteklemelerini de istemedim zaten çünkü bir yere geldiğim zaman insanlar 'Babasının, annesinin desteğiyle buralara geldi' diyeceklerdi. Gerçi yine de diyenler var ama çok şükür ki ben kimseye bel bağlamadım. Bu iş için arabamı satıp kiralık arabaya da bindim; kimseden destek almayayım, kendi başıma başarayım diye.
-AŞK ACISI ÇEKMİYORUM
-Size biraz önyargıyla yaklaştıklarını düşünüyor musunuz?
-
İlla ki bir önyargı vardır çünkü benden herkes arabesk albüm bekliyordu! Babamınki gibi bir gırtlak gelmedi, gelmeyecek. Benden neden böyle bir şey bekliyorlar anlamıyorum. Tanıdıkça tabii önyargılar kırılıyor.
-Dar pantolonlar, şapkalar, dövmeler. Tarz konusunda özgürsünüz ama sırf babanızdan ötürü bu tarzınızı yadırgayanlar, size şaşıranlar var mı?
-
Tarzımla alakalı zaman zaman eleştiri alıyorum. Bugün ne giyersen giy, sokağa çıkınca eleştirecek birkaç kişi çıkıyor. Ama bu eleştirilerden etkilenen, üzülen bir adam değilim. Bu benim hayatım, benim seçimlerim, benim kurallarım.
-Gelelim aşka... Yeni bir ilişkiden çıktığınızı biliyoruz. Neden ayrıldınız? Aşk acısı çekiyor musunuz?
-
Çekmiyorum. Şimdi bu çok özele girecek ama bazen ilişkiyi yürütürken anlaşmazlıklar yaşanabiliyor. Biz iyi ki bazı şeyleri erken fark etmişiz ve erken bitmiş. Çünkü ileride daha çok bağlanıp üzülebilirdik. Ama yine de kendisine saygı duyuyorum, gerçekten çok iyi bir insan. İyi ki kısa da olsa bu ilişkiyi yaşamışım.
Zor aşık olan biri misiniz peki? Yoksa biraz şıpsevdi misiniz? Şıpsevdi değilim, zor aşık olan biriyim ama flört etmek, konuşmak, şıpsevdiliğe giriyorsa evet, konuşuyorum.
-Sosyal medyayla aranız iyi belli ki. Ama siz çok az kişiyi takip ediyorsunuz, neden?
-
Aslında şöyle bir durum var; mesela oturuyorum bir yerde, daha 'merhaba' demeden "İdo kardeşim naber, beni Instagram'dan takip etsene" diyen arkadaşlarım oluyor. Şimdi en azından verecek bir cevabım oluyor,
-Mutfağa giriyor musunuz?
-
Çok! Karnıyarık bile yapıyorum. Kuru fasulye, nohut, pilav... Aklınıza ne geliyorsa. Amerika'da boşuna tek kalmadık.
TÜRK KIZLARINI AMERİKALI KIZLARA ASLA DEĞİŞMEM!
-
Tüm samimiyetinizle söyleyin; nasıl kadınlardan etkileniyorsunuz? Kadınlar çok özel varlıklar. Bir kadının, bir erkeği aşık etmesi için ekstra bir şey yapmasına gerek yok. Herhalde yaşayarak görebilirim onu. Farkında olmadığım bir hareketi vardır, onu yapar, aşık olurum.
Romantik biri misiniz yoksa maçoluk var mı?
-
Maçolukla alakam yok! Çok da romantiğimdir, elimden ne geliyorsa yapabilirim.
-Çapkın mısınız?
-
Hangi erkek çapkın değil ki! Sonuçta güzel bir kadın olunca dönüp bakıyorsun. Kovalamam ama, öyle biri değilim.
Türk kızları mı, Amerikalı kızlar mı?
İlla ki Türk kızları! Sorgusuz sualsiz hem de. Amerikalı kadın istediği kadar seksi olsun, bir tane Türk kadınına değişmem. Türk kadınlarına zor diyorlar, kıskanç diyorlar ama öyle olacak tabii. Beni rahat bıraktıktan sonra ne anlamı kaldı?
Çok kilo verdiniz, oldukça fit görünüyorsunuz. Yoğun şekilde spor yapıyorsunuz, değil mi?
-
Haftanın altı günü spor yapıyorum, beslenmeme de dikkat ediyorum.