İdrar yolları enfeksiyonları ve tedavisi

İdrar yolları enfeksiyonları sık görülmeleri, her yaştan kadın ve erkekleri etkilemeleri, oluşturdukları tablolar ve bıraktıkları sekeller bakımından önemini 21. yüzyılda da koruyor. Klinik tablo, mesanenin belirti vermeyen bakteriyel kolonizasyonundan irritatif semptomların ağır bastığı bakteriyel enfeksiyona, ateşli üst üriner sistem enfeksiyonlarından sepsis ya da ölüme dek varabilen, ağır morbiditeli bakteriyemiye dek uzanabiliyor.

İdrar yolları enfeksiyonu, idrar yollarını döşeyen epitelin, bakterilerin yerleşmesine karşı gösterdiği yangısal yanıt olup, en sık rastlanan enfeksiyöz hastalıklardan. 20-40 yaşları arasındaki kadınların yaklaşık yüzde 30'unun idrar yolları enfeksiyonuna yakalandıklarını ve bu oranın, aynı yaş grubundaki erkeklerin 30 katı olduğunu bildiren Taksim Hastanesi Üroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Mete Çek, kadınların en az yarısının, yaşamları boyunca en az 1 kez idrar yolları enfeksiyonu geçirdiklerini belirtiyor. Doç. Dr. Mete Çek, yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerde de idrar yolları enfeksiyonu görülme sıklığının arttığını ifade ediyor.

Reklam
Reklam

YENİDEN YAKALANMA RİSKİ YÜKSEK

Bir kez idrar yolları enfeksiyonu geçiren kişilerin daha sonra da enfeksiyona yakalanma riskinin yüksek olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mete Çek, sistitteki başlıca belirtileri ise; idrar yaparken yanma ve sızlama olması, sık sık idrar yapma gereksinimi duyulması, idrar geldiği zaman sıkışma hissedilmesi ve karnın alt bölümünde ağrı duyulması olarak açıklıyor. "Bu hastalık, mesanenin yalnızca yüzeyel dokularını tuttuğu için; ateş, titreme, üşüme gibi belirtiler olmaz. Çoğu hastada etken, bağırsaklarda doğal olarak bulunan bir mikroorganizma olan E.coli'dir" diyen Doç. Dr. Mete Çek, komplike olmayan idrar yolları enfeksiyonlarının teşhis ve tedavisi hakkında şu bilgileri veriyor:

"Temel araştırma yöntemi, idrarın mikroskopta incelenmesidir. Bununla, idrarda bulunan bakteriler, lökositler ve eritrositler saptanabilir. Dipstik testler denilen, özel olarak hazırlanmış kağıt çubukların idrara batırılmasıyla da idrar hakkında bilgi edinilebilir; ancak bunlar mikroskopla incelemenin yerini tutmaz. Daha sonraki aşamada ise asıl belirleyici yöntem olan idrar kültürü gelir. Ancak rutin olarak idrar kültürü yapılması gereksizdir. İdrar yolları enfeksiyonlarında çoğu zaman ultrasonografi, radyolojik incelemeler gibi görüntüleme çalışmaları gereksizdir; çünkü klinik ve laboratuar bulgularıyla doğru tanı ve yeterli bir tedaviyi sağlamak mümkündür. Sistitle karıştırılabilecek başlıca hastalıklar; vajen iltihapları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve yangısal olmayan diğer üretra rahatsızlıklarıdır.

Reklam
Reklam

SİSTİT TEDAVİSİNDE ANTİBİYOTİK KULLANIMI

Basit sistit tedavisinde kullanılabilecek birçok antibiyotik vardır. Ancak bunları kullanırken etkinliği, maliyeti ve o bölgedeki mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı direnç oranlarını göz önünde bulundurmak gerekir. E.coli' nin antibiyotiklere karşı direnç oranları çeşitli Avrupa ülkeleri arasında önemli farklılıklar göstermektedir. Bu bakımdan, antibiyotik kullanımı açısından genel öneriler verilmesinden kaçınılmaktadır. Tedavinin süresine ve maliyetine gelince; günümüzde genellikle üç günlük tedavi rejimi yeğlenmektedir. Bu sürenin yeterli bir tedaviyi sağladığı birçok çalışma ile gösterilmiştir. Tedavi maliyeti, yalnızca kullanılan antibiyotiğin fiyatı ile değil, ilk inceleme maliyeti ve tedaviden alınan sonucun ne olduğuna da bağlıdır. Burada en önemli etken, ilacın en sık rastlanan mikroorganizma olan E.coli' ye karşı etkinliğidir."

Anahtar Kelimeler: