İhmal edilen sinüzit gözü ve kafayı etkiliyor

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Tekat, sinüzit tedavisi ihmal edildiğinde veya geç kalındığında enfeksiyonun göze ve kafa içine yayılmasıyla daha ciddi sonuçların ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu. Tekat, sinüzitin gelişmemesi için burnu tahriş eden hava kirliliği, çeşitli gazlar, sigara dumanı gibi kirleticilerden uzak durmak, dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak ve özellikle enfeksiyonu olan kişilerle temas da dikkatli olmak gerektiğine işaret etti.

OMÜ Hemodiyaliz ve Onkoloji Merkezi'nde "Sinüzit" konulu konferans veren Prof. Dr. Atilla Tekat, hastalığın biran önce kontrol altına alınmasının önemini vurguladı.
Burun etrafında yer alan yüz kemikleri içinde bulunan hava dolu boşluklara "Sinüs", bu boşlukları döşeyen mukozanın enfeksiyonuna da "Sinüzit" dendiğini hatırlatan Prof. Dr. Tekat, sinüslerin burunda 4 değişik bölgede yerleştiğini kaydetti.

Üst çenede burnun her iki tarafında yer alan maksiler sinüs, burun kökü arka üst kısmındaki ethmoidal sinüs, alında kaşların üzerinde yarlaşan frontal sinüs ve kafatası tabanında burnun gerisindeki sfenoid sinüste enfeksiyonların gelişebileceğine değinen Tekat, "Bütün sinüsler bir delik aracılığıyla burun boşluğuna açılır ve bu sayede sinüsler havalanır. Aynı zamanda sinüs içinde oluşan salgılar bu yolla burun içine dökülerek temizleme görevini yapar. Burun içindeki birçok nedene bağlı olarak bu deliklerde oluşan tıkanıklık sinüs içindeki salgıların birikimine neden olur.Sinüs içinde oluşan negatif basınç nedeniyle burun içindeki bakteri ve virüslerin burayı etkilemesiyle sinüzit gelişir" dedi.

Reklam
Reklam

Sinüzitin belirtilerini anlatırken, ortaya çıkan yakınmaların süresine bağlı olarak genelde akut ve kronik olarak ikiye ayrıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tekat, akut sinüzitlerde yakınmaların daha şiddetli olduğuna işaret etti. Tekat, "Akut sinüzit sıklıkla bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben gelişir. Yüzde basınç hissi ve ağrı, dolgunluk, burun tıkanıklığı, koyu burun akıntısı, koku alma bozuklukları ve ateş gibi yakınmaların yanı sıra, baş ağrısı, ağız kokusu, yorgunluk, diş ağrısı ve basınç hissi de görülebilir. Kronik sinüzitlerde ise hastaları daha çok, geniz akıntısı, öksürük, baş ağrısı ve ağız kokusu rahatsız eder" diye konuştu.

Akut sinüzitin tanısının hastanın öyküsü ve kulak burun boğaz muayenesi sonucunda konulduğunu, tedaviye yanıt vermeyen hastalarda ayırıcı tanı ve nedeni araştırmak için ayrıca ameliyat gereken hastalarda ameliyat öncesi bilgisayarlı tomografiden yararlanıldığını açıklayan Tekat, sinüzitin tehlikeleriyle ilgili şunları söyledi:

"Sinüzitler zamanında tanı konduğunda, uygun ve yeterli süre tedavi edildiklerinde herhangi bir komplikasyon gelişmez. Ancak tedavi ihmal edildiğinde veya geç kalındığında enfeksiyonun göze veya kafa içine yayılmasıyla daha ciddi sonuçlara neden olabilir. Sinüzit tedavisindeki amaç; enfeksiyonu kontrol altına alarak, komplikasyonları önlemek, sinüsleri sağlığına kavuşturmak ve hastalığın kronikleşmesini engellemektir. Bunları sağlayabilmek ise, sinüslerin burun içine açıldıkları deliklerin tıkanıklığının giderilmesi, doku ödeminin azaltılarak drenajın kolaylaştırılması ile mümkün olur. Tedavide bu amaçlara yönelik olarak antibiyotikler, burun içi dekonjestanlar, ateş düşürücüler ve ağrı kesiciler kullanılır. Uygun ve yeterli süre ilaç tedavisi uygulanan ve bu tedaviye yanıt vermeyen hastalarda cerrahi tedavi gerekebilir. Yine sinüzitlerin sık gelişmesine ve tedaviye direnç göstermesine neden olan burun içinde tıkanıklık yapan hastalıklara yönelik cerrahi tedavi gerekebilir. bunlara örnek olarak burun orta bölmesinin eğriliği, burun içinde gelişen poliplerv eya orta konkanın geniş olması gösterilebilir. Uygun bir ameliyat yöntemi başarıyla uygulandığında o sinüs de tekrarlama oranı oldukça düşüktür. Ancak diğer sinüslerde veya özellikle alerjinin rol oynadığı sinüzitlerde enfeksiyon tekrar gelişebilir."

Reklam
Reklam

Sinüzitin gelişmemesi için burnu tahriş eden, hava kirliliği, çeşitli gazlar, sigara dumanı gibi kirleticilerden uzak durmak, dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak ve özellikle enfeksiyonu olan kişilerle temas da dikkatli olmanın yararlı olacağını ifade eden Tekat, "Tüm bunlara rağmen hastalık belirtileri başladığında komşuların önerdiği değil doktorun önereceği tedavi yöntemini uygulamak en doğru yaklaşımdır" şeklinde konuştu.

Anahtar Kelimeler: