Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı yaptırımları yorumlayan uzmanlar, iki ülkenin savaşın eşiğine gelebileceği uyarısında bulundu. Uzmanlar özellikle, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi almasına yönelik kararın çatışma yaratabileceğini söyledi.
İsrail dostunu kaybetti
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın: “Mavi Marmara raporu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları iki tarafın da birbirini kaybettiğini gösteriyor. İsrail kuruluşundan bu yana devam eden Türk dostluğunu ve ülkedeki silah pazarını kaybetti. Rapor son derece taraflı yazılmış. Hiçbir devlet uluslararası sularda bir gemiye müdahale hakkına sahip değildir ve insanlarımızın bu gemide öldürülmesi dolayısıyla İsrail Uluslararası Adalet Divanı’nda mutlaka mahkumiyet alacaktır. İsrail, Doğu Akdeniz çanağında Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne destek verebilir ve Türkiye ise eğer uluslararası hukuk ile bir sonuca varamazsa Dışişleri Bakanı’nın da söylediği gibi Doğu Akdeniz’de sert bir tutum takınacaktır.”
Uzlaşma yolu tıkandı
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı: “Bu rapor Türkiye’yi uluslararası anlamda zaafa uğrattı. Hukuki zaferi İsrail, ahlaki zaferi Türkiye kazandı. Mevcut İsrail hükümetiyle artık uzlaşma yolu imkansız bir hale geldi. İsrail 1980 ve 1990’lı yıllarda PKK’ya ilişkin en önemli istihbaratı veren ve Öcalan’ın yakalanmasında da aktif rol üstlenmiş bir ülkeydi. Tabii Türkiye o yıllardan çok daha güçlü bir ülke. Buna rağmen başta sözde Ermeni soykırımı olmak üzere İsrail Türkiye’yi uluslararası alanda ciddi manada sıkıştıracaktır. Her şeye rağmen İsrail çıkarları gereği Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz. Ancak Türkiye de örneğin BM Güvenlik Kurulu’nda ABD’ye rağmen İsrail aleyhinde bir karar çıkartamayacaktır.”
İsrail ilişkileri koparmaz
İsrail Kanal 2 televizyonunun Dış Haberler Müdürü İsrailli Gazeteci Arad Nir: “BM raporu İsrail’i memnun etti. İsrail hükümeti ve İsrail halkı buna ayrıca şaşırdı çünkü BM raporları genellikle İsrail’in politikalarını onaylamaz. Türk Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları çok sertti ve İsrail hükümeti de bu açıklamaya göre pozisyon alacaktır. Kaldı ki Mavi Marmara olayından bu yana Türkiye’nin İsrail’de bir Büyükelçisi yok. Yani İsrail bu duruma hazırlıklıydı. Her şeye rağmen İsrail Türkiye’yle ilişkilerinin bu denli bozulmasından rahatsız ve karşılıklı ilişkilerin gelişmesinden yana tavır takınacaktır.”
Çatışma çılgınlık olur
Emekli Tümamiral İlhan Aran: “Bir ülkenin deniz kuvvetlerine meydan okumak için o ülkenin deniz ve hava kuvvetlerine eş değerde bir güce sahip olmanız gerekir. Aynı zamanda meydan okuma ya da abluka delmek için arkanızda sizi destekleyen devletlerin olması gerekir. İsrail’in Gazze ablukası için ifade ettiği bir deniz mili alanı da yok. Dolayısıyla ablukasının sınırı ifade edilmediği için kolay müdahale hakkını kendinde görebiliyor. İsrail’in deniz kuvvetleri son derece ileri teknolojiye ve güdümlü mermilere sahip her sınıftan çok sayıda hücumbota dayanır. Türkiye’nin de güdümlü mermilere sahip ve açık denizde müdahale etmeye müsait firkateynleri var. Ancak 100-120 mil öteden hedef vurabilen İsrail mermileri diğer gemileri sahiline yaklaştırmadan vurabilir. Sonuç olarak Doğu Akdeniz’deki yaptırım söylemi olası bir İsrail-Türkiye çatışmasına yol açabilir ve bu iki taraf için de çılgınlık olur. Burada bir sorun da deniz kuvvetlerimizi sevk ve idare edecek komutanların çoğunun hapishanelerde olması.”
Türkiye donanma gönderebilir
Emekli Koramiral Atilla Kıyat: “Gazze’ye açık bir abluka var. İsrail’in uyguladığı abluka uluslararası suları da içeriyor. Bu uluslararası sular serbest olması gerekmektedir. Ancak bu sularda da bir ambargo söz konusu. Tahmin ediyorum ki BM raporunun sızması nedeniyle hükümet bir adım attı. Sayın Ahmet Davutoğlu aslında alınan bu kararlarla şunu söylemek istiyor, Dışişleri Bakanı söylediği için de ‘Türkiye bunu söylüyor’ diyebiliriz. Türkiye, İsrail’e ve dünyaya ‘Bu ablukayı tanımıyorum. Tanımadığıma göre uluslararası suları da kapsayan coğrafi bölgeyi de tanımıyorum’ mesajı veriyor. Türkiye ayrıca, ‘Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestliği de sağlarım’ diyor. Bu serbestliği nasıl sağlarım, donanmayla sağlarım diyoruz. Yani ticaret gemilerini korurum diyor. Uluslararası sularda ticaret gemilerine müdahale ettirmem, buna izin vermem deniliyor. Bakan Ahmet Davutoğlu’nun mesajlarının, söyleminin “ciddi” olduğunu düşünüyorum. Eğer alınan kararlar bu şekilde uygulamaya geçerse, yani Gazze’ye Türk bayraklı gemi giderse, yollanırsa o geminin emniyetini Türkiye donanması sağlar. Türkiye de ‘Güvenliğini sağlarım güvenli de götürürüm’ diyor. Güvenli götürülmesinde de tabii ki İsrail ve Türk deniz kuvvetleri karşı karşıya gelebilir. Deniz kuvvetlerini karşılıklı çatışmaya götürebilir.”
17 fırkateyn, 14 denizaltımız var
İsrail’e karşı “seyrüsefer serbestliği” kararı alınmasının ardından gözler Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na çevrildi. Gazze’ye gitmesi muhtemel yardım gemilerinin güvenliği için bundan böyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın destek vermesi ayrıca Hava Kuvvetleri’nin de hava desteği sağlayacağı belirtiliyor. Deniz Kuvvetleri’nin envanterinde 4 değişik sınıfta 17 fırkateyn, 6 korvet, 3 değişik sınıfta 14 denizaltı, 27 hücumbot, 6 karakol gemisinin yanısıra lojistik destek için 6 akaryakıt ve 4 de su tankeri bulunuyor.