Hürriyet gazetesi yazarı İlber Ortaylı'nın 'ABD ilginç gurbet' başlıklı bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:
ULUSLARARASI ESER HIRSIZLIĞINI ORGANİZE EDEN DEVLETLER VAR
New York’ta ‘Global Hope’ denen ve onursal başkanlığını UNESCO’nun halihazırdaki genel direktörü Irina Bokova’nın yüklendiği grubun toplantısı da yapıldı. Toplantıda benim de dahil olduğum altı panelist dünya yüzünde kültürel mirasın korunmasını tartıştık. En önemli konu Palmira (Suriye), Timbuktu (Mali) gibi merkezlerin Müslüman fundamentalist gruplar tarafından yağmalanmasıydı.
Ben hazır bulunanlara şunu söyledim: “Yağmalama işinin maşası gerillaların arkasında kimlerin olduğunu biliyorsunuz. Devletler ve kuruluşlar...” Bunlar protesto edilip, açığa çıkarılıp teşhir edilmedikçe gerillalar işlerini yürütür.
Eski eser ticareti çok kârlıdır. Tahrir Meydanı’ndaki miting ve olaylarda, Kahire Müzesi’nin damından içeri sızanlar 300 küsur parçayı çaldı. Çalınan eserler Avustralya’da ortaya çıktı. Avustralya müzeleri protesto edildiği için geri dönebildiler. Bağdat müze ve kütüphanelerinin yağmasıysa ne işgaldeki sorumsuz askerlerin ne de yağmacı halkın marifeti. Temel ve kârlı hırsızlığı yapanlar müzeyi çok iyi tanıyorlar.
MALİ CUMHURBAŞKANI YAĞMALARI ANLATTI
Bu işleri organize eden devletler var. Çalınan eserler illa da büyük müzelerde ortaya çıkmıyor, özel koleksiyonerlere gittiği gibi büyük müzelerin depolarında hafızalardan çıkana kadar uzun bir uykuya bırakılıyorlar. Mali Cumhurbaşkanı Abubakr oradaydı. Sahra’nın ortasındaki medeniyetin nasıl yok edildiğini ve yağmalandığını anlattı. Yine orada bulunan, ırkının güzeli ve çok zeki bir hanım olan Mali Kültür, El Sanatları ve Turizm Bakanı N’Diaye Ramatoulaye, yağmadan kurtarabildikleri eserleri dünyaya tanıtmakla meşgul. Mali’deki Timbuktu, Afrika’nın doğusu ve kuzeyi arasında gidip gelen kervanların uğrak yeriydi. Ortaçağlar boyunca kervanların taşıdıkları arasında yazma kitaplar da yer alıyordu.
TİMBUKTU’NUN ELYAZMACILARI
Timbuktu halkı arasında ‘Hattatılar’ ismi verilen, kitap istinsah eden yani kopya eden önemli bir grup oluşmuştu. Kervan, Timbuktu’dan geçerken, yazmaları bu kişilere emanet eder, altı ay-bir seneye kadar kopyayı yetiştirmelerini tembih ederdi. Dönünce bu elyazması kopyaları alır, yerlerine ulaştırırlardı. Bazı kopyalarsa hiç alınmaz ve orada kalırdı. Maalesef, beşeriyet bu eserlerin hepsini, tanımadan yağmaladı. Ayrıca Vahhabi görüşlerin paralelinde çöl medeniyeti ve mimarisinin nadide eserleri olan türbeler tahrip edildi. Gelen Fransız birliklerinin de Mali’nin kültürel varlıklarını koruduğu, daha doğrusu korumadığı tartışılacak bir keyfiyet.
Maalesef sesini çıkaramayan ülkelerin zenginlikleri yağmaya açık ve bu yağmalar içinde özellikle İslami eserler parça parça dağılıyor. Doğu ülkelerinden yapılan hırsızlığın Louvre’dan Mona Lisa’yı çalmaya benzemediği açık. Atina’da Benaki Müzesi, 18’inci yüzyılda Trakya bölgesine ait bir caminin mihrabının parçalarını dünyanın muhtelif müzelerinden toplayarak birleştirdi. Böyle örnekler çok az. Nitekim yine Yunanistan’ın Parthenon’da kurduğu müze, British Museum’dan Lord Elgin’in Parthenon’dan yürüttüğü parçaların hiçbirini geri alamıyor. Oysa burası, mükemmel bir müze olarak tertiplenmiştir. Çinliler Mao devrinde kırıp döktükleri porselenlerin acısını diğer ülkelerdeki porselen koleksiyonlarına göz dikerek çıkarmaya çalışıyorlar. Ciddi hırsızlık teşebbüsleri olduğu açık.