Tıp biliminde lösemi ismiyle de geçen ilik kanseri, vücuttaki kan hücreleri üzerinde olumsuz etki yaratan bir kanser türü olarak bilinir. Kanser hücreleri, kemik iliğinin içerisinde yer alan ve kan yapıcı özelliğe sahip olan kök hücrelerinin kalıtımsal ve biyolojik yapılarının işleyişini değiştirir. Kanserin başlangıç evrelerinde hastanın kan hücrelerinin bir kısmı çoğalır bir kısmı da baskı altına alınarak azalışa geçer. Günümüzde ilik kanseri lösemi mi, en sık çok edilen sorular arasındadır. Toplumumuzda ilik kanseri ile löseminin farklı kanser türleri olduğu düşüncesi oldukça yaygındır.
Ancak bu kanser türü; lösemi, kan veya ilik kanseri gibi farklı isimlerle anılabilir. Yani aslında lösemi ile kanseri her ikisi de aynı hastalığı ifade eder. Sadece lösemi, ilik kanserlerinin bir alt grubudur. Kan hücreleri, kemik içerisindeki ilikler sayesinde üretildiği için ilik kanseri olarak anılması oldukça doğaldır. Genellikle 50 yaş üzeri yetişkin bireylerde görülen lösemi, direkt kan arasında geliştiği için erken evrelerde tanının konulması çok önemlidir. Dolayısıyla kendinizi halsiz ve yorgun hissediyorsanız vakit kaybı yaşamadan hekim kontrolünden geçmenizde yarar vardır. Kanser teşhisi konulmasa dahi en azından mevcut hastalığınızın varlığı veya yokluğu kesinleşecektir.
Kan yapımı üzerinde fonksiyonel işleve sahip olan hücrelerin anormal hale gelmesi kanserin oluşumu üzerinde doğrudan etkilidir. Yani löseminin oluşmasında kalıtımsal yapıda meydana gelen farklılık büyük bir önem taşır. Günümüzde tıp bilimi aslında hastalığın tam ve kesin olarak neyden kaynaklandığını ortaya koyabilmiş değildir. Ancak birtakım faktörler ve risk durumları ilik kanserinin oluşmasına sebebiyet verebilir. Hastalık erken tanı ile çözüme kavuşturulmazsa ilerleyen evrelerde lenfomaya da ortam hazırlayabilir. Çünkü ilik kanseri lenfoma ile doğrudan bağlantılıdır. Lenfoma oluşması durumunda lenf bezinin dışında kemik iliğininde de anormal işleyişler meydana gelebilir.
Günümüzde sıklıkla teknolojik aletlerle yakın olunması kansere davetiye çıkaran en önemli nedenlerden birisidir. Çünkü kullanılan tüm TV, akıllı telefon ve bilgisayar gibi teknolojik aletler radyasyon yüklüdür. Radyasyon kişide direkt olarak kanser oluşumu meydana getirmez. Ancak devamlı maruz kalınması zaman içinde oluşumunu tetikleyebilir. Kan kanseri türü de yine radyasyondan etkilenen bir hastalık tipidir. Lösemi ile radyasyon arasındaki ilişki tıp biliminde henüz tam olarak konmuş değildir. Ancak olumsuz yönde etkilediğine dair araştırmalar mevcuttur.
İlik kanserinin oluşumunu hızlandıran ve etkileyen nedenlerden birisi de çevredir. Özellikle birtakım yabancı maddelere maruz kalan kişilerin lösemi ile karşılaşma riski daha fazladır. Gemi sökümü, maden, boru imalatı ve dökümhane gibi iş kolları kan kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türüne neden olabilir. Çünkü bu tür meslek gruplarında çalışan işçiler; asbest, nikel, silika, iyonize radyasyon, berilyum, benzen ve alkilleyici ajan gibi birtakım zararlı maddeler yaygındır. Dolayısıyla bireyin zaman içerisinde bu yabancı maddelere maruz kalması kansere yakalanma riskini daha yüksek seviyeler çıkarabilir.
Kan oluşumunu etkileyen genetik alt yapının anormal durumda olması kan kanseri riskini artırabilir. Yani kişide doğumsal veya çevresel kaynaklı bir genetik değişim söz konusu ise kan kanserine yakalanma düzeyi daha fazladır. Down sendromu kan kanserini tetikleyen bu genetik nedenlerin başında gelir. Çünkü bu tür kalıtımsal hastalığı bulunan kişilerde bağışıklık sistemi oldukça düşüktür. Hastada devamlı kan değerleri düşüp yükselebilir. Bu nedenle löseminin oluşma riski de doğal olarak artış gösterecektir.
FA olarak da nitelendirilen fanconi anemisi diğer genetik nedenler arasında değerlendirilir. Anemi türü ilik yetmezliğine bağlı olarak gelişen bir tür kan hastalığıdır. Hastalığın söz konusu olabilmesi ebeveynlerden alınan kusurlu FA genlerine bağlıdır. Düşük alyuvar sayısına bağlı olarak lösemi ortaya çıkabilir.
Çok ciddi bir kanser türü olduğu için mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bloom sendromu ise yine kanser ile ilişkisi olan bir tür genetik bozukluktur. DNA üzerinde anormallikleri bulunan bu tür hastalarda genomik instabilite yükseliş eğilimi göstereceği için mutasyon oluşumu sıklıkla gözlenebilir. Bu nedenle bu tür DNA değişimleri bulunan bireyler her yaşta kanser hastalığı ile karşı karşıya kalabilirler.
Tümör oluşumuna sebebiyet veren virüslerin vücut içerisine girmesi ilk önce vücudun yabancı bir enfeksiyon ile karşılaşmasına neden olur. Kanser oluşumunu tetikleyen virüslerin genel adı onkovirüstür. Ancak her kanser türüne ait virüsün etki alanı ve dayanıklılığı farklıdır. İlik kanserine neden olan virüs T-lenfotropik virüstür. Tıp dünyasının ilk ortaya konulan retrovirüsü HTLV'dir. Güçlü bir yapıya sahip oldukları için RNA üzerinden DNA oluşturabilme ve hücreler arasına genleri ekleme gibi birtakım özellikleri vardır. Kanına HTLV virüsü bulaşmış hastalarda lösemi meydana gelebilir. Günümüzde bu virüslere karşı uygulanan birtakım tedavi yöntemleri mevcuttur. Ancak aşılama ile virüslerin yok olmasını sağlayacak bir ilaç henüz geliştirilmiş değildir.
Löseminin ortaya çıkış şekli yani hastada meydana getirdiği şikayetler kanserin evrelerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak ortaya çıkan tüm belirtiler genellikle genetik ve kemik iliği fonksiyonlarının değişmesinden dolayı ortaya çıkar. Hastaların tümünde aynı belirtiler gözlenmeyebilir. Dolayısıyla en kesin teşhis doktorunuzun yaptığı tetkikler sonucunda belli olur. Tam teşekküllü bir hastane ortamında muayene olmanız hastalığınızın düzeyini ve ciddiyetini daha net ortaya koyacaktır.
İlik kanserine yakalanmış olan hastalarda bağışıklık sistemi oldukça zayıftır. Dolayısıyla vücudun dış etkenlere karşı savunulmasını sağlayan beyaz renkli küreler işlevlerini yerine getiremediği için vücut üzerinde enfeksiyon meydana getirebilir. Ayrıca kırmızı kan hücreleri vücutta yeterli miktarda üretim yapamadığı için kansızlığa da sebep olabilir.
Kan kanserinin varlığı tespit edildiğinde vücuttaki anormal hücreler solunum yollarına ait organların işlevlerini yerine getirmelerini engeller. Hastaların birçoğunda solunum yetmezliği, pıhtılaşma, kalp çarpıntısı, öksürük ve koroner arter hastalığı gibi birtakım şikayetler ortaya çıkabilir.
Vücudun burun, rahim veya boğaz gibi bölgelerinden gelen birtakım kanamalarda kan kanserinin belirtisi olabilir. Lösemi akut seviyesine gelmişse hastada bu tür şikayetlerin var olması oldukça doğaldır. Beraberinde vücudun farklı bölgelerinde enfeksiyonlarda gözlenebilir. Kanamalar zaman zaman kanserin erken dönemlerinde de ortaya çıkabilir. Eğer kanamalarınız sıklıkla kendini belli ediyorsa ve yaşantınızı olumsuz yönde etkiliyorsa mutlaka bir cerrah kontrolünden geçmek de fayda vardır.
Kan hücrelerinin sayısında değişiklik oluşturan ve sağlıksız hücrelerin çoğalmasına sebebiyet veren multipl miyelom kanserinde böbrek yetmezliği belirtisi daha fazladır. Hücresel fonksiyonlar görevini tam olarak yerine getiremediği için böbreklerde değişikliğin gözlenmesi oldukça doğaldır. Yavaş yavaş meydana gelen böbrek yetmezliği hastanın ilerleyen süreçte yaşam kalitesini düşürebilir.
Tüm kanser belirtileri arasında yer alan ağırlık hissi kan kanserinin de en belirgin şikayetlerindendir. Kendinizi yatarken dahi ağır ve bitkin hissediyorsanız, ayakta zor duruyorsanız ve durmadan uyku hali söz konusu ise bir hekim kontrolünden geçmek faydalı olacaktır. Ancak sadece ağırlık hissine bağlı kanser teşhisinin konulması doğru değildir. Beraberinde diğer hücresel belirtilerinde de konulması daha kesin bir tanının elde edebilmesi açısından önem taşır.
Kanser hastaları kendilerinin giyinirken, yemek yerken veya yürürken dahi yorgun olduklarından yakınırlar. Özellikle sabahları dinlenmiş şekilde güne başlamak yerine aksine daha çok yorgun olurlar. Nefes nefese kalma ve baygınlık da yine yorgunluğa bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler arasındadır.
Kişinin normal yaşantısında beslenmesine dikkat ederek ve düzenli spor yaparak kilo vermesi doğal bir durumdur. Hiçbir etken yokken aniden kilo verilmesi ve hızlı olarak kilo verilmeye devam edilmesi ise kan kanserini düşündürebilir. Ancak altını çizmek gerekirse bu belirtinin hastada görülen diğer şikayetler eşliğinde olması önemlidir. Çünkü tek başına kilo şikayeti söz konusu ise kanser düşünmek yanlış olacaktır.
Kanserin ilk evrelerinde sıklıkla ateş ve enfeksiyon belirtileri gözlenebilir. Bağışıklık sisteminin düşük olmasından kaynaklanan ateş, tedavi sonrasında da kendini gösterebilir. Beraberinde vücudun enfeksiyonlara karşı gösterdiği savunma sistemi düşebilir. Sağlıklı kişiler bu tür basit enfeksiyonlar karşısında daha fazla savaşabilirken kanser hastaları ise büyük bir hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalabilirler. Bu nedenle olabildiğinde zararlı virüslere karşı kendilerini korumalarında fayda vardır.
Lösemide tedavi diğer kanser türlerinde olduğu gibi hastalığın seviyesine bağlı olarak gerçekleştirilir. Tanının konulmasından hemen sonra hastanın kararlı ve dik duruşu oldukça önemlidir. Dolayısıyla baştan yenilgiyi kabul etmek hastalığın ilerlemesine ortam hazırlayacaktır. Günümüzde gelişen birtakım sağlık yöntemlerine bağlı olarak artık hastalığın tamamen ortadan kaldırılması amaçlanır. Ayrıca tamamen ortadan kaldırılmasa bile kontrol altında tutulması daha olumlu sonuçların alınması açısından önemlidir. İlik kanseri tedavi süreci, tanının konulması ile başlar. Biyopsi, kan testleri, muayene ve genetik araştırmalar hastalığının tanısının koyma aşamasında gerekli olan tetkiklerdir.
Lösemi tedavisinde sıklıkla uygulanan yöntemlerden birisi kemoterapidir. Uygulanacak kemoterapi yöntemi; hastanın yaşına ve hastalığının düzeyine bağlı olarak belirlenir. Antikanser ilaçları ile uygulanan yöntem zaman zaman radyoterapi yöntemi ile birlikte gerçekleştirilebilir. Tedavi süresinde hastada halsizlik, ateş veya kusma gibi birtakım şikayetler oluşabilir.
İlik kanserinde oluşan tümörleri ve zararlı hücreleri ortadan kaldırmanın en önemli yollarından birisi de radyoterapidir. Aslında yan etkileri fazla olan bir sağlık tedavisidir. Ancak zararlı olan hücreleri yok etmek adına tercih edilir. Kanser hücreleri, kan içerisine girmiş olan radyoaktif hücreler aracılığıyla yok edilmeye veya küçültülmeye çalışılır.
Hastalığın düzeyine göre değişiklik gösteren ilaçlara tedavi süresince sıklıkla başvurulur. Ancak kök hücre nakli olacak hastalara ilaç tedavisi konusunda biraz daha hassas yaklaşmak avantajlı olacaktır. Verilen ilaçların kemik iliğine hasar vermeyecek dozda olması önemlidir. Genellikle hastalığın erken evrelerinde uygulanır. Ancak kanser ilerlememiş düzeyde ise sadece ilaç tedavisi ile tam net bir cevap alınamayabilir. Artık bu aşamadan sonra nakil operasyonu da düşünülmelidir.
Eğer hastanın kanseri erken dönemde tespit edilebilmişse ve ilaçla belirli bir düzeyde kontrol altına alınabilmişse kök hücre sayesinde tamamen ortadan yok edilmesi planlanabilir. Ayrıca hastalığın yeniden tekrarlama riskine bağlı olarak da yine nakil operasyonu göz önünde bulundurulmalıdır. Kök hücre genellikle hastanın kendisinden, özel bağışçılardan, kan bağı bulunan kardeşlerinden veya gönüllü akrabalarından alınan allojenikler yardımı ile gerçekleştirilir.
Öncelikle vericinin kalça kemiğinden ve damarlarından özel ilaçlar yardımı ile kök hücreler çekilir. Daha sonra hastaya nakil operasyonu yapılmadan önce radyoterapi işlemi uygulanır. Yapılan bu tedavi aşaması hastanın kanında kalabilme ihtimali olan kanser hücrelerini tamamıyla yok etmektir. Ardından hastanın nakil işlemi tamamlanır ve tedavi sonlandırılır. Ancak hasta nakil sonrası belirli dönemlerde hekim kontrolünden geçmelidir.
Lösemide hastaların yaşam süreleri kanserin evresine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ayrıca hastanın morali, kendini çabuk kaybetmemesi ve inancını yitirmemesi gibi olumlu psikolojisi de yine yaşam süresi konusunda etkili olabilir. Kanserin teşhisi erken dönemlerde konulmuşsa tedavisi de erken olarak başlayacaktır. Böylelikle kanser hücreleri bu erken dönemde vücudun diğer bölgelerine yayılmayacağı için hastanın yaşam süresi de uzayacaktır.
İlik kanserinin türü de hastanın hayatını etkileyen en önemli hususlar arasındadır. Beyaz küreleri etkileyen multipl myelomlu kanserde hastalara tanı konulduktan sonra ortalama 5 yıldan daha fazla süre verilebilir. Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi kanser evreleri yaşam süresi üzerinde doğrudan etkin bir rol oynar. Örneğin, evre 1'de yaşam süresi %25-%40 oranlarında seyrederken; evre 3'de ise %10-%25 arasındadır.
Hastaların tedavi süresinde gördüğü radyoterapi ve kemoterapi operasyonları da yaşam süresini etkileyebilir. Çünkü her hastanın bu tür ağır tedavi yöntemlerine bünyesi olumlu yanıt vermeyebilir. Bu nedenle tedaviye başlanılmadan önce hastanın mutlaka bağışıklık sistemi, genetik durumu ve kan hastalıklarının var olup olmadığı gözden geçirilmelidir.
Kan üzerinde etkili olan lösemi iki farklı türde ortaya çıkabilir. Sıklıkla görülen ve akut ismiyle bilinen lösemi türü, kan içerisinde henüz olgunlaşmış hücrelere bağlı gelişir. Kan içerisinde yer alan hücreler devamlı çoğalmaya devam eder. Ancak çoğalan tüm hücreler sağlıklı olan hücrelerin azalmasına da sebebiyet verir. Daha sonra sağlıksız olan kan hücreleri vücudun diğer bölgelerine de sıçrayarak yayılmaya devam eder. Kronik türde olan lösemi türü ise daha geniş zaman içerisinde etkisini gösterir. Yani kısa süreli olarak tanının konulması pek mümkün değildir.
İlik kanseri her sene dünya üzerinde pek çok bireyi etkisi altına alır. Genellikle 50-65 yaş üstü kişilerde görülen kanser, son yıllarda yanlış beslenme, stres, yaşam koşulları ve teknolojik yatkınlık gibi farklı faktörlere bağlı olarak gençleri de odağına almış durumdadır. Ölüm oranları her yıl değişmekle birlikte genellikle 1000 kişi civarındadır. Avrupa birliği ülkelerinde ise bu oran yaklaşık 18 bin üzerine çıkabilir.