İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, depremde büyük yıkımın yaşandığı Hatay'da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin oluşturduğu Koordinasyon Birimi'ni ziyaret etti. Burada, Akşener, İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş açıklamalar yaptı, çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İmamoğlu, "Büyük bir afet yaşadık. On binlerce insanımızı kaybettik. Depremin çok ağır bir faturası bu deprem kapıda bekleyen bir düşman gibi tarif edebiliriz. Ama depremin düşmanlığını büyüten mesele o konuda ne kadar tedbirli olup olmadığımızla ilgili. Deprem coğrafyasındayız. Malumunuz İstanbul'daki en çok konuşulan noktalardan birincisi. (Meral Akşener’e) Sizinle yaptığımız bir telefon konuşmasında, 'Aman başkanım İstanbul deprem meselesi, bizim milli egemenlik sorunumuz' demiştiniz. Gerçekten öyle. Biz sağlıklı bir biçimde süreci hazırlayamazsak, İstanbul'daki afetin yaratabileceği tahribat milletçe bize diz çöktürebilir. Bu kadar acı bir tarif yapabiliyoruz. O bakımdan göreve geldiğimiz ilk andan itibaren depremle ilgili süreci konuşmaya, bu konuda hassasiyet göstererek hazırlık yapmaya gayret ettik. Sadece bu yaşadığımız bu bölgede hemen öncesinde aralık-ocak ayında dahi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kentsel dönüşümü hızlandırmak adına çok önemli, çok kritik önerilerimiz vardı. Hatta bir tanesi de o zaman reddedilmişti. Şimdi bir kez daha görüşülmek üzere süreci yoğun bir biçimde takip ediyoruz. Bir seferberlik planı açıkladık. Bu seferberlik planı dahilinde eylem planımızı sürdürüyoruz. Ama bugün konumuz Hatay ve diğer şehirlerimiz. Hatay'da AFAD'ın ilk gün itibariyle İstanbul'u Hatay'la eşleştirmesinden ötürü biz bütün lojistik gücümüzle diğer bölgelere de katkı sunmaya gayret ettik. Ama esas olarak Hatay'da konumlanmayı doğru bulduk. Çünkü AFAD'ın çatı kurumu olarak tarif ettiği şablona uygun hareket etme gayreti içerisinde olduk. Aynı benzeri durum örneğin Kahramanmaraş'ta da Ankara Büyükşehir Belediyesi var. Ya da Osmaniye'de İzmir Büyükşehir Belediyesi var gibi görevlendirmeler yapıldı" dedi.
Deprem bölgesinde bir harita üzerinden her şeyi görebiliyor durumda olduklarını kaydeden İmamoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"İlk başta 4 bine doğru giden bir personel sayısına ulaşmıştık. Şu anda burada artık arama-kurtarma ekiplerimizi tümden çektik. 1103 personelimiz burada koordinasyonda görevli. 401 adet iş makinesi ve hizmet aracımız burada hizmet ediyor. İstanbul'da gönüllü bir süreç yönettik. 30 bine yakın gönüllü bizim merkezlerimizde İstanbul'da bize hizmet ettiler. Şu ana kadar 6 bin 173 çadır dağıtımı yaptık. Bu sayıyı yakın zamanda 10 bini aşacak seviyede siparişlerimizi oluşturduk. Burada Antakya'da ana merkezimiz var. Aynı şekilde hem Samandağ'da hem de İskenderun'da hizmet sunan merkezlerimiz var. Sudan ekmeğe, örneğin Hamidiye kurumumuzdan 100 TIR'a yakın su gönderdik. 45 TIR halk ekmeği ürünlerinden bölgeye yolladık. 223 kabin tuvalet kurduk burada. 94 adet mobil duş gibi birçok hizmeti sıralayabilirim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki 14 belediyemiz tarafından 24 aşevimiz burada hizmet sunuyor. 10 milyon 861 bin 173 adet ürünü İstanbullu hemşehrilerimizden bağış aldık. Buraya sevk ettik. 509 insani yardım TIR'ını sadece Hatay'a yolladık. 477 bin 526 koliyi de yine İstanbullu gönüllü dostlarımız hazırladı. Bu da müthiş bir iş birliği. İlk etapta yaklaşık 2 bin kişinin konaklayacağı mahalleleri kuracağız."
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ise konteyner, çadır, tuvalet, banyo ve çamaşır makinesiyle ilgili ihtiyaçların sürdüğünü ve hijyen paketlerine ihtiyaç olduğunu söyledi. Savaş, çocukların günaşırı yıkanması gerektiğini bitlenme ve uyuza karşı tedbir alınması gerektiğini, ishal vakalarına da rastlandığını de kaydetti.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise sözlerine bölgede görev yapan basın mensuplarına teşekkür ederek başladı. Akşener, "Çünkü bu deprem bölgesinde yaşanan her şeyi sizler sayesinde Türkiye öğrendi. Sizler sayesinde yardım konvoylarının sayısı arttı. Çok zor şartlar altında çalıştınız. Emekçi muhabir kardeşlerimden bahsediyorum, dolayısıyla bir depremzede gibi aynı yokluklarla, aynı zorluklarla çalıştınız" dedi.
Hatay'da önemli bir mesafe alındığını belirten Akşener, şöyle konuştu:
"İki belediye başkanımızdan dinlediklerimiz epeyce bir mesafe alındığını gösteriyor. İçimize su serpti. Ama Sayın İmamoğlu, İstanbul depreminden bahsetti. Kendisine söylediğim sözü hatırlattı. Doğrudur, Türkiye beka kelimesi üzerinden seçim yaptı bu ülkede. Türkiye beka kavramı üzerinden birbirini suçladı bu ülkede. Sanki Türkiye'yi bir taraf satacakmış, bir tarafta sattırmıyormuş gibi. Bu satma kelimesini özel olarak kullanıyorum. Yani bir taraf hain, bir tarafta o hainliğe karşı çıkarmış gibi lanse edildi. Bunun propagandası yapıldı. Birbirimize düşürüldük. Bir taraf, diğer tarafa hain diye baktı. Ama bu deprem bize gösterdi ki, bugün yaşadığımız içinde bulunduğumuz deprem gösterdi ki asıl Türkiye'nin bekasıyla ilgili sorunlarımız iş bilmemekten kaynaklanan hatalar, kusurlar sonucunda ortaya çıkan acılar. Dolasıyla bu deprem bize hakikaten çok büyük bir afet. Ama iktidar eliyle bu ucube sistemin getirdiği bir sonuç olarak da asrın felaketine dönüşmüştür. Afet Allah'tan gelmedir doğru ama onun tedbirini almak iktidardadır, bu ülkeyi yönetenlerdedir. Dolasıyla bu tedbirlerin olmaması, beceriksizliğin tavan yapması, Türkiye'nin tüm kurumlarının içinin boşaltılmış olması ve devletin memuru, devletin bürokratı olması gerekenler. Yani bu iktidar eliyle iktidarın il başkanı, ilçe başkanı gibi çalışmaya zorlanmaları sonucunda devlet dediğimiz kavramın içindeki ciddiyetin ortadan kalkmasıyla doğal olarak liyakatsizliğin gündemde olması, benden senden denilen bir bakış açısıyla liyakat sahibi insanlar yerine acaba bana ne kadar sadık, ne kadar benim sorusunun cevabının karşılığı olan insanların tercih edilmesi neticesinde bu deprem sonrasında yaşananların tamamen bir beceriksizlik ürünü ve sonucu olarak ortaya çıktı. Şimdi bu ülkenin, eğer İstanbul depremini aynı şaşkınlıkla, aynı beceriksizlikle karşılar ve yönetirsek, tedbiri almazsak eğer, Türkiye'nin her bir birimi olarak almazsak eğer, İstanbul depremi buradaki gibi bir deprem olduğu taktirde gerçekten Türkiye'nin beka sorunu tavan yapar. Dolasıyla tedbir almak lazım."
Yaşanan depremden çıkarılacak dersler olduğunu kaydeden Akşener, "Ben Sayın Erdoğan'ın bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak o sabah en geç 08.00'de bütün partilerin genel başkanlarını örneğin Çankaya'da toplayıp, fikirlerimizden faydalanıp, aynı zamanda da desteklerimizi, siyasi partiler insanlardan oluşuyor, siyasi organizasyon adı. Dolasıyla il başkanlarından ilçe başkanlarına, belediye başkanlarından, meclis üyelerine, gönüllüsünden seçmenine, seçmeninden üyesine kadar bir büyük yelpazede Türkiye'nin tümünü kapsayan bir yapı siyasi partiler. Dolasıyla bir araya gelseydik, fikirlerimizi söyleseydik. Bütün imkanlarımızı bir araya getirseydik bu deprem nasıl yönetilirdi. Acaba acılarımız daha az nasıl hissettirilebilirdi ve çok daha hızlı dertlerin çözümü nasıl sağlanabilirdi. Birincisi bu sistemin getirdiği bir sonuç olarak dediğim dedik, çaldığım düdük sonucu yaşadık. Yani deprem esnasında biz rakip değiliz. Ben deprem bölgesine ikinci gelişimde ilk defa rozet taktım. Rozetsiz geldim ben her yere. Çünkü orada kim kimdirin, hangi görüştedirin önemi yok. Orada hepimiz insanız. Hepimiz dardayız ve hepimiz bir aradayız. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Bu aziz millet gösterdi ki; bütün bu kutuplaştırma, düşmanlaştırma çabalarının hiçbir işe yaramadığını darda kalındığı zaman gücünü, imkânını bir araya getirdi, bir dilim ekmeğini ikiye böldü, paylaştı. Buradaki acıyı dindirmeye çalıştı. Eksiği, yokluğu gidermeye çalıştı. Bundan ders çıkarmaya çalıştığımız taktirde bu ülke her türlü problemini çözer. Bundan ders çıkardığımız takdirde bundan sonra yaşanacak herhangi bir afetin asrın felaketi haline dönmesinin önüne geçilir" ifadelerini kullandı.
AFAD'ın önemli bir kurum olduğunu kendisinin İçişleri Bakanlığı döneminde olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün 2009’da değiştirildiğini kaydeden Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün özelliği şuydu; 7 bin civarında yanlış hatırlamıyorsam memur vardı. Yani yönetici veya devlet memuru konumunda insan. Ama onun her birinin eğittiği sivil insanlardan oluşan 35 bin kişi vardı. İster sel, ister deprem, isterse yangında hazır. Kimisi tornacı, kimisi tıp doktoru, kimisi pilot, kimisi bir başka görevde, bir başka meslekte Türk vatandaşlarının 15-60 yaş arası eğitildiği tamamen arama-kurtarma ve yangın söndürme, sel konusunda yardımcı olmak üzerine… Bütün afetlerin üzerinde eğitilmiş, devletin maaş ödemediği, vatandaşlık görevini yerine getirdiği bir sistemdi. Onun iyileştirmesini sağlayıp AFAD'ı kurabilirdiniz. Ama buna karşılık bambaşka bir sistem içerisinde kurdunuz. Hayata geçiremediğiniz ve her ilde bulunan AFAD mensubu memurların, onlara da söyleyecek sözüm yok. Sonuç itibarıyla sayıları az ve sonuçta olan şey nedir sivilin, askerin, jandarmada bu arama-kurtarma konularında uzman yangın söndürme, sel felaketi konusunda uzmanlık alanı olan bir birimdi. Bütün bunların bir araya gelip, afetlerde milletimize yardım ettiği o koordinasyon ortadan kalktı. Bunların hepsi valilere bağlıydı. Dolasıyla bu dediğim konuda uzman askeri çeşitli endişelerinizle kışlada tutarsanız, Sarayın dışına çıkmadığınız için sokağı bilmediğinizden ne söylenirse ona inanırsanız, sonuç itibarıyla böyle bir beceriksizlikle karşı karşıya kalır ve insanımız acı çeker."
AFAD eliyle yardım yapıldığını, herkesin buna destek olduğunu kaydeden Akşener, "Ama bireylerin de yaptığı bizzat yardımlar var. Bu kadar küçük seçime gidiyoruz. Küçücük kurnazlıklar olmaz be kardeşim. Yani biz İYİ Parti olarak bir büyük STK gibi çalıştık. 17 belediyemiz var. Belediye başkanlarımız da çok gayret ettiler. Bizim tamamı ilçe belediyeleri onlar da gayret etti. Ama bireysel olarak hepimiz hem kendi imkanlarımızı hem dostlarımızın imkanlarını harekete geçirdik. 654 TIR, partimiz açısından doldurulup, deprem bölgelerine iletildi. O vatandaşın imkanıydı. İYİ Parti'nin propagandasını yapmak aklımızdan geçmedi. Doğru değildi. Çünkü vatandaşın sistemini, kendi imkanlarımız da var ama tümü bu. Bir STK gibi konumlandırdım İYİ Parti'yi. Ama bugün eğer belediyelerin yaptığı yardımların önüne geçip de ona AK Parti’li bir sistem haline getirecek bir yol bulunuyorsa ayıptır, günahtır. Bari burada bu kutuplaştırmayı, burada bu kurnazlığı, yangından mal kaçırma eylemini bırakın be kardeşim. Günahtır, ayıptır. Dolasıyla ben bugün işittiklerimden memnun oldum. İnşallah daha hızlı hareket edilir ama merkezi idarenin de yani iktidarın da sizlerin ellerinden tutup, acil bir biçimde onların da bu işe girmesi ve bazı hızlı hareket etme kabiliyetlerini ortaya koyması lazım. Bakın belediyelerin imkanları artık yetmez. Merkezi bütçenin mutlaka devreye girmesi lazım. Her bir iş, sizin üzerinize kaldığı taktirde olmaz. Vatandaşımız milletimiz üzerine düşeni yaptı. Her türlü imkanını devreye koydu, yaptı. Onların da artık imkanı kalmadı" ifadelerini kullandı.
Çocukların ve kadınların şehirlerine dönmek istediklerini anlatan Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatay'a dönmek istiyorlar. Onun için de mutlaka bir barınma alanına ihtiyaçları var. Sabit evden bahsetmiyorum henüz. Hiç değilse prefabrik, yani içerisinde banyosu, mutfağı olan yatabilecekleri bir eve ihtiyaçları var. Bunun planlanması lazım. Bunu tek başına siz yapamazsınız. Buna yetmez. Ben 1999 depremini yaşamış, ailesinden kayıpları olan bir depremzedeyim. İstanbul'daki evimde o depreme yakalandık, ailem Kocaeli'nde ve Kocaeli milletvekiliydim. 40 gün sonra devlet, hükümet, o devrin iktidarı, koalisyon hükümeti, Bayındırlık Bakanlığı prefabrik evlere koydu depremzedeleri. Birinci etabı çok acil olanları 1 yıl, daha olabilir konumdakileri 2 yıl sonrasında tümünü sabit evlere koydu. O prefabrik evlerin altında tüm her türlü elektriğinden kanalizasyonuna kadar altyapı hizmeti oldu. Sonra onlar kaldırıldı, kalıcı konutlara geçildiği anda oralar da aynı zamanda konut ihtiyacını karşılayacak imarı halledilmiş yerlere döndü. Yani israfın olmadığı, her şeyin doğru kullanıldığı bir sistemden bahsediyorum. Şimdi bunu yapmak için burada yanımda olan arkadaşlarımla iktidarın oturup konuşması lazım. Her tarafta bambaşka işlerin döndüğü bir iş olamaz. 14'ünde seçim var. Bu seçime yönelik gene aynı aymazlıklar, kutuplaştırmalar, kurnazlıklar yapıldığı takdirde yazık olur buralara. Onun için hem selam getirdim Hataylı depremzedelerden hem de şehirlerine dönme isteklerini sizlere iletiyorum. Ailelerin erkeklerinin bir kısmı buraya dönmüş. Esnaf olanların durumu ne olacak. Yıkılmış, gitmiş. Esnaflarla ilgili aynı pandemide olduğu gibi söylediğimiz o esnafın işini devam ettirecekse gereğinin yapılması gerekiyor. Dükkanından, mağazasından tutun, acil olarak söylediğim ondan sonra da satacağı malla ilgili faizsiz kredi başta olmak üzere yatırım yapılması, yardım edilmesi ve o insanların ayağa kaldırılması lazım. Göçün engellenmesi lazım. Yer satışının Hatay'dan başlayarak diyerek söylemiştim, yasaklanmasını talep etmiştim. Sadece yabancının dışında Türkiye'nin vatandaşı da dâhil olmak üzere yasaklanmasını talep etmiştim. O zaman Kocaeli'nde hızla Türkiye'nin herhangi emniyette hissettiği iline gitmek için aileler, 100 birimlik malını mülkünü 20 birime sattı gitti. Bazı terör örgütleri son derece stratejik biçimde mal aldılar. Bağıra bağıra söyledik, fark edildi ve engellendi. Dolasıyla Türkiye için mademki bu iktidar ikide bir dış güçler diyor. İşte dış güçler böyle dönemlerde devrede olur. Onun için buna dikkat edilmesi lazımdı. Yine söyledim, kayıp çocuklar oluyor bu deprem zamanı. O çocukların depremzedelere söyledim mutlaka birbirinize yardım ederek, çocuklara sahip çıkılmasını söyledim. Bunların her biri o dönemde yaşanmışlıklardır. İnşallah birlikte el ele, el birliğiyle birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyerek bu asrın afetinin, asrın felaketine döndürüldü beceriksizliğinin içerisinden çıkacağız. Dolasıyla 14 Mayıs'ta bağıra bağıra iktidara şunları yapın diyorum ama anlaşıldı ki yapılmayacak. 14 Mayıs seçiminden sonra Allah bizlere nasip edecek ve bu yıkımın tez elden ayağa kaldırılması için gereken her şey bilim, inanç ve hakkaniyet, liyakat, ciddiyet, şeffaflık, hesap verilebilirlik üzerinde yerine getirilecek." (DHA)