Yerel seçim için Türkiye 2,5 ay sonra sandık başına gitmeye hazırlanırken, seçim atmosferi de iyiden iyiye ısınmaya başladı. Özellikle İstanbul'da nasıl bir sonuç çıkacağı şimdiden merak konusu olurken, yarışın CHP adayı ve mevcut İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı'nın adayı Murat Kurum arasında geçmesi bekleniyor.
Geçtiğimiz günlerde Kurum'un adaylığının resmen açıklamasının ardından İstanbul sokaklarında yavaş yavaş yerel seçim heyecanı başlarken, adaylar da sahalarda. İYİ Parti'nin kendi adayını çıkarma kararı sonrası nasıl bir yol izleyeceği yakından takip edilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Sözcü'ye konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, Murat Kurum'un adaylığından İYİ Parti lideri Meral Akşener'in tavrına kadar dikkat çeken ifadeler kullandı.
Kurum'un İstanbul'u bilmeyen bir aday olduğunu savunan İmamoğlu, "İstanbul’u bildiği ölçüde konuşabilir ve anlatabilir. Şu anda bilgisi kadar paylaşabildiği için gayet iyi gidiyor. Daha fazlasını beklemek hayalcilik olur diye düşünüyorum. Sayın Kurum, Çevre ve Şehircilik Bakanı’ydı. İstanbul’da ortaya koyduğu tek şey kent içinde tabiri caizse kupon arazi, boş arazi, rezerv alan, kamu arazisi ya da bir kesime ait arazideki imar rantı..." dedi.
Kurum için 'İstanbul'a atanmış' ifadesini kullanan İmamoğlu, AK Parti'nin zor durumda olduğunu ve bu yüzden aday çıkarma konusunda genel anlamda zorlandığını söyledi.
Kanal İstanbul projesine toplumun yüzde 60'ının karşı olduğunu ve bu yüzden artık konuşulmadığını belirten İmamoğlu, "İstanbul’da bu işe talip olan yıllardır hizmet etmiş ya da bu işin parçası olmuş insanlardan belediye başkanı tercih etme yerine, yaptıkları hesap kitap ortadadır.. TOKİ, Emlak Konut, Şehircilik Bakanlığı eliyle İstanbul’a ihanet etme anlayışını temsil eden birini oraya koymuşlar." diye konuştu.
"Akşener size neden bu kadar öfkeli?" sorusuna da yanıt veren İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı;
"Aslında kendime dönük öyle bir öfke hissetmiyorum Sayın Akşener’de. Bir kez böyle bir açıklaması oldu ve ondan sonra bunu sürdürmediğini, en azından şahsıma dönük sürdürmediğini görüyorum. Bir araya gelememenin, oturup konuşamamanın vermiş olduğu bir psikolojik durum diye de tarifleyebilirim. Abla-kardeş ve baba-oğul duygusunun bana tariflendiği biçimiyle dağıldığını hissetmiyorum. Ama tek yönlü bir dağılmışlık var ise o benim irademle tarifleyebileceğim bir durum değil. Benim şahsımda, ruhumda böyle bir duygu yok"