IMF görüşmelerinde detaylara geçildi

Devlet Bakanı Ali Babacan, IMF konusunda genel çerçevenin bittiğini, detaylara geçildiğini belirtti.

ANKARA (ANKA) - Devlet Bakanı Ali Babacan, IMF konusunda genel çerçevenin bittiğini, detaylara geçildiğini belirterek, “Ancak bir detaydan bile sorun çıkabilir. Detaylar bitene kadar Türkiye’de bir görüşme olmayacak” dedi.

Devlet Bakanı Ali Babacan, basınla bir sohbet toplantısı düzenledi. Toplantıda IMF görüşmelerine değinen Babacan, genel çerçevelerin görüşüldüğünü, haftada 2-3 defa konferans yoluyla ya da elektronik posta yoluyla temasların olduğunu kaydetti. Babacan, “Genel çerçeve bitti, detaylar konuşuluyor. Fakat tek bir detaydan bile bir problem olabilir. Detaylar bitene kadar Türkiye’de bir görüşme olmayacak. Detaylar bittikten sonra her şeyin konuşulması için heyet Türkiye’ye gelecek” dedi.

Reklam
Reklam

-"NÜKLEERDE, DEVLET VE ÖZEL SEKTÖR BİRLİKTE ÇALIŞMALI"-

Babacan, nükleer konusunun daha öne çok çalıştığını, dünyadaki tüm örneklerin incelendiğini belirterek, nükleer konusunda istikrarlı bir yapı için bunun devlet ve özel sektörle birlikte yapılması gerektiğini söyledi. Babacan, “Burada bir miktar kamunun olduğu ama başı özel sektörün çektiği bir yapı olmalı. Enerji Bakanıyla 8-10 toplantı yaptık. Bu yeni bakış açısıyla iyi bir sonuç alacağımızı düşünüyorum. Atatürk Barajı gibi değil ama kamu bir şekilde işin içinde olmalı. Ama ne şekilde olacağı bundan sonraki müzakereler, görüşmelerde ortaya çıkacaktır” şeklinde konuştu.

-"3 KAMU BANKASININ ÖZELLEŞMESİ GİBİ BİR NİYETİMİZ KISA VADEDE YOK"-

Halk Bankası ve Vakıf Bankası'nın yüzde 25’ini halka açarak özelleştirildiğini hatırlatan Babacan, “Önümüzdeki dönemde Ziraat Bankası’nın da hakla açılması gibi bir niyetimiz var. Ancak bütün bunlar gelişmelere bağlı. Biz çok acele eden bir taraf içerisinde olmayacağız. Ancak piyasa koşulları müsait olarsa, 3 kamu bankasının herhangi birinin ya da tamamının özelleştirilmesi gibi bir niyetimiz kısa vadede yok. Ama ileride bunu şartlar belirleyecek. Yaşanan kriz nedeniyle bir paradigma değişikliği yaşamamamız gerekiyor. Özel sektörün eliyle büyüme, özel sektörün dinamizminden istifade etme, bunlar bizim çok ekonomik yaklaşımlarımız. Özel sektör önemlidir, rekabet içerisinde çalışır, toplam ekonomiye faydası büyüktür” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

-DUBA’İ KRİZİNDEN TÜRKİYE ETKİLENMEYECEK-

Dubai’de yaşanan krizin Türkiye’yi çok fazla etkilemeyeceğini belirten Babacan, Türkiye’nin Dubai’yle çok fazla bir ticareti olmadığını, Dubai’yi daha çok ihracatta bir liman olarak Türkiye’nin kullandığını kaydetti. Babacan, Dubai’de yaşanan krizden Türkiye’nin direkt olarak etkilenmeyeceğini, dünya üzerine olan etkisinden etkileneceğini ifade etti.

-ÜLKELER KÜRESEL SORUMLULUK İÇİNDE HAREKET ETMELİ-

Gelecek dönemde ekonomik büyümenin yavaş olmasının en önemli nedeninin risk algılaması olduğunu söyleyen Babacan, “Önümüzdeki dönemde riskler hala mevcuttur. Bölgeler arası farklı büyüme hızları bile risk oluşturur. Cari fazla veren ülkelerdeki iç tüketim nasıl arttırılabilir. İç tüketime yönelik neler yapılmalı, para birimlerinin değeri konuşuluyor, bu kurların nerede durması gerekildiği konuşuluyor. Küresel krizde fayda sağlayan bir ülke olmadı o yüzden ülkelerin daha küresel sorumluluk bilinciyle hareket etmesini istiyoruz” dedi.

İleriye dönek olarak bir başka sorunun emtia fiyatlarında yaşanan hareketliliğin olduğunu belirten Babacan, bu durumunda bir risk oluşturduğunu, bu nedenle de emtia fiyatlarındaki hareketliliğinde ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiğini kaydetti. Önümüzdeki dönemde bir başka risk sahasının ticari gayrimenkullerle olduğuna işaret eden Babacan, Amerika’da ki ticari gayrimenkullerde büyük bir sıkıntı yaşandığını, bu konunun takip edilmesi gerektiğini kaydetti.

Reklam
Reklam

-GELECEK YIL İLK ÇEYREKTE POZİTİF BÜYÜME GÖRÜLÜYOR"-

Babacan, "Orta vadeli programda şu an itibariyle revizyon ihtiyacı görülmüyor. Büyüme rakamları açısından en kötünün geride kaldığı görülüyor, bundan sonraki çeyreklerde daha olumlu gelişmeleri görmeyi bekliyoruz” dedi. Kriz nedeniyle ekonomide yaşanan daralmanın 3. ve 2. çeyreğe göre daha düşük kalacağını belirten Babacan, 4. çeyrekte pozitif rakamların görülme ihtimali olduğunu kaydetti. Babacan, “Son çeyrekte pozitif büyüme olmazsa bile gelecek yıl ilk çeyrekte baz etkisiyle pozitif rakam görülecek” diye konuştu.

-"İHRACATTA DOLAR RAKAMLARININ GÖSTERDİĞİ KADAR BİR GERİLEME YOK"-

Türkiye’de ihracatın azaldığını belirten Babacan, “İhracatta dolar olarak baktığımızda azalma çok büyük gibi gözüküyor ama ihraç ettiğimiz ürünlerin fiyatı düştü, TL olarak fiyatı düşmedi. İhracata hep dolar olarak baktığımız için dolarak olarak çok düşmüş olarak gözüküyor. TÜİK’in açıkladığı miktar endekslerine batkımız zaman yüzde 10 gibi bir gerilemenin olduğunu görüyoruz. İhracatta gerilemede dolar rakamlarının gösterdiği kadar bir tablo yok aslında” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

-"BÜTÇE AÇIĞININ 63 MİLYAR TL MERTEBESİNDE KALACAK"-

Bütçe açığında ciddi artışlar olduğunu söyleyen Babacan, “Dış finansman açısından yılı tamamladık, şartlar uygun olursa 2010'a ait ön finansman için tahvil ihracı olabilir ama ihtimali yüksek görmüyorum. Bu sene bütçe açığının 63 milyar TL mertebesinde kalacağını düşünüyoruz” diye konuştu.

Yaşanan bütçe açıklarına rağmen Hazine’nin borçlanma maliyetlerinde bir kötüleşme yaşanmadığını belirten Babacan, “Verilere ve reel faizlere baktığımızda TL olarak tarihi rekor düşük seviyelere yok açmıştır. Bir yandan ciddi bir kriz yaşıyoruz ama Hazine’nin borçlanma performansına baktığımız da TL olarak bir iyileşme söz konusu” dedi.

-BÜYÜMEDE EN ÖNEMLİ KURAL, MALİ KURAL-

Önümüzdeki dönemde büyümede en önemli kuralın mali kural olduğunu ifade eden Babacan, “Mali kural çerçeve olarak bizim Orta Vadeli Programda açıkladığımız bir konu. Ancak henüz orada açıklamadığımız 4 tane parametre var. 4 parametre üzerinde çalışıyoruz. Aşağı yukarı her şey belli ama ince ayarlar üzerinde çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

-"YOKSULLUKTA RAKAM HALA YÜKSEK AMA DÜŞÜŞÜ VAR-

Babacan, “Yoksulluk çalışması yeni bir çalışma daha önce bu kadar kapsamlı ve objektif bir çalışma yapılmıyordu. Siyasi riskleri olan bir araştırma. 2003’de yüzde 28 olan yoksulluk bu gün yüzde 17’e göre düşmüş. Yoksullukta rakam hala yüksek ama düşüş devam ediyor” dedi. Gıda yoksulluğu ile yoksulluk verileri arasında TÜİK’in kendisini bir tanım yaptığını söyleyen Babacan, bu nedenlere bu verilerin diğer ülkelerle bir kıyaslama yapılmasının mümkün olmadığını kaydetti.