İmralı'ya af konusunu konuşmalıyız!

Sedat Aloğlu: İmralı'ya af konusunu konuşmalıyız! Bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu!

Sedat Aloğlu: İmralı’yı da kapsayacak af, Anayasa’da ‘Bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu’ ifadesinin olması, o bölgede özerklik gibi savları da masaya koymalıyız ki teşhislerimiz daha doğru olsun!
**İşadamları korkutuldukları için Doğu’da yatırım yapmıyor**
Vatan Gazetesi'nden Elif Ergu'un haberine göre; TÜSİAD’IN Perşembe günü yapılan Yüksek İstişare Konseyi toplantısının basına kapalı bölümünde “Nefret etsek de kınasak da ifade özgürlüğünü kısıtlamamak lazım. İmralı’yı da kapsayacak af, Anayasa’da ‘Bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu’ ifadesinin olması, o bölgede özerklik gibi savları da masaya koymalıyız ki teşhislerimiz daha doğru olsun” sözleriyle dikkat çeken Sedat Aloğlu ile terörü, bölgeyi ve neden bölgeye yatırımcıların gitmediğini konuştuk. Aloğlu, “Terör yatırım yaptırmıyor. Orada özel sektör bir şey yapmak isterken işadamları korkutuluyor. Neden korkuyla yaşasın?” dedi
Sedat Aloğlu’nu bundan bir ay önce bir davette karşılaştık, ayak üstü ülke gündeminden konuştuk, “Anlattıklarınızı yazabilir miyim” diye sorduğumda, “Daha sonra sana daha geniş∫ anlatırım” demişti. Sanki içime doğmuştu, Sedat Aloğlu çok doluydu. TÜSİAD Toplantısı’ndan önce aradım. Toplantı öncesinde ve sonrasında konuştuk. Yıllar önce Aloğlu’yla İKV’nin Güneydoğu Anadolu Sorunu’na yönelik olarak hazırladığı rapor döneminde tanışmıştık. Yıllar geçti ve ne yazık ki yine aynı çözüm bulamayan konu...
Bu röportajın bazı bölümlerinde Aloğlu çok duygulandı, gözleri hep dolu doluydu. Sık sık “Artık kimse ölmesin” dedi. Belli ki en ağrına giden de söylediklerinin bir kısmının yanlış aktarılması ve ‘Kürtçülük’ yapmakla suçlanmak olmuştu...
**Bir dönem aktif siyasetin içindeydiniz. DYP’den milletvekili oldunuz. TBMM Dış İlişkiler Komisyonu’nda görev yaptınız. Şimdi dönüp baktığınızda siyasi deneyim size ne öğretti?**
Oradaki 4 yıllık deneyim Ankara’yı ve siyaseti daha hızlı okumamı sağladı. Sanki olup bitenin farklı yönlerini de görmem için hızlı okuma kursuna gittim.
**Siyasete girmeden önce İKV’nin başkanıydınız. O dönemde bir rapor hazırladınız. Çok cesur bir çıkıştı... Yıllar geçti, değişim de oldu ama hâlâ aynı sorunları konuşuyoruz. TÜSİAD’ın son toplantısında da gündemde bu konu vardı. Farklı düşüncelerin konuşulduğu da duyuldu. Aynı zamanda bir dönem siyasetin de içinde olan biri terörle ilgili neyin altının çizilmesi gerekiyor?**
İstanbul’da iş∫ dünyasında benden çok başarılı ve akıllı arkadaşlarım var, bu konulara ilgi duyan, araştıran arkadaşlarım var, ama siyasi konularda benim tahlillerim zaman içinde daha doğru çıkıyor. Bunun nedeni sanırım evin yalnızca salonunda bulunmamış∫ olmam, ben evin her odasına girdim. İyi ilişkilerim de oldu. Ayrıca ben o dönemde siyasi ihtirastan dolayı girmedim Meclis’e. AB misyonuyla gittim, asla fanatik değildim. Biz de TÜSİAD toplantısında ülke gündemini konuştuk.
**TÜSİAD olarak çağrıda da bulundunuz. Baktığımızda son dönemde “Demokratik açılım” dedi iktidar, “Kürt Sorunu’nda çözümün adresi olacağız” dediler, ama bakıyoruz terör tırmanışa geçti. Sizce neden?**
İKV yıllar önce bir rapor hazırladı. O dönemde o raporu biz hazırlarken masa başında iş yapmadık. Çok gezdik, çok farklı kesimlerle konuştuk. Akil adamlara danıştık. “Ülkedeki farklılıklar zenginliklerdir” ifadesi ilk olarak bizim hazırladığımız raporda yer aldı. İfadeler üzerine de çok çalıştık. O dönemde çok tenkit edildik.
**Kürt kimliğini yok sayanlar çok daha fazlaydı.**
Evet. Ciddi bir yol alındı. 80’li ve 90’lı yıllarda resmi görüş ‘Kürt yok ki, Kürtçe olsun... Onlar Dağ Türk’ü’ derlerdi. Siyasetteki en güçlü isimlerle bu tartışmaları yaptık. O dönemlerde Kürtçe dediğimizde, “İki köy birbiriyle anlaşamıyor hangi dil, hangi lehçeyle yapacağız” derlerdi. Şimdi devlet televizyonu Kürtçe yayın yapıyor. Çok eksiklerimiz de var. Devlet politikamızı hatırlayın, Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt Devleti savaş nedeni olarak görülürdü. Bizim kırmızı çizgimizdi. Orada başka nedenlerle Kuzey Irak yapılanması oldu, orada bir devlet var artık, başındaki lideri de bize geliyor, Barzani’yle ilişkiler kuruluyor. 10 yıl evvel ne kadar gereksiz işler yaptık.
**Son yıllarda atılan adımlar oldu. Bundan sonra neler yapılmalı?**
Çok iş yaptık, yeterli mi değil mi? Değil. Bundan sonra yapılacak olanlar hassas ayarlar.
**Bu yüzden de gerilim arttı diye düşünüyor musunuz? Saldırıların da amacı bu olabilir mi?**
Terörün ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil. Bundan önce “Siz bizim kimliğimizi kabul etmiyorsunuz” diyorlardı. “Siz bizi yok sayıyorsunuz, biz de sizi yok sayıyoruz” diyorlardı. Şu anda o noktada değiliz. Biz öncelikle bazı konularda kırmızı çizgilerimizi belirlemeliyiz.
**Nasıl yapacağız bunu?**
Ben 3T diyorum. Tartışma, teşhis, tedavi. Bunlar da birbirine geçmiş kavramlar, hepsi bağlantılı. Teşhisi koyabilmemiz için tartışmalıyız. Teşhisi koyarsak reçete hazırlayabiliriz. Lanetlediğimiz terör örgütünü teşhis edebilmemiz için öne sürdükleri gerekçelerini bilmeliyiz. Bunları bilmek, bunlar üzerine konuşmak bu gerekçelere katıldığımız anlamına da gelmez.
**TÜSİAD toplantısında “İmralı’yla masaya oturulsun” dediniz mi?**
“İmralı’yla masaya oturalım” demedim. Lanetlediğimiz terör örgütü PKK’yı teşhis edebilmemiz için gerekçelerini bilmemiz lazım.
**Bu gerekçeler, talepler de biliniyor. Ne yapılmalı bu talepler karşısında**?
Artık şehit istemiyoruz. Yeter. Bu yüzden de bize ters gelen düşünceleri de konuşabiliyor olmamız lazım. Tavır belirlememiz, kırmızı çizgilerimizi ortaya koymamız için bunları konuşmalıyız.
**Örneğin af talebi var. BDP’liler öncelikle bunun altını çiziyor. Bu af talebi de Abdullah Öcalan’ın da bu af kapsamına alınma talebine uzanıyor.**
Af meselesi ele alınmalı. Kolay hadise değil. Binlerce kardeşimizi ve kandırılan dağa çıkan çocukları da şehit verdik. Binlerce askerimizi şehit verdikten sonra af kapsamı çok önemli.
**Abdullah Öcalan’ın ‘af’ kapsamı içine sokulması talebine ne diyorsunuz?**
İmralı da af kapsamına girmek istiyor. Eğri oturup doğru konuşalım. Bunları Türkiye konuşmak zorunda.
**Hassas ayarlar dedikleriniz bunlar... Bir de Anayasa’da değişiklik isteği var... “Bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu”...**
Anayasa’ya “Türkler ve Kürtler bu cumhuriyeti kurmuştur” ibaresinin konulması isteniyor. Geçmişteki gibi “Varlığımı reddediyorsun” noktasında değiliz artık ama bu talep de var. Bunları konuşmalıyız ama hazır mıyız derseniz, hayır bunu ve bazı konuları konuşmaya hazır değiliz.
**Diğerleri neler? Yakında bunlar da karşımıza çıkacak dediğiniz konular var mı? Özerklik talebi gibi... Çoğunlukta oldukları yerlerde özerklik, otonomi isteyenler var...**
Türkiye, Anayasa değişikliğini de BDP’li belediyelerin sınırları içinde talep edilen özerkliği, özel bir yapılanmayı da tartışmaya hazır değil. BDP’li yöneticiler BDP’li belediyelere negatif ayrımcılık yapıldığını söylüyor. Bakmak lazım, eğer doğruysa büyük yanlış. Çünkü Başbakan ‘Kürt açılımı’ dedi, ‘Demokratik açılım’ dedi. Kendisiyle ters dü∫er bir ayrımcılık yapılıyorsa. Bu arada bölgeye yapılan devlet yardımı kişi başına batıya yapılandan çok fazla. Çok ∫şey yapılıyor bölgeye. Ben son bir yılda iki kez tüm bölgeyi gezdim. Urfa, Mardin her yeri gezdim, yapılan çok şey var.
**İş dünyasının bölgede yatırımı yok denecek kadar az ama... Neden?**
Terör yaptırmıyor. Orada özel sektör bir ∫ey yapmak isterken korkutuluyor. Neden korkuyla ya∫asın? PKK büyük bir terör örgütü haline geldi. Vücut buldu. Makul olan ve gerekli olan her ∫eyi yapsanız dahi bu varlığı sıfırlamak çok güç olacak. Ama bununla beraber büyük bir tarihi uzla∫ma içerisinde bu konuları da ele alıp gerek siyasetin gerek de i∫ dünyasının, sivil toplum örgütlerinin, medyanın ortak çalı∫malarıyla, sağduyu içerisinde çalı∫ılmalı. Bu çalışmalarla çözümler bulunmalı.
Havayı iktidar yumuşatacak suçlamalarla bir yere varılmaz
**Başbakan ‘Demokratik Açılım’ kapsamında çok farklı kesimlerle biraraya geldi, bunlar hiçbir şeyi değiştirmedi mi? Başbakan bu yüzden mi çok kızgın?**
Ben dönüp genelin içinde cımbızla yanlış∫ aramak istemiyorum. Geriye dönersek iş∫ çıkmaza girer. Türkiye bu konuda çok büyük yanlışlar yaptı. Burada en büyük görev iktidara düşüyor. Sağduyuyu, barış çabasını iktidarın göstermesi lazım. Hz. Ömer için deyiş vardır, Fırat’ın kıyısında bir koyuna bir şey olursa sorumlusu O’dur. Havayı iktidar yumuşatacak.
**Başbakan herkesi suçluyor. Taşeronlukla suçlanan medya oldu.**
Muhalefet partilerini suçladı, onlar da çıkıp iktidarı suçluyor. Suçlamalarla bir yere varılmaz. Yeni bir sayfa açmak lazım. Beyaz sayfa açılmalı. İlk sayfasından başlayıp, şimdi hep birlikte “Ne yapabiliriz” diye bakılmalı.
**Başbakan bu yolu açabilecek mi?**
Başbakan ekonomik kriz sıkıntısı yaşadı, iyi niyetle ‘Kürt Açılımı’nı başlattı. Çok kritik aldı, “Orta Anadolu’dan oy kaybediyorum” diye düşünüp Kürt Açılımı’na daha sonra Demokratik Açılım dedi... Gelinen noktada iyi niyetle “Bugüne kadar atılmamış adımların büyük kısmını biz yaptık ve takdir edilmiyoruz” diye düşünüyor, bunun kızgınlığı içinde Başbakan. Kızgınlığının en kısa zamanda geçmesini arzu ederim.
**Cumhurbaşkanı Gül’ün öncülüğünde ortak çalışma yapılabilir mi?**
Cumhurbaşkanı ülkenin temsilcisi. Çabalarını sonuna kadar götürmek durumunda, bence devam edecek. Sayın Gül siyasi liderleri biraraya getirme gayretini sürdürecektir. Önümüzdeki günlerde terör örgütünün yaptıklarına karşı kırmızı çizgilerimizi belirlemeliyiz
**Askerle, siyasi erk arasında uzun zamandır çekişme, sürtüşme var... Bu da çözümsüzlüğe neden oluyor mu, olabilir mi?**
Askerler vatanı korumak için mesleğini seçmiş kişilerdir. Siz bizi suçluyorsunuz diyerek görevini ihmal etmez askerler. Mehmetçik neler diyor, “Taş olmaya razıyım bu vatan için” diyor. Bu anlayış Türk askerinde var. Milletimizde de var. Fotoğrafları çeken arkadaşın Barış askerden yeni gelmiş, bak ülkeyi koruma meselesinde o şimdi neler düşünüyor... Son zamanlarda iktidarla askerle bilek güreşleri oldu, ama bundan dolayı güvenliğimiz zaafiyete uğruyor endişesini haksızlık görürüm. Bu kadar şehit vermiş bir ülkeyiz. Polisimiz, askerimiz, vatandaşlarımız çocuklarımız ölüyor, zaafiyet olamaz. Teknik konulara girmek doğru olmaz. Onlar bizim işimiz değil, askerin işi. Ayrıca 80’ler, 90’lar gibi değiliz. Gerçekten de son yıllarda büyük değişim oldu. Cumhurbaşkanı en kısa zamanda farklı düşüncelerde olanları biraraya getirmeli, farklı siyasi görüşler konuşulabilmeli. Önümüzdeki günlerde terör örgütünün bu yaptıklarına karşı kırmızı çizgilerimizi belirlemeliyiz. Anayasa değişikliği, af ve özerklik konularını konuşmalıyız. Reçete yazarız ya da yazamayız ama mutlaka bunları masaya yatırmalıyız.