İngiliz basınında bugün

LONDRA (İHA) - İngiliz gazetelerinde bugün genel olarak iç siyasete ilişkin haberler manşete çıkarıldı.

Daily Telegraph'ın, "Aşırı sürat yapan sürücülerden kesilecek ekstra ceza, suç kurbanları fonuna gidecek" başlığıyla verdiği habere göre, İngiltere içişleri bakanı, suç kurbanlarına yardım ve destek için kullanılmak üzere yılda 17 milyon sterlinlik bir fon oluşturmayı planlıyor. Bu fonun kaynaklarından biri de aşırı sürat yaparken yakalanan sürücülerden normal cezaya ilaveten alınacak 5'er sterlinler olacak. Times gazetesi de manşetinde, içişleri bakanının bu planının ilgili çevrelerde oluşturduğu öfkeyi öne çıkarttı.

Reklam
Reklam

Times gazetesinin birinci sayfasında, İşçi Partisi hükumetini sarsacak üniversite harçları konusu işlendi. Gazetede, İşçi Partisi'nin bazı isyancı milletvekilleri arasındaki gizli yazışmalara dayanılarak, parti grubu içinde Başbakan Tony Blair'e ve yakında parlamentoda oya sunulacak yeni üniversite harçları yasa tasarısına karşı büyük bir faaliyet yürütüldüğü yer aldı. Gazete, "Başbakan Blair'in şimdiye kadar parlamentoya sunduğu hiç bir yasa tasarısı reddedilmedi. Bu yasa parlamentodan döndüğü takdirde, hükumet için güvensizlik önergesi verilmesi kaçınılmaz görünüyor" dedi.

Independent gazetesi ise İngiltere'de bugün başlıyacak tarihi bir davayı manşetten duyurdu. Haber, "Sanık: İngiltere Merkez Bankası. İddia: 1991'de BCCI Bankası'nın batışı konusunda yalan söylemek.
Sonuç: Vergi mükellefinin cebinden 1 milyar sterlin çıkabilir" başlığıyla verildi. Başlıktan anlaşılabileceği gibi bugün başlayan davada, İngiltere Merkez Bankası hakkındaki, Bank of Credit and Commerce International adlı bankanın 1991'deki batışıyla ilgili iddialar ele alınacak. İngiltere tarihinde benzeri görülmemiş davada, bankaları düzenlemekten sorumlu olan Merkez Bankası, 80 bin mudisine 5 milyar sterlin borçla batan bankaya zamanında gerekli müdaheleleri yapmamakla suçlanıyor.

Reklam
Reklam

ABD ASKERLERİNDEN GAZETECİLERE SALDIRI Bugün dış haberler ise daha çok iç sayfalarda yer aldı. Guardian; İngiltere merkezli uluslararası haber ajansı Reuters'ın, Irak'ta bulunan 3 çalışanının Amerikan askerlerince tutuklanıp kötü muamele edildiği iddiasıyla resmen Pentagon'a şikayette bulunduğunu duyurdu. Gazetenin Bağdat muhabiri, olayı şu şekilde anlattı:
"Olay; Felluce'de düşen bir helikopteri filme alan Reuters ajansının 2 Iraklı kameramanı ile sürücüsüne, Amerikan askerleri tarafından ateş açılmasıyla başladı. Amerikalılar, daha sonra Reuters çalışanlarını, "Kendilerine ateş açan düşman savaşçılar" olduklarını iddia ederek, gazetecileri 72 saat gözaltında tuttu. Olay sırasında gazetecilerin tümünün üzerinde kocaman harflerle BASIN yazan çelik yelekler vardı. Reuters ajansı resmi bir açıklama yapmış değil. Ama muhabirlerinin, başlarına çuvallar geçirildikten sonra Amerikan askerleri tarafından itilip kakıldığı, Guantanamo'ya gönderilmekle tehdit edildiği ve hatta sözle taciz edildiği yolunda haberler var. Amerikan ordusu şu ana kadar özür dilemediği gibi Reuters ajansından açıkça şikayetini geri almasını istedi"

Reklam
Reklam

Independent gazetesinin Irak'taki muhabiri ise bugünkü izlenimlerinde, Amerikalı askerler tarafından nasıl yere yatırılıp arandıklarını anlattı. Muhabir, İngilizce haykırılan emirleri anlamadıkları için Amerikalılar tarafından yanlışlıkla vurularak öldürülen Iraklı polis memurlarını hatırlattı. Gazeteci, "Irak hala kazara ölmenin çok kolay olduğu bir yer" dedi.

KUZEY KIBRIS'TAKİ GELİŞMELER Kuzey Kıbrıs'taki son siyasi gelişmeler dün olduğu gibi bugün de bir çok gazetede haber ve yorumlara konu oldu. Financial Times, Mehmet Ali Talat liderliğindeki CTP Birleşik Güçler ve Serdar Denktaş başkanlığındaki Demokrat Parti'nin oluşturduğu yeni koalisyon hükumetinin Kıbrıs'ın, 1 Mayıs'taki Avrupa Birliği üyeliği öncesinde birleşmesi umudunu canlandırdığını yazdı. Guardian'ın aynı konudaki haberinin başlığı ise, "Denktaş, Kıbrıs pazarlığını yeniden başlatıyor"

Guardian haberde, Rauf Denktaş'ın yakın zamana kadar kesin olarak reddettiği Annan Planı karşısındaki tutumunu yumuşattığını yazdı. Yorumda kısaca, "Denktaş'ın tutumundaki değişiklik, Pazar günü 2 Kıbrıs Türk partisi arasında varılan koalisyon anlaşmasının ardından meydana geldi. Ankara'da Başbakan Erdoğan'la görüştükten sonra Denktaş, Annan Planı'nın hala masada olduğunu söyledi. Denktaş, 'Masaya oturup, tartışacağız' diye devam etti. Şimdi Türkiye Başbakanı Erdoğan, ay sonunda Başkan George Bush ile görüşmek için Washington'a gitmeden önce, Ankara'nın Birleşmiş Milletler planı konusundaki itirazlarını netleştirmesi bekleniyor" denildi.
Denktaş'ın Ankara'daki temaslar ardından yaptığı açıklamalar, Independent gazetesinde de "Birleşik Kıbrıs? Denktaş'ın U dönüşü ardından anlaşma umudu" başlığıyla verildi.

Reklam
Reklam

ORTADOĞU BARIŞI İÇİN YENİ TEHDİT Guardian gazetesinin ekindeki bir araştırma, "Ortadoğu, barışına yönelik gerçek tehdit su mu?" başlığını taşıyor. Araştırmada, "İsrail, geçen hafta Türkiye ile olağandışı bir su anlaşmasına onay verdi. Anlaşma yaşama geçirilir mi geçirilmez mi bilinmez ama su, İsrail ve Arap komşular ile Filistinliler'le ilişkilerinin tam göbeğinde. Ve ortadoğu barışına yönelik en büyük tehditlerden birini oluşturuyor" denildi.

Guardian araştırmasında İsrail'in Arap komşularıyla yaşadığı tüm anlaşmazlıkların ardında aslında su kaynakları sorununun bulunduğu tezine ilk kanıtı 1967 savaşını hatırlatarak verdi. Savaşın aslında 1967'den 2 yıl önce, Suriye'nin Şeria nehrine su veren 2 ırmağın yatağınlklı kameramanı ile sürücüsüne, Amerikan askerlerı değiştirecek büyük bir su kanalı yapımına giriştiğinde başladığını yazan gazete, İsrail'in ilhak ettiği ve Suriye ile arasındaki en önemli anlaşmazlık konularından biri olan Golan tepelerinin stratejik konumu kadar su kaynakları bakımından da önemli olduğuna dikkat çekti. Guardian'a göre, bölgedeki su mücadelesinden şu anda en zararlı çıkmış görünen ise Filistinliler. Çünkü Oslo anlaşmasına göre, Batı Şeria'daki su kaynaklarının kontrolü genel olarak İsrail'e veriliyor. Şu anda işgal altındaki Batı Şeria'dan kaynaklanan suların yüzde 80'i İsrail'e gidiyor. Filistinliler ise kendi topraklarında doğan suların sadece yüzde 18'ini kullanabiliyor.

Reklam
Reklam