Çağıl Kasapoğlu
BBC Türkçe
İngiltere'de adaylar ve parti liderleri kimi zaman televizyon kanallarında kalabalık bir seçmen tribününe karşı ayakta soruları yanıtlıyor, kimi zaman da kapı kapı dolaşıp kendilerini seçmenlere tanıtıyor.
'Oy avcılığı' (canvassing) olarak da bilinen bu turlardan birinde Kuzey Kıbrıslı Muhafazakâr aday Gönül Daniels'a katılıyorum. Londra'nın kuzey semti Edmonton'da elinde her hanede oturanların isimlerinin yazılı olduğu bir listeyle dolaşıyor.
"Amacım onları ikna etmekten çok, siyasi eğilimlerini anlamak" diyor.
Edmonton İşçi Partisi ağırlıklı fakat tek bir sokakta yapılan kısa turda her türlü farklı sesi duyuyoruz.
Kapı açılınca kendi isimleriyle hitap ettiği seçmenlerden kimi "Ohhh noooo" diyerek Muhafazakâr adayın kendini tanıtmasına bile fırsat vermeden kapıyı kapatıyor, kimi ise "Oyumu zaten size vermeyi düşünüyordum" diyerek adayıyla yüz yüze tanışmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ediyor.
Daniels, oylarını alamayacağını düşündüğü seçmenlere bu sefer tercihlerini soruyor ve politikalarını anlatıp, diğer adaylardan neden farklı olduğunu sıralıyor.
Muhafazakâr aday, aldığı tepkileri de elindeki listeye bir bir düşüyor: "Kesin bize verecek", "Kararsız", "Kesinlikle vermeyecek."
Bu, yalnızca sokaklardaki tepkilerden değil, toplum merkezlerinde adayların seçmenle bir araya geldiği toplantılarda da hissediliyor.
Bu yılki seçimlerde, Türkiye kökenli ve Kuzey Kıbrıslı dört aday yarışıyor.
Adaylar, Londra'nın kuzeyinde Türkiyelilerin yoğun yaşadığı Green Lanes'de seçmenlerin karşısına çıkıp partilerinin eğitim, sağlık, ekonomi ve toplumsal sorunlara yönelik politikalarını anlattı.
'En iyi aday olduğumuz için seçildik'Muhafazakâr Parti'nin Edmonton adayı Kuzey Kıbrıslı Daniels, "Ben kariyer peşinde koşan bir politikacı değil, normal bir anneyim" diyor.
Daniels'ı siyasete sokan sebep de çocuğunu istediği okula gönderememek olmuş. Hak aramak için çıktığı yolda önce yerel siyasette aktif olmuş daha sonra da partisinin milletvekili adaylığına kadar çıkmış.
Parti içinde seçilme gerekçesinin "etnik kimliğinden değil, bu görev için en iyi aday olmasından ve iyi bir politikacı olmasından" kaynaklandığını söylüyor.
Etnik kimliklerin ön planda olmadığı aslında Muhafazakâr Parti'nin Birmingham Ladywood bölgesinden aday olan Kahramanmaraş doğumlu Isabel Sigmac'ın, "Daha bir ay öncesine kadar başka Türk kökenli adaylar olduğunu bile bilmiyordum" sözlerinde de kendini gösteriyor.
İşçi Partisi'nin Kuzey Kıbrıslı adayı 28 yaşındaki İbrahim (Ibby) Mehmet de Londra'nın güneyinde Old Bexley'de yarışıyor. Mehmet de Muhafazakar Parti'nin hakimiyetinde olan seçim bölgesinde partinin oylarını arttırmayı hedefliyor.
Liberal Demokratların Tottenham'da aday gösterdiği Türk-Kürt kökenli Turhan Özen de "eşit haklar" vaadini öne çıkarıyor.
İngiltere'deki Türkiyeli toplum, Almanya ve Fransa'dakilere göre görece yeni bir topluluk. Adaylar, ikinci kuşak göçmen kesiminden.
Ülkedeki siyasi sistemi, milletvekilliği adayı olmanın zor olduğu bir sistem.
Parti üyeliği yalnızca sistemin küçük bir halkası. Adayın belediye meclisine, daha sonra belediye yönetimine girmesi, siyasi çalışmalarıyla parti içinde takdir görmesi hatta bölgesindeki okullara kadar yönetimlerde bir şekilde söz sahibi olacak bağlantılar kurması gerekiyor.
İngiltere'de siyasete girmek için atılan adımlar bir nevi 'eğitim süreci' gibi oluyor.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, bir adayın parti içi ve seçmen bölgesi içindeki faaliyetleri, etnik özelliklerinin önüne geçiyor.
'Seçilme şansı düşük'Londra'da yaşayan eurovizyon.com haber sitesinin kurucusu ve editörü Mustafa Köker'e göre Türkiye ve Kuzey Kıbrıs kökenli adayların "seçilme şansı düşük, bunun sebebi de seçim bölgelerinde aday gösterildikleri partilerin konumu."
"İngiltere'de seçim bölgelerinde adayın etnik özelliğinden çok partilerin gücünün ve politikalarının öne çıktığını" dikkat çeken Köker "Zaten doğru olan da budur" diyor.
"İngiliz siyaset sistemi içinde, etnik kökenin çok önemsendiğini düşünmüyorum. Belki Hindistan, Pakistan ve eski İngiliz milletler topluluğu kökenli toplumlar için geçerli olabilir ama bizim gibi Türkiye ve Kıbrıslı toplumlar için etnik kökene önem verdiklerini zannetmiyorum (…) O adaylar da zaten kendileri ait oldukları etnik kökleriyle ilgili bir seçim kampanyası yapmıyorlar, parti politikaları üzerinden kampanya sürdürüyorlar."
Gazeteci Köker, Türkiyeli ve Kuzey Kıbrıslı toplumların da çoğunlukla 'göçmen politikaları, sosyal hizmetleri, yardımları ve kesinti karşıtı tutumları açısından kendilerini daha yakın hissettikleri İşçi Partisi'ne oy verme eğiliminde oldukları' görüşünde.
Fakat Köker, İşçi Partisi'nin son dönemde 'giderek Muhafazakâr Parti'ye yakın bir çizgiye' kaydığını ifade ediyor.
Türkiye seçimlerine ilgi daha yoğunKuzey Londra'daki eğilimleri anlamak için Green Lanes'de kısa bir tura çıkıyorum.
İlk soru, "Seçimlerde hangi partiye oy vereceksiniz?" oluyor, sıklıkla da karşılığında ilk yanıt olarak Türkiye'deki siyasi partileri sıralıyorlar.
Bir ay arayla hayatlarına iki seçim girecek fakat onların önceliği Türkiye gibi görünüyor.
Esnaf arasında ağırlıklı İşçi Partisi destekçilerine denk gelsem de Muhafazakâr Parti'ye özellikle de ekonomi politikaları için destek çıkacaklara rastlıyorum.
Aslıhan Binboğa İşçi Partisi'ni destekliyor.
Pastanede çalışan Maraşlı Aslıhan Binboğa, 20 yıldır yaşadığı Londra'da her zaman İşçi Partisi destekçisi olmuş. Muhafazakâr hükümetin sağlık politikalarını eleştiriyor ve hastanelerde yeterli bakımı göremediklerinden şikayet ediyor.
Kuyumcu Mustafa Akbaş, Muhafazakâr Parti'nin ekonomi politikalarını destekliyor.
Kuyumcu Mustafa Akbaş, 15 yıldır Londra'da. Önce hangi partiye oy vereceğini söylemek istemiyor. Fakat 'seçtiği partinin en çok hangi özelliğini beğendiğini' sorduğumda Muhafazakârların ekonomi politikalarını övüyor ve İşçi Partisi'nin "yoksullaştırdığını, Muhafazakarların ise zenginleştirdiğini" söylüyor. "Buradaki Türkler adı 'İşçi' diye İşçi Partisi'ne veriyor" diyor.
Londra'daki Türkiyelilerin gündeminde, İngiltere kadar Türkiye seçimleri de var. Hatta 'Seçimlerde kime oy vereceksiniz?' sorusuna genelde Türkiye'deki partileri sayarak başlıyorlar.
İbrahim Karaca, İngiltere'den çok Türkiye'deki seçimleri önemsiyor.
Green Lanes'de mantı ve gözleme satan İbrahim Karaca için de Türkiye daha önemli:
"Burada iktidara kim gelirse gelsin, bizim buraya göç etme nedenimiz olan temel hakları hiçbir zaman kaybetmiyoruz. Buranın gidişatı değişmez. Kadının hakkı var, insan hakkı var. Türkiye ise durum daha vahim. Ailelerimiz orada yaşıyor, haklarını savunamıyorlar."
İbrahim Karaca gibi düşünen birçok kişiyle karşılaştım. Daha genç, yeni kuşak Türkiyeliler İngiltere politikasıyla daha iç içe görünüyor fakat genelde kafelerde, sokaklarda muhabbet Türkiye'deki seçim etrafında dönüyor.