Geçen hafta Londra'da bir kadının kaçırılması, bir hafta sonra da ormanlık bir alanda bir cansız bedene ulaşılması büyük bir öfke dalgası yarattı ve Boris Johnson ve hükümeti üzerinde erkek şiddeti ve kadın düşmanlığıyla mücadele etme ve ülkeyi kadınlar için daha güvenli hale getirme konusunda yeni adımlar atma baskısı iyice yoğunlaştı.
33 yaşındaki Sarah Everard geçen hafta Çarşamba akşamı bir arkadaşının evinden çıktıktan sonra kayıplara karışmış, bu hafta önce onu kaçırmak sonra öldürmek şüphesiyle Londra Emniyet Müdürlüğü'nde görevli bir polis memuru ve onunla aynı adreste yaşayan bir kadın gözaltına alınmışlardı. Bunun ardından henüz kimlik tespiti işlemleri tamamlanmamakla birlikte zanlıların yaşadığı yerin yakınlarındaki ormanlık bir alanda bir ceset bulunduğu açıklanmıştı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasında gündeme oturan bu olayın yarattığı büyük tepki dalgası kadına yönelik şiddet konusunun sadece sosyal medyaya değil parlamento gündemine de oturmasına yol açtı.
Onlarca kadın milletvekili Avam Kamarası'ndaki Dünya Kadınlar Günü oturumunda öfkeli konuşmalar yaptı ve kendi şiddet ve taciz deneyimlerini aktardı.
Hafta içinde sosyal medyada binlerce kadın sokaklardaki şiddetle ilgili kendilerine tavsiyeler veren polis yetkililerini eleştirerek, şiddetin sorumlusunun erkek olduğunun tavsiyelerin ve önlemlerin onlarla ilgili olması gereğinin gözden kaçtığını dile getirdiler.
İşçi Partisi milletvekili Jess Phillips Avam Kamarası'nda tek tek geçen yıl erkekler tarafından öldürülen 118 kadının isimlerini okudu.
İşçi Partisi milletvekili Jess Phillips hükümetin hala her yıl kaç kadının erkekler tarafından öldürüldüğü ve nasıl öldürüldükleri konusundaki verileri derlememesini "tiksinti verici" diye niteledi.
“Bu ülkede önemli bulduğumuz şeyleri sayarız. Kaç kişinin aşılandığını, kaç kişinin sosyal yardım aldığını sayar, bu sayılara dayanarak konumumuzu belirler ve bu verileri ısrarla takip ederiz. Ne var ki şu anda öldürülen kadınları saymıyoruz. Ölü kadınları hepimiz günlük hayatlarımızın normal bir parçası olarak kabul ediyoruz. Oysa kadınların öldürülmesi nadir bir olay değil. Çok sayıda kadın öldürülüyor" diye konuştu.
Hükümet bir süre önce kadınlar ve kız çocuklarına yönelik erkek şiddetiyle mücadele konusunda yeni bir strateji belirleme sözü vermişti.
Başbakan Boris Johnson'un sözcüsü dün bir açıklama yaparak bu çalışmanın yıl sonuna kadar tamamlanmasını umduklarını söyledi.
Sarah Everard'ın başına gelenlere sosyal medya üzerinden öfkeyle tepki gösteren ve kendi şiddet ve taciz deneyimlerini aktaran binlerce kadına cevaben İçişleri Bakanı Priti Patel, paylaşılanları iyi anladığını söyledi.
"Bunlar her bir kadının tek tek içinde hissettiği çok güçlü anlatılar. Bütün kadınlar sokaklarımızda taciz ve şiddet korkusu yaşamadan dolaşabilmelidir" dedi.
İşçi Partisi lideri Keir Starmer da bir konuşmasında sorunun büyüklüğünün altını çizdi ve erkekleri taciz ve şiddeti teşhir etmeye çağırdı.
"Bu meselenin köküne inmemiz gerekiyor. Sorunun boyutlarını hepimizin görmesi ve bu tür davranışlara karşı durmamız gerekiyor. Ben bunun özellikle erkeklerin meselesi olduğunu düşünüyorum. Erkeklerin bu konuda öne çıkması çok önemli" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Kadın örgütünün İngiltere masası tarafından yaptırılıp bu hafta açıklanan bir açıklamada 18-24 yaş arasındaki kadınların yüzde 97'sinin, genel olarak kadın nüfusunun yüzde 80'inin kamusal alanlarda cinsel tacize uğradığı sonucuna varılmıştı.
Hükümet şimdi, bütün partilerden milletvekillerinin, gelecek hafta Avam Kamarası gündemine gelecek olan geniş kapsamlı yeni Ceza ve İnfaz Kanunu yoluyla, kadınlara karşı işlenen suçlarla ilgili sert önlemler getirmesi baskısı altında.
Guardian gazetesinde yer alan habere göre, İşçi Partisi'nin kıdemli milletvekillerinden ve parlamentoda en uzun süre görev yapan kadın milletvekili olan Harriet Harman, yasaya taciz mağduru kadınların cinsel geçmişlerine ilişkin ayrıntıların mahkemelerde gündeme getirilmemesi hakkını düzenleyen bir değişikliğin eklenmesini isteyecek ve bu konuda farklı partilerden yeterli sayıda milletvekilinin desteğine sahip.
Harman geçtiğimiz günlerde Londra Emniyet Müdürü Cressida Dick'in "sokaklardan kadın kaçırmanın çok nadir görülen bir olay" olduğu yönündeki açıklamasını eleştirmişti.
Ayrıca Liberal Demokrat milletvekili Wendy Chamberlain de misojeni yani kadın düşmanlığının, gelecek hafta Lordlar Kamarası gündemine gelecek olan Ev İçi Şiddet Yasası'nın bir parçası olarak "nefret suçu" sayılmasını istiyor.
Bir çok kadın örgütü ve yardım kuruluşunun ve farklı partilerden milletvekillerinin desteklediği önergede, İngiltere ve Galler bölgesi polis teşkilatlarının, kadın düşmanlığını bir "nefret suçu" olarak kayıtlara geçirmesi öngörülüyor.
Wendy Chamberlain, hükümetten, dört yıldır parlamentoya gelmesi beklenen Ev İçi Şiddet Yasası'nın biran önce geçirilerek kadın düşmanlığının yasalar karşısında bir nefret suçu olduğunun kabul edilmesini istedi.
İktidardaki Muhafazakar Parti'nin kadın milletvekilleri de hükümet üzerindeki baskıda önemli bir rol oynuyor.
Eski Muhafazakar bakanlardan Andrea Leadsom, bu konudaki tepkinin kuvvetinin bütün partilerden milletvekillerinin ortak tavır almasını gerektirdiğini söyledi.
Leadsom "Karanlıkta evlerine yürüyen kadınların arkalarından gelen kişiden korkuyor olmasına öfkeliyim ve üzgünüm çünkü çok fazla kadın için kazasız belasız eve varabilmiş olmaları güvende oldukları anlamına gelmiyor. O yüzden parlamentodaki bütün partilerden arkadaşlarıma sesleniyorum: Particiliği hiç bir zaman kadınlar ve kız çocuklarını korumanın engeli haline getirmeyelim" diye konuştu.