Günahtan veya hatadan münezzeh olan sadece Cenab-ı Hakk’tır. Ve gene günahtan ve hatadan münezzeh peygamberler yaratan, onlara insan üstü mucizeler veren de O’dur...
Onların dışında, insan olarak hepimiz hata yapmıyor, günah işlemiyor muyuz?! Hata yapmak, günah veya sevap işlemek insana mâhsustur ve insanın kendi iradesi dâhilindedir. Zaman zaman irade yitimi yaşadığımız, öfkemize yenik düştüğümüz, arzularımızın şehvetine kapıldığımız, benliğimizin ve bencilliğimizin esâreti altına girmişliğimiz olmuyor mu?!
İnsandır bu, kimisi sükûnet ve suhûlet içinde, insana yakışır hasletlere sâhip, dingin ummanlar misâli, bir gönül hazinesinin timsâli bir hayat sürer. Kırmaz, dökmez, hatır gönül bilir, iyiliğe de kötülüğe de iyilikle karşılık verir. Eli de, evinin kapısı da, gönlü de açıktır; hayır hasenâttan kaçınmaz, düşkünün, yoksulun elinden tutar. Aşını, azığını paylaşır; gönüllere taht kurar...
İnsandır bu, kimisi okumuş, münevver bir kişiliğe sâhiptir. İlmin timsâlidir, bilgi ve birikimleriyle, olgunlaşmış fikirleriyle etrafına ayna tutar, yol gösterir, ufukları açar...
İnsandır bu, kimisi bilge bir kişiliğe sâhiptir. Bir derya, bir ummandır. Sadece okumuşluğu ile bu vasfı kazanmış değildir; yaradılışından bilgelik ve fâzilet kazanmıştır, yani naturasında vardır. Fâziletli sözleriyle, erdemli yaşayışıyla, tarihin derinliğinden seçtiği tecrübleriyle, mevcut hâl ve şartları tarihin süzgecinden geçen olaylarla karşılaştırıp değerlendirmesiyle, kıssalardan çıkardığı hisselerin ışığında doğru yön göstericiliğiyle, özgüveni ve kazandığı itibârıyla gönüllere sevgi, dimağlara şerbet akıtır. Bu meziyetleriyle insanlığın gönlündeki en yüce tahtlardan birine oturur, sultanlara lâyık sevgiye ve saygıya mazhar olur...
İnsandır bu, kimisi din bilginidir. Râhlelerde bir ömür tüketmiştir; münevverdir, mütefikkirdir. Allah ve din sevgisini kendi içinde derinden hissettiği gibi başka gönüllerde de hissettirmek için çaba harcar; derin bilgisini, tevazusuyla, âşk ve hüner kattığı sözleriyle, engin bilgisi ve hitâbetiyle gönüllere sular seller gibi akıtır. Allah sevgisi, kul hakkına hürmeti, inanç ve itikadı; takvası, söyledikleriyle yaşam tarzını harmanlaması, şüphe uyandıracak hiçbir tezada düşmemesiyle insanlara itimat veren ve gönüllerde inançları pekiştiren mânevî sultanlardandır.
İnsandır bu, dağda çobandır. Câhildir deriz; küçümseriz. Doğrudur: Kaşgarlı Mahmud’u, Ali Şir Nevaî’yi, Şeyh Sâdî’yi, Fuzûlî’yi, Nedim’i, Bâkî’yi, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi, Balzac’ı, Churchill’i, Hitler’i, Stalin’i, Lenin’i bilmez. Amma velâkin güttüğü koyunlarını da kurda kuşa yedirmez, çalmaz, çırpmaz; helâline haram katmaz. İşine, eşine, ekmeğine sâdıktır. Eza ve çile içinde yaşar, yoksulluk boynunu büker ama şerefine, haysiyetine, nâmusuna halel getirmez. Alnı ak, başı diktir...
İnsandır bu, kimisi siyâsetçidir, bürokrattır, askerdir, sendikacıdır, gazetecidir, ve sair ve sair. Gemlenemez hırs sâhibidir. Yükselmek, daha çok yükselmek onun önlenemez amacıdır. Onun için bu yolda her şey mubahtır. Yerine ve adamına göre sevecendir, müşfiktir, babacandır, hâlden anlayandır. Yerine ve adamına göre kabadır, kırıcıdır, küfürbâzdır, gaddardır, zâlimdir. Önüne çıkan veya çıkması muhtemel her engeli aşmak için her yolu dener. Katı bir mizâcı, küçümsenemeyecek bir kararlılığı vardır. Onlara göre insanlar, yerine ve zamanına göre bâzen iyi, bâzen kötüdürler. Gene onlara göre olaylar ve kavramlar, yerine göre soyut, yerine göre somuttur. Her şeyi kendilerine uyarlamak onlara göre bir sanattır. Râkiplerini bir dozer gibi ezip geçmek için her türlü hiyle-i şeriyeye baş vurmak, entrikacılık, düzenbâzlık, iftira atmak, başkalarının başına basarak yürümek, engel teşkil eden her şeyi yer ile yeksân etmek onların şânındandır. Hükmetme hırsı, öne çıkıp şân ve şöhret sâhibi olma hırsı, “en büyük benim” dedirtme hırsı bu muhterislerin en büyük emelleridir. Tarih, bu tür muhterislerin makam, mevki, mal mülk ve sair menfaâtleri uğruna yaptıkları zâlimlikleriyle, nice mâsumlara ettikleri zûlümleriyle ve onların zûlmüne maruz kalan nice mâzlumların feryatlarıyla doludur.
İnsandır bu, kimisi şâirdir, yazardır, ediptir, sanatçıdır. İçlerinde şân şöhret peşinde koşan muhterisler de vardır, yalnızca işini yapıp toplumu hem eğlendirmeye hem de düşünmeye sevketmek isteyenler de... Gene içlerinde, siyâset mârazına tutulanlar da vardır, tutulmayanlar da... Topluma en faydalı kesim, insana “insan” değeri verenler de en çok bunlar olsa gerektir. En azından tarihte bunların zâlim olup zûlmedenlerine rastlamazsınız. Kültür ekip, kültür biçmişler; tarihe not düşmüşlerdir. Ve ne hâzindir ki çoğu da bir hırka, bir cübbe ile aç yaşamış, aç ölmüştür...
İnsandır bu, ırkından, dilinden, dininden, inancından, teninin renginden dolayı horlanmıştır; dışlanmıştır, zûlme uğramış, feryad-ı figanı arş-ı âlâya çıkmıştır. Kaderine isyan hâlindedir, âsidir...
İnsandır bu, tam tekmil câhildir, yozdur, yobazdır. Câhilliğini de, yozluğunu da, yobazlığını da bilmez; üstelik başınıza âlim kesilir. Tâlim ve terbiyesi gayri kabili mümkündür; geçiniz...
İnsandır bu deyip, hırsızı, nâmussuzu, katili, uyuşturucu tâcirlerini, kadın eti pazarlamacılarını, ırz ve nâmus düşmanlarını ve sair ahlâksızları ne ben yazayım ne de siz “neden onları da yazmadın” diye sorunuz...
Velhâsılı kelâm, insanız, insanoğluyuz ey âzizân!.. Hata da, günah da, sevap da, bilgelik de, âlimlik de, sufîlik de, ahmâklık da bize mâhsustur; bunların hiçbirinden münezzeh yaratılmadık. Yeter ki kula kulluk etmeden, hür irademizle, kin ve nefretten azâde, kötülüklerden uzak durmak için çaba harcasak, insana ve insanlığa faydalı olabilmeye gayret etsek...
Not: 5 Kasım 2010 tarihinde yazdığım bir yazı. Şimdilerde ortalıkta dolaşan fitne-i fücurlara belki kim olduklarını seçme şansı verir!
cahitkilic54@mynet.com
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz