İnsani Gelişme Vakfı'ndan Suriyeli Algı Araştırması

İNGEV: - "Ülkeye sığınan 4 milyona yakın Suriyeli de doğrudan tarafı olmadıkları bir çatışmanın ortasında kaldı. Türkiye'ye gelenlerin yüzde 47'si 18 yaş altındaki çocuklar olurken, kadınlar ve ileri yaştakiler de büyük çoğunluğu oluşturuyor" - "Türkiye'deki Suriyelilerin ortalama yaşı 21 ve kişi başına aylık gelirleri 252 TL'de bulunuyor" - "Türk-Suriyeli çatışması yaratılmasına izin vermemeliyiz. Şehirlerimizde, mahallelerimizde, sokaklarımızda düşmanlıklar değil, uyumu desteklemeliyiz"

İSTANBUL (AA) - İnsani Gelişme Vakfı'nın (İNGEV) Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Suriyeli Algı Araştırması'nın sonuçlarını yayımladı.

Araştırmaya göre, ülkesini terk etmek zorunda kalan kişilerin durumu ile ilgili olarak insanlık birçok deney yaşadı,
tecrübe biriktirdi. Halen dünyada 71 milyon mülteci bulunuyor. İnsanlığın bu tecrübeleri, Birleşmiş Milletler çevresinde biriktirildi ve çözüme yönelik kurallara bağlandı.

Mültecilik dünyadaki en zor statülerden biri olarak kabul edildi. Bu insanların hayatlarını yeniden inşa etmelerine destek vermek, politikaların temel ilkesi oldu.

Reklam
Reklam

Ülkeye sığınan 4 milyona yakın Suriyeli de doğrudan tarafı olmadıkları bir çatışmanın ortasında kaldı. Türkiye'ye gelenlerin yüzde 47'si 18 yaş altındaki çocuklar olurken, kadınlar ve ileri yaştakiler de büyük çoğunluğu oluşturuyor.

- Ortalama yaş 21, kişi başına aylık gelir 252 TL

Türkiye'deki Suriyelilerin ortalama yaşı 21 ve kişi başına aylık gelirleri 252 TL'de bulunuyor. Suriyeliler, Türkiye'deki en büyük memnuniyetlerini "güvenlikli (ölüm tehlikesi olmayan) bir ortamda yaşamaları (yüzde 84)", en büyük
endişelerini ise "ailenin geleceği (yüzde 71)" olarak tanımlıyor.

750 bin civarında Suriyeli kayıt dışı koşullarda çalışırken, girişimci Suriyeliler 8 binden fazla şirket kurdu. Ürünlerini çoğunlukla Suriyeli topluluğa ve ihracat olarak da Arapça konuşulan ülkelere satıyorlar.

Türkiye'deki Suriyelilerin çok büyük bölümü, herhangi bir vatandaşlık konumu olmaksızın 99
no'lu kimlikle, geçici koruma statüsü ile yaşıyorlar. Bu statü onların uzun vadeli bir hayat planı
yapmasını engelliyor. Buna karşılık hem uluslararası hukuktan hem de Türkiye'deki hukuktan kaynaklanan temel haklara ve kısmi özgürlüklere sahipler. BM sözleşmelerinin de bir
yansıması olarak eğitim, sağlık, çalışma hakkı gibi hakları var. Buna karşılık sadece kayıtlı
oldukları ilde yaşayabilmek, bir ilden başka bir ile gitmek için kamu otoritesinden izin almak,
çalışma için özel izin almak zorunluluğu gibi kısıtlılıkları var ve diğer vatandaşlık hak ve
özgürlüklerinden yararlanamazlar.

Reklam
Reklam

- "Toplumun yüzde 55'i çocuklarının Suriyelilerle arkadaş olmasını istemiyor"

İNGEV'in mayıs ayındaki son
araştırmasında, toplumun yüzde 48'inin Türk-Suriyeli ilişkisinin en gergin sosyal ilişkiler arasında görüldüğü belirtilerek, şunlar kaydedildi:

"Siyasi amaçlı gerginlik (iktidar-muhalefet) alanını bir yana bırakırsak,
mesele toplumuzun en önemli sosyal gerginlik hattını oluşturmaktadır. Türk-Kürt; Sünni-Alevi,
laik-dindar şeklinde tanımlanan çeşitli farklılıkların çok önüne geçmiştir. Ülkede yaşanan
ekonomik sıkıntılar, kayıt dışı iş gücü piyasasında oluşturulan ücret rekabeti gibi faktörlerin
yanı sıra son aylarda çeşitli ortamlarda oluşturulan negatif dil artan gerginlikte çok etkili
olmaktadır. Suriyelilerin sadece yüzde 14'ü Türkiye toplumuna tam uyum sağladığını
düşünürken, yüzde 59'u kısmen uyum sağlayabildiği düşüncesindedir. Uyum en önemli
meselemizdir."

Artan gerginlik eğilimine bağlı olarak Türkiye'nin bu konuda gösterdiği insani tutumu takdir
etme oranında da azalma eğilimi bulunduğu aktarılan araştırmada, "Yüzde 40'lık bir kesim bu tutumu takdir ediyor. Buna
karşılık çoğunluk, Suriyelilerin geri dönmesini destekliyor. 'Türkiye'ye entegrasyonları için
çalışmalıyız' diyenler de yüzde 17. Algıdaki olumsuz eğilimin bir göstergesi de suça eğilim.
Genel olarak bütün mülteci hareketlerinde suça eğilim, ev sahibi ülke vatandaşlarına oranla daha
düşük olduğu gibi Türkiye’deki istatistikler de aksini göstermiyor. Ama, toplumun yüzde 44'ü
onların suça daha yatkın olduğuna inanıyor. Bir başka veri de yine ev sahibi toplulukla
Suriyeliler arasındaki mesafeye işaret ediyor. Toplumun yüzde 55'i çocuklarının Suriyelilerle
arkadaş olmasını istemiyor." değerlendirmelerine yer verildi.

Reklam
Reklam

- "Ötekileşme ve düşmanlaştırmaya karşı uyum dilini kullanmalıyız"

Araştırmada, İNGEV Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin değerlendirmelerine de yer verildi.

Türk-Suriyeli
çatışması yaratılmasına izin verilmemesi gerektiği belirtilen araştırmada, şöyle denildi:

"Şehirlerimizde, mahallelerimizde, sokaklarımızda
düşmanlıklar değil, uyumu desteklemeliyiz. Siyasi tercihler, pozisyonlar ve polemikler insani
gelişme ilkelerinin önüne geçmemelidir. Ülkemizdeki Suriyeliler meselesi siyasi pozisyonlara göre yorum yapmayı değil, öncelikle
insani ilkelere göre tutum almayı gerektirmektedir. Dini veya etnik grupları bir bütün olarak
toplu şekilde suçlayıp düşmanlaştıran tutum ve davranışlar, dünya ve ülkemiz tarihindeki
birçok acı olayın yaşanmasında belirleyici olmuştur.

Kamuoyunu etkileme imkanı olan kişi ve
kuruluşların kullandığı dilin uyumu destekler nitelikte olması gerginlikleri engelleyecek en
önemli yollardan birisidir. Bütün siyasi partileri, medya kuruluşlarını, fikir önderlerini konu ilgili görüş beyan eden
herkesi gerginlikleri azaltan ve sosyal uyumu destekleyen bir dil kullanmaya davet ediyoruz."

Reklam
Reklam