Sorunun kökenlerini toplumların ve bireylerin davranışlarında ararsak işler bayağı karışıyor. Din ahlakı ve toplum ahlakı tek eşliliği daima yüceltiyor ve insanları aile kurmaya teşvik ediyor, böylece daha düzgün, namuslu, terbiyeli nesillerin yetişebileceğine inanılıyor. Özellikle doğu toplumlarında monogami (tek eşlilik) adeta bir kural.
Birçok feminist, aile kavramını kadınlar üzerinde tahakküm kurmaya yarayan, kadınları, kendi cinsellikleri üzerinden denetleyen bir yapı sayıyor ve erkek egemen toplumun temel taşlarından biri olarak kabul ediyor.
‘’İnsanoğlu tek eşli mi, çok eşli mi?’’ sorusunun cevabını bilimsel verilere dayanarak aradığımızda ise konu çok daha net fakat aynı derecede kabul edilemez bir hale geliyor. Matt Ridley'in "Genom" adlı kitabında doğada aldatma ve sadakatsizliğin beklenmedik derecede yaygın olduğunun ortaya çıkması "sperm rekabeti" adlı bir kuramın çıkmasına neden oldu. Sperm rekabeti; dişinin kısa bir zaman zarfında birden fazla erkekle çiftleşmesi sonucunda ortaya çıkan, söz konusu erkeklerin spermleri arasında yumurtayı döllemek için yaşanan rekabet demek.
En yakın akrabalarımız bonobo ve goriller üzerinde yapılan araştırmalara göre dişileri çok fazla sayıda birleşen bonoboların testis büyüklüklerinin vücutlarına oranı gorillerinkinden çok daha büyük, yani çok daha fazla sperm üretiyorlar ve bu da rekabeti arttırıyor. Goriller ise eş seçerken rekabetlerini daha çok kaba kuvvet uygulayarak çözüyorlar, sperm rekabeti riskli olduğu için tek eşliler.
Peki insanlar üzerinde hiç mi araştırma yapılmadı? Mark Bellis ve Robin Baker ‘ın 1989 yılında yaptığı ortak bir çalışmada görüldü ki insan türünün erkekleri boşalma miktarını rakip olasılığına göre ayarlıyor. "Baker ve Balllis, üniversitelerin biyoloji bölümünden 35 çifti prezervatiflerinin ihtivasını teslim etmeye ikna etti. Çiftler fiziksel olarak birkaç gün uzakta iseler bir önceki cinsel ilişki aralığı aynı olsa bile erkekler normal seviyelerinden daha fazla sperm üretmişti."
Üzerine ne kadar etik, destan, kural eklersek ekleyelim hala doğalarımızın esiriyiz. Doğamıza aykırı şeyler yapmak da gayet doğal aslında, ama durumun farkında olarak hareket etmek, doğal süreçleri büyük anlamlarla gölgelememek gerek.
Hilal Güler
*Daha fazlası için: nedenolmaz.com