Bilim insanları yıllar süren araştırmalarının sonucunda insan davranışlarını anlamlandırmaya çalışmıştır. Amerikalı psikolog John Broadus Watson bu durumu bambaşka bir boyuta taşıyarak tarihin en utanç verici deneylerinden birine imza attı. “Korku, insanda sonradan oluşan bir refleks mi yoksa doğuştan gelen bir dürtü mü?” sorusuna cevap arayan ünlü bilim insanı beraberinde etik tartışmaların da fitilini ateşledi. İşte dehşete düşmenize neden olacak Küçük Albert Deneyi ve sonuçları...
Rus psikoloji tarihinin en ünlü isimlerinden biri olarak kabul edilen Ivan Pavlov’un köpekler aracılığıyla gerçekleştirdiği koşullanma deneyi Watson için ilham kaynağı oldu. Watson, Pavlov’un araştırmalarını kullanarak asistanı John Hopkins ile beraber korku üzerine saha çalışması yapmaya karar verdi.
Psikoloji biliminde davranışçılık yaklaşımının kurucusu olan John B Watson ve asistanı Rosalie Rayner, çalıştıkları John Hopkins hastanesi kreşinde oynayan çocukları uzaktan incelemeye başladı. Fakat, ‘korku’ hakkındaki sorularının cevapları için kesin yanıtlar alabilecekleri testler yapmaları gerekiyordu. Watson ve asistanı, bu deney için 8 aylık sağlıklı bir bebek olan Albert ile bir deney tasarlamaya karar verdi. Albert’in annesi geçimini sağlamak için her gün hastaneye giderek sütünü para karşılığı satan yoksul bir kadındı. Albert da bu sırada hastanenin kreşinde annesinin işi bitene kadar diğer çocuklarla oynardı. Ünlü ikili aileyi bu deneye ikna etmek için büyük bir ücret ödedi ve rica almayı başardı.
Tarihteki en önemli psikolojik deneylerden biri olarak kabul edilen Little Albert Experiment (Küçük Albert Deneyi) başlamadan öncesinde denek konumundaki bebeğe bazı duygusal testler yapıldı. Bu testler sırasında minik bebeğe sırasıyla beyaz bir fare, tavşan, yanan kağıt parçaları, peluş bebekler, maske gibi ilk kez karşılaşabileceği nesneler ve durumlar gösterilirdi. Bu noktadaki asıl amaç bebeğin durumlara karşı koşulsuz tepkisi olup olmadığını görmekti. Sonuç olarak Albert, henüz bir korkuya sahip olmadığı her şeye gülümseyerek cevap verdi.
Bu masum başlayan test aşamasından sonra Albert boş bir odaya alırlar. Odanın içinde Albert’in üzerinde oturduğu beyaz örtülü yatağın dışında başka bir eşya bulunmaz. Daha sonrasında ise odada yalnız kalan Albert’in yanına ilk aşamada gösterdikleri beyaz laboratuvar faresini salarlar. Albert, fareden korkmadığı gibi, tam tersi bir tepki göstererek fareyi çok sever, yakalamaya çalışıp, gülmeye başlar.
Deneyin korkutucu olan bölümü aslında bu aşamadan sonra başlar. Çünkü Albert deneyin bir sonraki aşaması için hazır hale gelmiştir. Bu aşamada yine odaya bir fare salınır ancak durum önceki aşamadan farklıdır. Albert, fareye her dokunduğunda biri çekiç, biri çelik çubuk olan iki demir çubuk birbirine vurularak şiddetli ve rahatsız edici sesler çıkartılır. Bu sese anlam veremeyen Albert korkar ve ağlamaya başlar.Bir müddet sonra ortam yine sessizleşince Albert, fareyle oynamaya devam eder ve fareye dokunduğu ilk anda ekibin çıkardığı o gürültülü ses ile karşılaşır. Ağlaması yatışıp, aklı tekrar fareye kayan Albert, dokunmaya çalıştığı an hep aynı sesi duyduğu için fareye dokunmaktan korkmaya başlar.
Bu deney birkaç gün boyunca tekrarlanır ve sonuç olarak Albert herhangi bir tüylü nesneyle karşılaştığında ondan korkmaya ve ağlamaya başlar. Özellikle beyaz tüylü nesneler onda büyük bir korku yaşatır.Deneyin sonunda ise Albert, ona gösterilen pamuk, beyaz tavşan ve benzer nesnelerin karşısında demir çubuklarla çıkarılan ses olmamasına rağmen yine benzer reaksiyonlara göstererek ağlar. Çeşitli tüylü ve beyaz nesneler üzerindeki test sonuçlarıyla yetinmeyen Watson ve asistanı son bir çıkarım yapmak ister. Son olarak beyaz sakallı ve tüylü kostümler giyerek odaya dönerler. Gittikçe büyüyen tüylü nesneler karşısında iyice korkan Albert’in hafızasına durum kodlanmış olur.
Bilim adına bu deney klasik koşullandırmanın geçek olduğunu ortaya koymayı başarmıştır. Ancak ahlaki açıdan deney büyük tartışmalara neden olmuştur. Çünkü deney Albert’in psikolojisi açısından oldukça yıkıcı sonuçlara yol açmıştır. Albert artık tek başına bir odada kaldığında dahi tetikte hareket eder. İşin kötü tarafı ise araştırmayı yapan psikologlar Albert’in ruh sağlığını düzeltmeyi başaramamıştır. Bu nedenle iki bilim insanı çalıştıkları hastahaneden ayrılırlar. Bu durum insanların büyük tepkisini çeker.
Deney sonrasında Küçük Albert’in akibeti ve neler yaşadığı psikoloji tarihinin gizemlerinden biri olarak sayılır. Psikolog Hall P. Beck tarafından yapılan araştırmalar Küçük Albert’in hayatını ortaya çıkartmıştır. Gerçek adı Duglas Merritte olan Küçük Albert beyaz ve tüylü şeylere karşı fobisi olan sağlıksız bir kişilik olarak hayatını sürdürmüştür. 7.’nci yaşını kutlayamadan hirosefali (beyinde su toplaması) hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Deney sonucunda çok önemli bilgiler elde edildi. Watson, aslında tüm korkularımızın ve içgüdüsel saydığımız diğer davranışların bu şekildeki koşullamalar sonucunda oluşmuş olduğuna dikkat çekerken, insanların çevresi tarafından yönlendirilen pasif bir varlık olduğunu öne sürüyordu.