Sosyal medya hayatımızın odağına yerleşeli bir kaç sene oluyor.
Günlük yaşamımızı tanıdık tanımadık insanlara açıyor, yine tanımadığımız onlarca yüzlerce kişiye hayatımızda küçük de olsa bir yer veriyoruz. Yediğimiz içtiğimizin fotoğraflarını koyup, gittiğimiz yeri bildiriyoruz insanlara. Okuduğumuz kitaptan tutun da o gün giydiğimiz şeye kadar her şeyi, istememesine rağmen insanlara sunup "al bak bu da benim hayatım" diyoruz.
Şimdiye kadar anlattıklarımız, internetin gelişmesiyle hayatımıza girmesi beklenen şeylerdi. Peki ya aklımızın hayalimizin ucuna gelmeyecek şeyler de kendine yer bulmadı mı sosyal medya da? Hem de olmasını hiç istemediğimiz.
Ne gibi mi?
Sex sonrası selfie'lere ne dersiniz?
Ya da intihar fotoğrafını, videosunu sosyal medyada yayınlamaya ?
Bitti mi? Bitmedi!
Sosyal medya üzerinden canlı tecavüz videosu yayınladılar!
Hayatlarımız insanların sosyal medyada geçirdiği bir kaç saatin parçası olabilmek üzerine kurgulanmış birer film sahnesine döndü. Her şey kurgu, her şey izleyiciyi memnun etmek üzerine kurulu, her şey sahte.
Birkaç gün önce intihar eden Jim Carry'nin eski kız arkadaşı Cathriona White'ın sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına bakıyoruz mesela.
Küçük detaylar haricinde yaşadığı buhranın bir izi görünmüyor. Neden? Çünkü buhran, depresyon like getirmiyor! Böyle dile getirmek her ne kadar acımasızca gelse de kulağa, bu hepimizin içten içe gerçekliğini bilip, dillendiremediğimiz bir gerçek.
Güzel fotoğrafları, yediği yemekler var çoğunlukla. Bir de; işin aslını anlatan, gülümsemelerinin sahte olduğunu itiraf eden, güçsüz görünmek istemediği için her şey yolundaymış gibi davrandığını beyan eden bu yazı!
Dünyanın en güzel filmini çekseniz dahi, gerçekten yaşayamadığınız bir sete döndü yaşamlarımız, gişe rakamları like'larla ölçülen.
Bir yerden sonra insanlar bu filmlere o kadar alıştılar ki, gördüklerinin gerçek birer insan olduğunu dahi unuttular!
2013'te yaşanan bu olay, ölüm selfielerinin ilk örneklerindendi. Hiçbir şey yokmuş gibi, köprünün üstünde hayatını sonlandırmaya çalışan adamı kadraja alıp çektiği fotoğrafı sosyal medyaya bir gurur öğesi gibi yüklemekten çekinmedi beğeni esiri bu kadın.
Neyse ki polisler intihar etmeyi düşünen adamı ikna etmeyi başardı.
Köprü üzerinde intihar etmek üzere bir insan var ve bu dünyanın en güzel şeyiymiş gibi, gülmeye devam ediyorlar! Ölmek üzere olan bir insanın hayatından nemalanmaya çalışıyorlar. Böyle bir kare gördükten sonra aklımıza gelen şey; insanlıktan, leş yiyicilere evrilmiş olabileceğimiz!
Bu görüntülerden sonra ne kadar içinizi ferahlatır bilemem ama bu fotoğraftaki kişi de görevliler tarafından ikna edilerek, intihardan vazgeçti.
Bu da köprüden insanların görünümü!
İnsanlık bizim buralarda da ölmüş! Hani insan severliğimizle, cana değer verdiğimiz sözlerle övünen bizler bile kaybetmişiz değerlerimizi.
Bizler senin hayatın mı daha güzel yoksa benimki mi diye yarışırken sosyal medya üzerinde, o gerçek yaşamın sıkıntılarıyla boğuşuyordu, görmezden geldiğimiz her gösterişsiz yaşam gibi. Görmüyorduk çünkü yeterince (!) ışıltılı değildi yaşamı.
Gözleri zenginlik arayışıyla kör olmuş insanların, hayatlarının 30 saniyesi kadar üzülüp sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ettiği diğer, yardıma muhtaç kişiler gibi o da veri tabanının hayaletleri arasına karıştı.
En acısıysa: Eğer yanında biri olsaydı belki o sırada onunla da selfie çekileceklerdi!