Dünyadaki tüm paranın yarısı, dünyanın en zengin %1’inin elinde.
Mevzu bahis iş dünyası ve yüksek gelirliler olduğu için çok daha şık, çok daha şaşalı cümleler kurulabilirdi; ama pek de gerek yok, açık Türkçe’yle, gerçekle başlayalım:
Dünya nüfusunu ikiye bölsek, ‘fakir yarı’nın dünyadaki tüm zenginliğin yalnızca %1’ine sahip olduğunu görüyoruz. Bir acayip gerçekle istatistiklerimizi noktalayalım; ABD’nin en çok kazanan 25 CEO’sunun yıllık maaş ortalaması, dünyadaki diğer çalışanların ortalama yıllık gelirinin 350 katına denk geliyor.
(kısa not: Başlıktaki sorumuzun yanıtını biz de bilmiyoruz, ama güzel araba görünce hemen yanında fotoğraf çektiren tanıdıklarımız mevcut)
Özeniyoruz biz de.
Bir başka deyişle, ‘özendiriliyoruz’. Kendimize bu %1’lik kesime yakın hayat standartları istiyoruz; alamasak bile almış gibi görünmek istiyoruz. Öyle görünmeyi başarabilenleri takip ediyor, bakıp bakıp iç geçiriyoruz.
RollsRoyce’lar, helikopterler, düzgün vücutlar, renkli içecekler, harika doğada sağlıklı yürüyüşler, pahalı marka şapka ve pahalı marka sepet sponsorluğunda muhteşem piknikler... Artık bize ne estetik geliyorsa; TV’lerde, reklamlarda neler iyi yaşam’ın simgesi olarak gösterilmişse.
Instagram’ımız bu _‘iyi yaşam’_a benzer bir kare yakaladığımız fotoğraflarla dolu. Kimse de kredi kartı borcunu nasıl ödeyeceğini düşünürken suratının girdiği ifadeleri paylaşmıyor, sevgilisinden ayrıldıktan sonraki bol gözyaşlı ve sümüklü peçetelerin resmini paylaşmıyor. Neden? İyi hissetmek, iyi görünmek istiyoruz da ondan… Yani Pinterest gibi yaşam, oh ne harika!
Aylar evvel interneti kıran geçiren 18 yaşındaki süpermodeli hatırladınız mı?
Belki de hatırlamadınız, zira üzerine milyonlarca Instagram fotoğrafına baktık; Dan Bilzerian’ı kıskandık filan... İsmi Essena O’Neil idi; 2000 fotoğrafını silmiş, kullanıcı adını _"Sosyal Medya gerçek hayat değil"_e çevirmişti.
Bu hareketin bir aydınlanma değil de, apaçık ergen bir kızın depresyonu olduğunu düşünüyoruz tabii, ama dikkate alınır tarafları da yok değildi.
"Farketmeden, gençliğimin büyük bölümünü sosyal medyaya, fiziksel görünüşüme ve takipçilerimden aldığım ‘onay’a bağımlı olarak geçirdim. Sosyal medya, -özellikle benim kullandığım gibi kullanıyorsanız, kesinlikle gerçek değil. Sosyal onaylanmaya, like’lara dayanan bir sistem..."
Aferin Essena O’Neil, bu hareketinle aynı
"Facebook’u kapatın!" yazılı kartonlarla video çeken ve yine Facebook’ta fenomen olan çocuk gibi oldun, tutarsızlığınla hepimizi coşturdun. Ama haklısın bir yandan da...
"Kıyafet için para vermedim, bu kadar iyi görünebilmek için sayısız kere fotoğraf çekildim, bu kadar iyi görünmeye çalışırken çok yalnız hissettim."
"Bu kıyafeti takipçilerimle paylaşmam için bana 400 Dolar ödendi."
"ve benim 150.000’e yakın takipçim var, milyona yaklaşan hesaplara tek bir paylaşım için 2000 Dolar ödeyen markalar biliyorum."
Aynı estetik standartlarına inanmaya devam etmemiz için, tek bir post’a 2000 Dolar ödemek... Doğru duyduk, doğru okuduk, sonra scroll down yapmaya devam ettik.
Hafif aşağı indiğimizde de şuna benzer gezi fotoğraflarıyla karşılaştık.
Ama gördüğünüz gibi, kazın ayağı hiç de öyle değildi...
Hindistan’a seyahat eden gezi fenomenimiz, gecekonduları ve tamamlanmamış çirkin beton yığınları yerine,
Büyük resmin çok küçük bir parçasını koymayı tercih etmişti. Çünkü ‘kaliteli yaşam’ standartlarımız vardı ve kendi gezi masraflarının uçak şirketleri tarafından karşılanmasını sağlayabilmek için bu estetik algımızı var gücüyle kaşımak durumundaydı.
Mevzu şu Şangay fotoğrafı kadar aslında...
Herkes üst tarafta yer almak istiyor tabii.
Kaynaklar: businessinsider.com, boredpanda.com [1], [2]