Haftada en az, toplam 150 dakika yürünmesi gerektiğini söyleyen International Hospital ve Acıbadem Bakırköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ender Arıkan, insülinin yürüme ya da spor yoluyla harcandığına dikkat çekerken şunları söyledi:
“İnsülin direncinin oluştuğu yerlerden biri, kaslarımızdır. Ama kaslarımızda ilginç bir mekanizma var. Normal şartlarda, kas hücresi ihtiyacı olan glukozu, insülin sayesinde kullanabiliyor. İnsülün şekerin kaslara girmesini kolaylaştırıyor. Ama kaslarda adeta bir sigorta sistemi var. Bu sigorta sistemine göre, kaslar glukoz ihtiyacı olmadan da insülini kullanıyor. Ancak bu sigorta sistemini harekete geçirmek için egzersiz yapılmalı. Yürüyüş önemli bir egzersiz öyle ki, 45 dakika süren tempolu yürüyüşün olumlu etkisi 48 saat sürüyor.” Günde 45 dakika yürüyen kişilerin insülin direncine karşı önemli bir avantaj elde ettiğini belirten Dr. Arıkan, yürüyüş yapmak için sağlık sorunu olmaması gerektiğini vurguluyor. Egzersizin yanı sıra, kilo verilmesinin de insülin direncini düşüren başka bir faktör olduğunu belirten Arıkan; özellikle belinde yağlanma görülen şişmanların, zayıflamaları gerektiğini söylerken sözlerine şöyle devam etti:
“İnsülin direncinin sadece obezlerde olacağı görüşü doğru değil. Daha az rastlansa da, zayıflarda da aynı sorun ortaya çıkabiliyor. Ancak obezlerin kilo vermesi, insülin direncini kırabiliyor. Kilosunun yüzde 10’unun kaybetmesi bile büyük avantaj haline geliyor.”
Türkiye’de Yaygın Bir Sorun
İnsülin direnci, dünyada ve Türkiye’de yaygın görülen bir sorun. 40-45 yaş arasındaki erkeklerde yüzde 40’lar civarında görülüyor. Kadınlarda ise en sık görüldüğü dönem; 45-50 yaş arası.
İnsülin Direnci Nasıl Oluşuyor?
İnsülin pankreasta salgılanan ve kandaki glukoz seviyesini düzenleyen bir hormon. Glukoz ise besinlerden alınarak kana karışan basit bir şeker. Kandan hücreler aracılığıyla alınıyor ve enerji olarak kullanılıyor. Kandaki glukoz seviyesinin artması, pankreastaki bazı hücrelerin insülin salmasına neden oluyor. İnsülin, kandaki glukozu çeşitli dokulara taşıyan ve kan şekerinin düşmesine neden olan bir nevi aracı görevi görüyor. Ancak insülin direncinde hücreler, insüline karşı duyarsızlık geliştiriyorlar. İnsülin direncinin olduğu durumlarda ise salgılanan insülin yeterli gelmiyor. Vücut 2-3 kat daha fazla insülin salgılamak zorunda kalıyor.
İnsülin direncinin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durum olduğunu söyleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Ender Arıkan, “Tedavi edilmeyen kişilerde diyabet gelişme riski yükseliyor. Tip 2 diyabetin başlangıcı olabiliyor. Bu nedenle Tip 2 diyabete dönüşmeden tedavi edilmesi gerekiyor.”
İnsülin Direnci Olduğu Nasıl Anlaşılır?
İnsülin direnci olup olmadığını anlamak için çeşitli ölçüler var. Ama öncelikle basit bir kan testi yaptırmak gerekiyor. Kişi, açken kanındaki şeker ölçümü yapılıyor. Bu testte, kan şekeri ve insülin ölçümü yapılıyor. Normalde bir kişinin açlık kan şekerinin 100’ün altında olması gerekiyor. Kan testinde taranan kan şekeri 100’ün altında kalırken insülin yüksek bulunuyorsa, direnç kazanıldığını söylemek mümkün.
Doç.Dr. Arıkan test yoluyla insülin direncinin anlaşılması şöyle açıkladı. “Örneğin kan şekeri 90, insülini ise 15 çıkmıştır. Bu durumda direncin varlığından söz etmek doğrudur. Ancak kan şekeri 105, insülin 30 ise, bu kez ciddi bir insülin direnci var demektir.”
Doç. Dr. Arıkan’a göre, insülin direncini anlamayı sağlayan diğer ölçüler şunlar:
•Kişi obezse,
•HDL (iyi kolesterol oranı) düşüklüğü (kadın için HDL 50’nin, erkek için 40’ın altındaysa)
•Trigliserid oranı 150’nin üstündeyse,
•Kan şekeri 100’ün üstündeyse,
•Tansiyon sorunu varsa,
•Bel çevresinin erkekte 94 cm, kadında 80 cm’nin üstündeyse.
Kişide bu kriterlerden 3’ünün bulunması, insülin düzeyine bakmadan da İnsülin Direnci Sendromu teşhisinin konulabilmesi için yeterli sayılıyor.