İnsülin direnci bir hastalık olmasa da diyabet, metabolik sendrom, obezite, kalp-damar hastalıkları, infertilite ve polikistik over sendromu gibi birçok hastalığa zemin hazırlayan önemli bir durum.
Acıbadem International Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Bilge Ceydilek, insülin direncinin neredeyse hep birlikte görüldüğü obezite ve tip 2 diyabetin toplumda görülme sıklığının giderek arttığına dikkat çekerek, “Öyle ki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün 2019 yılı raporuna göre; Avrupa’da obezite görülme sıklığı sıralamasında ilk sırada yer alıyoruz. Tüm bu artış oranlarını değişen sosyoekonomik koşullarla açıklamak mümkündür. Gelişen teknoloji, giderek belirsizleşen çalışma saatleri, ev/iş yeri ayrımının ortadan kalkması sonucu daha az hareket edip daha az kalori yakıyoruz. Ayrıca güvenilir gıdaya ulaşım hem ekonomik imkansızlıklar hem çevre kirliliği ve iklim değişiklikleri ile her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Güvenilir gıdaya ulaşamamak demek ya basit karbonhidratlı ucuz gıdaya yönelmek ya da havamıza, suyumuza ve toprağa karışmış endokrin bozuculara daha çok maruziyet demektir” diyor.
Kısa sürede kilo vermek için şok diyetlerden uzak durun. Faydaları kanıtlanmamış ağır diyetler, popüler diyetler ve tek tip gıda içeren diyetler yerine, beslenme alışkanlıklarınıza ve günlük yaşantınıza uygun, besin çeşitliliğini içeren, sürdürülebilir ve sağlıklı beslenme programları uygulamayı alışkanlık edinin.
Yaz sıcaklarında serinleten içeceklerin ve dondurmaların içeriklerine dikkat edin. Tatlandırıcı şuruplar, şeker ve krema katkısı olmayanları tercih edin.
Hazır gıda, paket ürünlerinden mümkün olduğunca uzak durun. Özellikle pandemi döneminde evlerde kapalı kalınca, kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte ev dışı beslenme çok arttı. Katkı maddeli, şeker ya da hamur içerikli, yoğun işlemden geçmiş ürünler ev dışı beslenmenin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Bunların yerine yeterli protein, yağ ve lif içeren, karbonhidrat ihtiyacının tam taneli tahıllar, meyve ve sebze gruplarından sağlandığı öğünleri tercih edin.
Haftada en az 3 gün, tempolu olmak koşuluyla; yürüyüş, yüzme, bisiklet, koşu ve ip atlama gibi orta yoğunluklu aktiviteler yapmayı alışkanlık edinin. Egzersiz süresi günlük 30 dakikanın, bir haftalık toplamda da 150 dakikanın altında kalmamalı.
Geç saatlere kadar yemek yemekten kaçının. Yaz mevsiminde uzayan akşam yemeklerinin sıklığına dikkat edin. Akşam yemekten sonra masum bir atıştırmalık olacağını düşündüğümüz glisemik indeksi yüksek meyvelerin miktarına dikkat edin; meyveler kabaca bir avuç içini geçmemeli.
Gece saatlerinde uyanık olmak, stres hormonlarının uyku sırasında beklenen düşüşünün görülmemesine, buna ikincil olarak glukoz ve insülin düzeylerinde artışa neden oluyor. Uyku problemlerine karşı; teknolojik ilerleme ve uzaktan çalışma nedeniyle belirsizleşen çalışma saatleri ile dinlenme saatlerinin yeniden düzenlenmesi önem taşıyor.
Riskli grupta iseniz hekim görüşü almanız çok önemli. Ailenizde diyabet öyküsü fazla ise kilo fazlalığınız varsa ya da bel çevreniz kalınsa, bebeğiniz 4 kg’nin üzerinde doğmuş ise, gebelik sürecinde şeker yükleme testi sonuçları yüksek çıktıysa, adet düzensizliği, tüylenme ve aşırı sivilce problemleriniz varsa, hekime başvurmayı ihmal etmeyin.
Yağ, kas ve karaciğer dokularında hücre içine glukoz alımını sağlayan insülin hormonu, enerji metabolizmasındaki hücre içi olayları başlatıyor. İnsüline direnç geliştiğinde hem insülinin hücresel etkisinde azalma oluyor ve glukoz hücre içine alınamıyor hem pankreas bezinden aşırı insülin salınımı oluyor. Glukoz ve insülin dengesindeki bu değişimler nedeniyle; sık acıkma, bel çevresinde yağlanma, yemek sonrası uyku hali ile bitkinlik, terleme, adet düzensizlikleri, aşırı tüylenme, sık ve yaygın sivilcelenme gibi sorunlar gelişebiliyor.