Çocuk obezitesinde dünyanın en önde gelen ülkelerinden biriyiz. Rafta uzun süre kalıp, tazeliğini kaybetmesin diye türlü işlemler uygulanmış tüm paketli gıdalar, karbonhidrat ve şeker tüketiminin hiç artmadığı kadar artması, tarım ve hayvancılığın doğaldan uzaklaşması, hayvanlar çabuk büyüsünler ve hemen kesilebilsinler diye hormonlu yemlerin verilmesi, sebzelerden ve meyvelerden daha çok verim alınabilmesi için olması gereken tarım usullerinden uzaklaşılması ve geliştirilen politikalar ve daha neler neler…
Bu tip doğallıktan uzaklaşmış besinleri tükettikçe bedenimizde hastalıkların ve deformasyonların olması kaçınılmaz olmaya başlıyor.
Bu nedenle ileride doktorla, hastanelerle işimiz olmasın diyorsak, üreticimizi bilelim ve onlara sahip çıkıp, destekleyelim.
Okulda öğrendiğim, benim de çok benimseyerek uyguladığım ve gerçekten yağ oranımı düşüren beslenme modeli LCHF (Low Carb High Fat); bu modelde düşük karbonhidratlı beslenip, enerjimizi iyi yağlardan alıyoruz. Bu tip beslenmede asıl amaç, karbonhidrat tüketimi sınırlı tutup, bol yeşil, iyi yağlar ve iyi proteinlerin beslenmede olması. Şu anda okuduğum Institute for Integrative Nutrition’da birbirinden değerli hocalardan 100’ün üzerinde beslenme sistemi öğreniyorum.
Tüm hocaların öğrettikleri ve inançları birbirinden farklı olabiliyor ama hepsinin ortak noktası kesinlikle ve kesinlikle sebzeler…
“İyi beslenmeye nereden başlamalıyım?” diyenler…
Sebzelerin hayatınızdaki yerini mümkün olduğunca arttırın. Hiç yemiyorum diyenler, hiçbir şey için geç değil, sebze yemeğe başlayın, bol bol. Sebzeyle doymuyorum diyenler, bu bir alışkanlıktan ibaret. Zaman geçtikçe göreceksiniz ki hücreleriniz doyacak ve sebze ağırlıklı beslenmeyle de kendinizi tok hissetmiş olacaksınız. Sebzeler bol lifli yiyecekler olduğundan bizi uzun süre tok tutarlar.
Yeşil sebzelerle beslenmenin en önemli yararlarından birkaçı...
Düşük karbonhidratlı beslendikçe eskisi gibi acıkmadığınızı fark edeceksiniz. Çünkü karbonhidrat yedikçe insanda sürekli bir yemek yeme isteği oluşuyor. Herşeyin başı insülin hormonumuzu dengede tutabilmekte. İnsülin; kas, yağ ve karaciğer gibi kan şekeri kullanılan dokulara şekerin alınmasını ve kullanılmasını sağlayan, Pankreastan salgılanan şeker metabolizmasını düzenleyen hormondur. Dokularda insülin direnci varsa şekerin dokulara alınıp, kullanılması, yakılması zor olur. Bu durum daha çok insülin salınmasına neden olur. Insülin direnci arttıkça, şeker kontrolünü sağlamak için insülin de artmış olur. Bu da vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir. Fazlasıyla salgılanan insülin, alınan gıdaların yağ olarak depolanmasına neden olur. Giderek daha çok salgılanmak zorunda kalan insülin zaman içinde pankreası yorar. Bu da ciddi sorunlara yol açan rahatsızlıkların başlangıcıdır.
Kaçınmamız ve ölçülü tüketmemiz gereken Karbonhidratlar?
Tam buğday, tüm tahıllar, pirinç ve türevleri, bulgur, yulaf ezmesi, kinoa, bulgur, muz ve kavun gibi yüksek şekerli meyveler. Ben de bunları ölçülü olarak tüketiyorum.
Nedir İyi Yağlar?
Zeytinyağı, zeytin, avokado, ceviz, badem gibi kabuklu yemişler, hindistan cevizi yağı, gerçek tereyağı, doğal deniz balığından aldığımız yağlar.
Peki canımız kek, poğaça, kurabiye istediğinde ne yapacağız?
Yavaş yavaş azaltarak yiyeceğiz. Beyaz un yerine kullanabileceğimiz alternatifleri çeşitlendirerek, tariflerimizi geliştireceğiz. Benim en çok kullandıklarım; badem sütünden arta kalan badem posası, hindistan cevizi unu ve organik karabuğday unu. Bunlarla ilgili birçok tarifimi instagram hesabımda ( @ebrununsagliklidunyasi ) bulabilirsiniz.
Herkese az karbonhidratlı ve bol sebzeli günler dilerim.