Irak işgalinin öteki yüzü

ABD’nin Irak Savaşı’nın bitmesine günler kala savaşın bilançosu da netleşiyor.

Ordunun içinde yaşananlarla ilgili gün yüzüne çıkan gerçekler, ABD’lilerin Irak Savaşı’nda gördüğü zararın ölen 4 bin 400 civarında askerle sınırlı olmadığını gösteriyor.

Bunlardan biri de ABD’li kadın askerlerin uğradıkları cinsel saldırı ve tecavüzler. Virginia bölge mahkemesinde, Şubat ayında 16 muvazzaf ve yedek asker tarafından ABD’nin eski savunma bakanları Donald Rumsfeld ve Robert Gates’e karşı bir dava açıldı. Hatta kısa bir süre önce şikayetçi sayısı 30’a yükseldi.

Söz konusu davanın gerekçesi ise Rumsfeld ve Gates’in bakanlıkları döneminde, askerlerin cephede uğradıkları cinsel saldırıları önlemek ve soruşturmak için gerekenleri yapmamış olması. Bu davacılardan biri olan Jessica takma isimli Irak gazisi deniz piyadesi, El Cezire’ye uğradığı saldırıyla ilgili şikayette bulunduktan sonra yaşadıklarını anlattı.

Reklam
Reklam

ŞİKAYET BASKISI TECAVÜZDEN BETER
Jessica, “Uğradığım baskı saldırının kendisinden çok daha kötüydü. Komutanların cinsel saldırı kurbanları üzerinde çok büyük gücü var. Aynı anda hem yargıç, hem jüri, hem cellat hem de belediye başkanı gibiler. Şikayette bulunursanız sizi ezer geçerler” dedi. Aslına bakılırsa ABD ordusundaki cinsel saldırı ve tecavüz olaylarıyla ilgili tartışmalar yeni değil. Örneğin bir araştırmaya göre, ABD ordusundaki her üç kadın askerden biri, cephede geçirdiği süre içinde tecavüze uğruyor.

Özellikle 10’uncu yılını dolduran Afganistan Savaşı ve 2003’ten bu yana devam eden Irak Savaşı bu rakamı çok yukarılara taşıdı. Afganistan ve Irak cephelerinde savaşan ABD’li askerlerin yüzde 11’i kadınlar. Ordunun genelinde ise bu oran yüzde 15’in üzerinde. Özetle 200 bin kadın askerden bahsediyoruz.

ERKEKLER DE YAŞIYOR
Ancak saldırı ve tecavüz olayları sadece kadınları da etkilemiyor. Muvazzaf ve yedek kadın askerlerin yüzde 60’ı, erkek askerlerin ise yüzde 27’si Askeri Cinsel Travma’dan (MST) muzdarip. Saldırganlar ise emir-komuta zincirinin, daha üst basamaklarında olmanın kendilerine verdiği rahatlıkla hareket ediyor.
Savunma Bakanlığı daha önce defalarca bu sorunla başa çıkmak için çalışmalar yürüttüğü yönünde açıklamalar yaptı. Ancak bu “salgın”ın yayılması, bakanlığın pek de başarılı olmadığına işaret ediyor. Bakanlığın en önemli adımlarından biri, 2005 yılında kurulan Cinsel Saldırıları Önleme ve Yanıtlama Dairesi (SAPRO) oldu. Ancak SAPRO’nun kurulması da çözüm olmadı. Çünkü ABD Devlet Hesap Verebilirlik Dairesi’nin raporlarına göre SAPRO ile Savunma Bakanlığı’nın disiplin kolu arasında işbirliği kurulamadı. Dahası SAPRO’nun finansman sorunları yaşadığı da belirtildi.

Reklam
Reklam

SAPRO ÖNEMLİ AMA YETERLİ DEĞİL
SAPRO’nun hayata geçirdiği “sınırlı ihbar” sistemi saldırıya uğrayan askerlerin kimliklerinin gizli tutulmasına fırsat veriyor.

Bu uygulamayla ihbar sayısında bir artış yaşanmış ve saldırıya uğrayanların sesini çıkarması için bir fırsat doğmuş olsa da doğrudan soruşturma başlatılmıyor. Eski bir deniz piyadesi ve Ordu Kadınları Hareket Ağı (SWAN) politika direktörü olan Greg Jacob, “Sınırlı ihbar ordunun saldırıların suç boyutlarını göz ardı etmesine izin veriyor” dedi.

Ordu yetkilileri ise 2009’dan bu yana ilerleme kaydedildiğini iddia ediyor. SAPRO Basın Sözcüsü Cynthia Smith, “Savunma Bakanlığı cinsel saldırı konusunda sıfır hoşgörü politikası uyguluyor” dedi. Ancak saldırıların soruşturulma oranı hala yüzde 8 civarlarında. Kadınların sivil mahkemelerinde açtığı tecavüz davalarının oranının yüzde 40 olduğu düşünüldüğünde, görünen o ki birçok saldırgan elini kolunu sallaya sallaya barakaların arasında dolaşmaya devam ediyor.

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: