Vatan Gazetesi'nin haberine göre, Bush döneminin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld kitabında Irak savaşından dolayı pişmanlık duymadığını söyledi.
Kaostan Bush ve Powell’ı sorumlu tuttu. Irak’ta Felluce, Tikrit, Ramadi gibi kentlerin Sünni direnişin merkezi haline gelmesi yüzünden Türkiye’yi suçladı.
Irak Savaşı’nın mimarı olarak Bush kabinesinde Savunma Bakanlığı yapan Donald Rumsfeld’in beklenen anı kitabı haftaya piyasaya çıkıyor. Washington Post ve Daily Beast sitesi 815 sayfalık kitabın çarpıcı bölümlerini dün yayınladı. İşte Rumsfeld’in gözünden Irak ve Afganistan Savaşları’na liderlik ettiği yıllar:
* 11 Eylül saldırılarından sadece birkaç saat sonra Clinton döneminde de görev yapmış olan eski CIA direktörü James Woolsey, teröristlerin Saddam ile bağlantılı olabileceği fikrini ortaya attı. ABC ve Guardian da benzer iddiaları haber yapmıştı. İddialar çok mantıksız değildi. Saddam İsrail’e intihar saldırısı düzenleyen Filistinliler’in ailelerine 25 bin dolar veriyor, PKK, Halkın Mücahitleri gibi terör örgütlerini de destekliyordu.
* Türkler Talibanın dünya çapında Müslümanların çıkarlarını tehdit ettiğini biliyordu. Yıllarca Türkiye’yi batıya yönelen müslüman bir demokrasi ve NATO üyesi olarak Batı ve Doğu arasında bir fonksiyon görebileceğinden dolayı ABD için anahtar rolünde gördüm. Hep Yunanistan’ın, siyasi olarak aktif olan Yunan-Amerikanların da etkisiyle ve Kongre’deki temsilcileriyle, Türkiye üzerinde tercih edilmesinden endişe ettim. Zamanı gelince Türkiye’nin desteğini alabilmek için ABD’nin kamu önünde Türkiye hakkında daha çok destek vermesi gerektiğini’’ savundum.
Bush Ankara’ya gitseydi..
* ABD’li diplomatların iyimserliğine rağmen ABD, Türkiye’yi kuzeyinden Irak’a girmek geçiş izni almak konusunda ikna etmekte zorluklar yaşıyordu. Kritik oylamaya yaklaşılan aylarda Türk yönetimi istediğimiz kabulün bize verileceği konusunda kendine güveniyordu. Kimse TBMM’de tezkerenin çıkmayacağını beklemedi. Bush başkanlığının ilk aylarında Türklerle beraber çalışmanın önemini düşünüyordum çünkü ileride onların yardımına ihtiyacımız olabilirdi. Ama TBMM jilet farkıyla ABD’nin geçiş talebini kabul etmedi.
* Bölgede anahtar konumundaki NATO müttefiğinden alınamayan destek, operasyonel olarak büyük bir terslik ve siyasi olarak bir utançtı -büyük ihtimalle kaçınılabilecek bir utanç. Dışişleri Bakanı Powell çalışmalarımıza Ankara’yı ziyaret ederek ve kişisel olarak durumu anlatarak yardım edebilirdi. Ben de Türkiye’yi o kritik haftalarda ziyaret edebilir veya Başkan Bush ve Başkan Yardımcısı Cheney’e kişisel olarak Türk liderlere başvurmalarını isteyebilirdim...
* Irak’ı kuzeyden işgal edememiz Irak’ta Sünni direnişin güçlenmesine sebep oldu. Militanlar, Tikrit, Ramadi Felluce gibi Amerikan ordusunun hiç kontrolünün bulunmadığı kentleri direniş merkezi yaptı.
Saddam habere inandı
* 2002 yılının yaz aylarında yardımcılarım bana bir not verdi. New York Times’ın, CENTCOM’un savaş planını ele geçirdiği ve Irak operasyonunu nasıl gerçekleştireceğimizi bire bir yayınlayacaklarını öğrendim. Hemen General Pace’ten genel yayın yönetmenini arayıp haberi yayınlamaktan vazgeçmelerini söylemesini istedim. Saddam’ın savaş planımızı önceden bilip buna göre hazırlık yapması, daha fazla Amerikan askerinin canını tehlikeye atmak olurdu. Pace gazeteyi aradı ancak gazete, bazı ayrıntıları vermeden haberi yayınladı. O zaman kendi kendime, “Keşke bu planı sızdıran kişiler ve bu haberi yayınlayanların kızları ya da oğulları da orduda olsa, acaba o zaman da bunu yaparlar mıydı?” diye söylendim.
* Ancak NY Times’ın haberleri işimize yaradı. İşgal öncesinde yayınlanan haberde Irak’ın Türkiye üzerinden işgal edileceği belirtiliyordu. Türk meclisi tezkereyi reddetmiş olmasına rağmen Saddam’ın generalleri gazetenin haberine inanmayı tercih etti. Irak ordusunun bir kısmını kuzeyden gelecek saldırıyı karşılamaya hazırladılar. Basındaki her habere inanmamaları gerektiğini bilmiyorlar.
* Irak operasyonu devam ederken El Cezire’nin, “Amerika İslam’a savaş açtı” şeklindeki yayınına karşılık Türk ordusunun da Irak’a koalisyon güçleri içinde konuşlanmasını önerdim. Türk meclisi 2 tümen asker göndermeyi kabul etti. Ancak Irak liderleri bunu istemediler.
Kitle imha silahları hakkında yalan söylemedik, yanıldık
* Irak Savaşı kararını desteklemekten dolayı pişman değilim. Saddam’ın kitle imha silahları olmadığını bilsem de bu savaşın gerekli olduğunu düşünürdüm. Saddam’lı bir bölge şu an çok daha kötü durumda olurdu.
* Bakanlığım dönümimdeki en büyük pişmanlığım Ebu Garib skandalı sonrasında istifamda ısrar etmeyişimdir. Fotoğrafları gördüğümde şoke oldum. Bush bana, “Don, birinin kellesinin uçması gerek” dediğinde istifaya hazır olduğumu ona bir notla bildirdim. Fakat bunu kabul etmedi. “Sence Genelkurmay Başkanı Myers’ı mı görevden almalıyım?” diye sorduğunda “Yanlış kişiyi kovmuş olursunuz” diye yanıt verdim. Sonunda ikimizin de görevde kalmasını seçti.
* 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği saatlerde Pentagon’a gerçekleşen saldırı sonrasında ofisim dumanla kaplandı. Hemen binayı boşalttık. Aradan 12 saat geçtikten sonra yardımcım Torie Clarke yanıma gelip, “Eşinizi aradınız mı?” diye sordu. Olumsuz yanıt verince de bana, “O... çocuğu” dedi. Haklıydı...
* Irak’ta savaş sonrası kaosun nedeni Savunma Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasındaki büyük koordinasyonsuzluktu. Dışişleri Bakanı Colin Powell ve benim bakış açılarımız çok değişikti. Başkan her ikimizin de farklı görüşlerimiz olduğunu biliyordu ancak iki bakanlığı uzlaştırmak için hiçbir şey yapmadı.
* Kitle imha silahları konusunda kimseyi aldatmadık. Başkan Bush yalan söylemedi, Başkan Yardımcısı Cheney yalan söylemedi, CIA Başkanı George Tenet yalan söylemedi, Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice yalan söylemedi, Kongre yalan söylemedi. Daramatik olan gerçek şu ki, hepimiz yanıldık...