İran’da son günlerde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar ülkede kitlesel protestoların meydana gelme ihtimalini güçlendiriyor. Söz konusu toplumsal olayların “nasıl” ve “ne düzeyde” gerçekleşeceği ise ayrı sorular. İran’da rejim değişikliğiyle sonuçlanacak bir halk hareketinin oluşması zor görünse de bazı gruplar ekonomik ve sosyal sorunlar altında ezilen halkın öfkesini kullanmayı hedefliyor.
Bölgedeki en önemli komşularımızdan biri olan İran’da meydana gelecek toplumsal bir hareketlenmenin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği sorusu önemini korurken, son günlerde meydana gelen olaylar ve açıklamalar “İran’da neler oluyor ve olacak?” sorularını sormamızı zorunlu kılıyor.
TRUMP ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
İran lideri Ali Hamaney’in çarşamba günü yaptığı “ABD ekonomik yaptırım ve güvenlik sorunlarıyla İran’da ayrılıklara yol açarak iç savaş çıkarmayı planlıyor. Herkes dikkatli olsun. ABD 2019 yılı için bir plan hazırlamış olabilir” açıklaması, durumun ciddiyetini ortaya koyması yönünden önem arz ediyor.
İran’a karşı ılımlı politikalarıyla tanınan Barack Obama’nın ardından ABD başkanı olan Donald Trump’ın Tahran yönetimine karşı “şahin” tavrı, yakında bu bölgede meydana gelecek olayları haber verir gibiydi. Trump İran düşmanlığıyla ün yapmış ABD’li politikacıları çalışma timine dahil ederken, aynı zamanda yıllarca üzerinde çalışılan nükleer anlaşmayı da kaldırıp çöpe attı.
'İRAN'DA HALK REJİMİN YIKILMASINI İSTİYOR'
İsrail yönetimi İran’a karşı mücadelesinde Trump’ın işbirliğinden duyduğu memnuniyeti her fırsatta dile getirdi. Tahran yönetiminin bölgedeki nüfuzunun sona erdirilmesi adına atılan her adımda İsrail ve ABD işbirliğini görülürken, Suudi Arabistan’ın da İran karşıtı bu ittifakta yerini alması kimseyi şaşırtmadı. Söz konusu birliktelik, uzun yıllar boyunca yurt dışında varlığını sürdürmek durumunda kalan İran rejimi karşıtlarını cesaretlendirdi.
ABD merkezli Radyofarda haber sitesi 23 Mayıs günü “İran’da halk rejimin yıkılmasını istiyor” başlıklı bir haber yayımladı. Sokak röportajlarına yer verilen haberde, halkın rejimden duyduğu rahatsızlık ve yıkılmasını isteyişi konu ediliyordu. Rejim karşıtı Halkın Mücahitleri örgütüne ait Twitter hesabından, bazı Avrupa merkezli insan hakları örgütleri temsilcilerinin bir araya geldiği, İtalya’da düzenlenen toplantının videosu paylaşıldı. Toplantıda yabancı ülkelerden temsilciler, İran’daki sokak gösterilerini desteklediklerini duyurdular. Bu toplantı İran aleyhine Batı’da düzenlenen toplantıların ne ilki ne de sonuncusuydu fakat İran rejimine muhalif yapılanmaların son günlerde ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerindeki çalışmalarına hız verdikleri de bir gerçek.
Fransa’nın başkenti Paris’i merkez edinen Halkın Mücahitleri örgütü, düzenlediği toplantılarla İran rejiminin yıkılmasının yaklaştığını duyururken, devrik Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin oğlu Rıza Pehlevi Batı medyasına verdiği mülakatlarda “Yeni İran devleti”nin yapısıyla ilgili açıklamalar yapıyor.
DİRİLİŞ HAREKETİ
Devrim günlerinde ülkeyi babası Muhammed Rıza Pehlevi’yle terk eden Rıza Pehlevi yıllardır ABD’de yaşıyor. “Veliaht Prens” ABD’nin Tahran yönetimine karşı elinde tuttuğu bir koz olarak ortaya çıkıyor. Rıza Pehlevi son günlerde sosyal medyada “Milyonlar meydana!” sloganıyla boy gösteren Diriliş (Fereşgerd) Hareketi’yle gündeme geldi. Hamaney’in başında olduğu İran rejimini yıkmak için milyonlarca kişinin aynı gün sokaklara dökülmesini ön gören Diriliş Hareketi, başkent Tahran’daki stratejik noktaları ele geçirmeyi hedefliyor.
'İRAN'I GERİ ALACAĞIZ'
“İran’ı geri alacağız ve tekrar kalkındıracağız” söylemini ön plana çıkaran hareket 3 ay önce, 17 Eylül 2018 tarihinde kuruldu. “Saltanatçılar” olarak bilinen grup yayımladığı kuruluş bildirgesinde, “Veliaht Prens” Rıza Pehlevi’den muhalifleri birleştirecek kilit isim olarak bahsederken, aynı zamanda İran rejimini yıkıp seküler bir devlet kurmak için referanduma gidilmesi çağrısında bulunuyor.
Bir süredir Devrim Muhafızları içinde darbe yanlısı bir grubun varlığından da bahsediliyor. Az da olsa bazı komutanların bu hareketin yanında yer alacağı iddia ediliyor. Yine bazı kurumlarda “Veliaht Prens”e sempatisi olan saltanat yanlısı kişilerin örgütlendiği öne sürülüyor.
Merkezi ülke dışında olan bir hareketin gerçekçi olmadığı düşünülüyor. Yaklaşık 40 yıldır İran’ın dışında olan “Veliaht Prens” Pehlevi’nin ülke şartlarına yabancı olduğu, bu sürede değişen İran siyasetini ve toplumsal yapıyı doğru okuyamadığı söyleniyor. Her ne kadar İran’da halkın bir kesimi devrim öncesi Şah Muhammed Rıza Pehlevi günlerini özlemle yad etse de, bu özlem karizmatik lider profilinden uzak “Veliaht”a yeterli krediyi sağlamıyor.
Reformistlere yakınlığıyla bilinen İranlı siyaset bilimci Sadık Zibakelam 22 Eylül günü İtimad gazetesine verdiği demeçte, Diriliş Hareketi’ni “içi boş sloganlar atan bir hareket” olarak değerlendirdi. Söz konusu hareketi, İran’daki sorunların çözümüyle ilgili somut önerileri olmamakla suçladı. Diriliş Hareketi’nin “Milyonlar meydana” sloganını gerçekçi bulmadığını söyleyen İranlı Marksist siyasetçi Mecid Keyanzad da Kasım ayında yaptığı konuşmada “Böyle bir hareketi ülke içinde kim organize edecek, bu belli değil” dedi.
PROTESTOLAR BİRÇOK KENTE YAYILMIŞTI
Geçen yılın Aralık ayında Meşhed kentinde ekonomik sorunlar sebebiyle başlayan protesto gösterileri, aralarında Tahran ve İsfahan’ın da bulunduğu birçok kente yayılmıştı. ABD ve İsrail’in destek açıklaması yaptığı, esnaf ve öğrencilerin katıldığı sokak gösterileri polisin müdahalesiyle bastırıldı ve 25 kişi hayatını kaybetti.
Şubat ayında Tahran’da Gonabadi tarikatı üyeleri gösteriler düzenledi. 5 emniyet görevlisinin hayatını kaybettiği olaylar polisin sert müdahalesiyle bastırıldı. Olaylardan sorumlu tutulan bir tarikat üyesi idam edildi.
Doların hızla yükselişe geçmesi piyasaları altüst ederken, Haziran ayında Tahran’ın en önemli alışveriş merkezlerinden “Büyük Çarşı” esnafı ekonomik gidişatı gerekçe göstererek kepenklerini kapattı. Meclis binası önüne taşınan esnaf gösterileri, protestoya katılanların dükkan ruhsatlarının iptal edileceğinin duyurulmasıyla son buldu. Mayıs ayında kısa süreli greve giden kamyoncular, her ne kadar Temmuz ayında genel grev başlatıp kontak kapatsalar da, devlet tarafından kamyon sahiplerine dağıtılan binlerce yeni kamyon lastiği kontakların yeniden çevrilmesine yetti.
Öğretmenler Birliği’nin sosyal medyada “Öğretmenlerin genel grevi” sloganıyla duyurduğu eylem ise Ekim ve Kasım aylarında tekrarlansa da neticesiz kaldı. Huzistan eyaletine bağlı Şuş ilçesindeki şeker fabrikası işçileri, 3-4 aydır alamadıkları maaşları için yaklaşık 3 hafta boyunca sürdürdükleri eylemlerini, maaşlarının ödenmesi üzerine sonlandırdı. İşçi sözcüleri söz konusu grevin rejim aleyhine olmadığını, barışçıl gösteriler olduğunu defalarca tekrarladı. Ahvaz kentindeki çelik fabrikası işçilerinin eylemleri bir ayı geçti. 15 işçinin gözaltına alındığına dair haberler geliyor. Tahran ve diğer kentlerden işçilere verilen destek cılız kaldı. Su sorunu nedeniyle İsfahan çiftçileri zaman zaman eylem yapsalar da Tahran yönetiminin dikkatini çekemiyorlar.
İfade özgürlüğü, insan hakları ve fırsat eşitliği gibi temel konularda devrimden bu yana ilerleme kaydedilemeyen ülkede, halk ülke içindeki siyasi gruplardan ümidini kesmiş durumda. Beklentilere cevap veremeyen muhafazakarlardan ve reformistlerden umudunu kesen halk ne yapacağını bilemez hale geldi. Rejimi yıkmak için uygulandığı düşünülen ekonomik ambargolar, müesses nizamı ve devlet ricalini teğet geçerken asıl zararı halka veriyor. Ambargoya bağlı olarak meydana gelen yüksek enflasyon ve dövizdeki belirsizlik halkın ekonomik sıkıntısının derinleşmesine sebep oluyor. Ekonomik sorunları iliklerine kadar hisseden insanlar, yaptırımları uygulayan ülkelerden beklentinin yersiz olduğuna inanıyor.
Yaklaşık 4 milyon devlet memuru, 2 milyon civarında asker ve polisin bulunduğu İran’da, halkın devleti kökten sarsacak bir kalkışmaya girişmesi yakın gelecekte mümkün görünmüyor. Bölgesel ve sınırlı bazı protesto gösterileri meydana gelse de, 1979 yılındaki devrimde olduğu gibi topyekûn bir ayaklanmanın oluşması için şartların vücuda geldiği söylenemez. Ülke içindeki siyasi grupların arasındaki ayrılıklar ve ülke dışındaki muhaliflerin çeşitli ülkeler tarafından yönlendirilmeleri, ortak bir hedefe yönelmiş bir düşünce yapısını ve ortak bir liderin meydana çıkmasını imkansız kılıyor. Ülkenin istikrarının korunmasını savunanlar, bir karışıklık durumunda halka Suriye’yi örnek gösteriyor.
AA