Ülkedeki yaşam standartları nedeniyle başlayan protestolar üç gündür sürüyor. Devrim Muhafızları Komutanı İsmail Kovsari protestoların, siyasi sloganların atıldığı ve mülklerin yakıldığı bir hale dönüştüğünü söyledi ve ekledi:
''MÜLKLERİ YAKMAYACAKLARDI''
"Eğer bu insanlar artan fiyatlar nedeniyle sokaklara çıktıysa o sloganları atmayacaktı, mülkleri ve arabaları yakmayacaktı." İranlı yetkililer protestolardan "karşı devrimcileri ve yabancı güçlerin ajanlarını" sorumlu tuttu.
BATIK FİNANS ŞİRKETLERİNİN MAĞDURLARI
Aslında bu protestolar bir anda ortaya çıkmadı. Son bir yıl içinde başta Tahran olmak üzere birçok kentte, sayıları 6 bini bulan batık finans şirketlerine yatırımlarını kaptıran mağdurlar, küçük çaplı da olsa gösteriler düzenleyip sert sloganlar eşliğinde seslerini yükseltiyordu.
İran'da bu şekilde mağdur edilen birkaç milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Devlet ve hükümet kurumları, gösteriler büyümediği sürece bunlara müdahalede bulunmadı.
YOKSUL KESİM VE MUHALİFLER DE GÖSTERİLERE KATILDI
Son günlerdeki gösterilere katılanların büyük çoğunluğunu yine bu kişiler oluşturuyor. Ancak bu kez toplumun yoksul tabakası ve muhalif siyasi grupların da bunlara katıldığı görülüyor.
Göstericilerin ana hedefini, ülkedeki hayat şartları, yoksulluk ve işsizliğe itiraz oluştururken, İran'ın ekonomisi ile dış siyasetinin iç içe bir yapıya sahip olması, bu üç grubun gösterilerdeki ilişkisini ortaya koyuyor.
GÖSTERİLERDE ATILAN SLOGANLAR
Örneğin, göstericiler, "Paralarımızı Suriye, Gazze ve Lübnan'da harcamayın" diye itiraz ediyor, "Halk dilenecek duruma düştü" diye haykırıyor. Yine, Rıza Şah Pehlevi'yi ülkenin modernleşme simgesi olarak görenler gösterilerde ona dua ediyor.
Halkın gösterilerde attığı diğer sloganlar ise şöyle: "Suriye'yi bırak da bizim halimize bir bak", "Ne Gazze, Ne Lübnan, canım İran'a feda olsun", "Kahrolsun Hizbullah", "İslam cumhuriyeti istemiyoruz", "İstiklal, özgürlük, İran Cumhuriyeti" ve "Halk dilenciliğe başladı".
Şüphesiz, İran'daki iki siyasi kanadın yetkilileri de sahip oldukları istihbarat ve güvenlik kurumları sayesinde, bu yönde bir olayın patlak vermesini bekliyorlardı. Ancak, halkın içinde bulunduğu ekonomik alandaki hoşnutsuzluğun dışa vurulması amacıyla bunlara engel olmama yolunu seçtiler.
GÖSTERİLER DAHA DA YAYILABİLİR
Tamımına yakını muhafazakâr kesime ait olan söz konusu batık mali kurumlar iflas ilan ettikleri için mağdurların yatırımlarının akıbeti belirsizliğini koruyor.
Hükümet, yalnızca İran Merkez Bankası güvencesi altında olan "Caspian" ve "Elbürz" şirketlerine ait borçları ödemeyi kabul etti. Diğer batık şirketlerin borçlarının üstlenilmemesi, gösterilerin daha da yayılmasına neden olabilir.
Söz konusu borçların devletin bütçesinden ödenmesi halinde ise toplumdaki diğer kesimlerin itirazıyla karşı karşıya kalınacak. Öte yandan ciddi mali kaynak eksikliği nedeniyle hükümetin tüm bu borçları karşılayamayacağı da açık.
HÜKÜMET "YASA DIŞI" İLAN ETTİ AMA GÜVENLİK GÜÇLERİ ENGELLEMEDİ
Öte yandan, son olayları düzenleyenlerle ilgili birçok senaryo konuşuluyor. İran'da her türlü sokak gösterisi ancak, hükümete bağlı İçişleri Bakanlığı ile İran Liderine bağlı güvenlik güçlerinin izin ve uyumuyla düzenlenebilir.
Hükümetin bu gösterileri "izinsiz ve yasa dışı" ilan etmesine rağmen, polis ve Devrim Muhafızları Ordusu güçleri hiçbir şekilde olaylara engel olmadı. Gösterilerin birkaç gündür devam ettiğini göz önüne alarak bu konuda bir "gafil yakalanmanın" söz konusu olmadığı da gayet açık.
HEM REFORMCU HEM MUHAFAZAKÂR KANAT HEDEFTE
Son günlerdeki gösterilerde, başta 2009 yılında reformcu kanadın lehine meydana gelen olaylar olmak üzere, bundan öncekilerin aksine, hem reformcu hem de muhafazakâr kanat sloganların hedefinde yer alıyor. Bu durum, iki kanadın yetkililerinin yanı sıra siyasi yorumcular tarafından da hayretle karşılandı.
Her şeye rağmen bu gösteriler siyasi bir boyut kazanarak yetkililerin beklemediği bir aşamaya evrilmiş durumda. Bu nedenle, gösterilerin ülke geneline yayılmasıyla hem hükümet kanadı hem de muhafazakârların yetkilileri olaylarla ilişkilerinin olmadığını belirterek birbirlerini suçlama yoluna gittiler.
KARŞILIKLI AÇIKLAMALAR
İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri hafta sonu yaptığı konuşmada, "Ekonomik konular diğer konulara bahane edilmiştir. Arka planda farklı senaryolar yer alıyor." dedi. Hasan Ruhani hükümetinin resmi yayın organı İran gazetesi de dün birinci sayfasında yayımladığı bir makalede, "Bazıları halkı, emellerine ulaşmak için bir oyuncak sanıyor." ifadesine yer verdi.
Karşı tarafta ise, Tahran Cuma İmamı bu haftaki hutbesinde, "Halkınzihninin zehirli düşünceler, dengesiz sözlerle bulanmaması için sosyal alanı serbest bırakmamalıyız." ifadelerini kullandı. Muhafazakâr kanadın güçlü siyasetçilerinden ve İran Liderine bağlı Keyhan gazetesi müdürü Hüseyin Şeriatmedari, "Halkın geçim konusundaki rahatsızlığı, fitnecilerin yeni fitnesi." açıklamasında bulundu. Devrim Muhafızları Ordusu da olayları, "Birtakım gruplar yeni fitne peşindeler." ifadesiyle değerlendirdi.
Uluslararası ilişkiler ve siyaset uzmanı Ferzane Rustayi gibi İran Cumhurbaşkanı Ruhani hamileri, muhaliflerin söz konusu gösterileri, itirazlarını duyurmak için kullanmasına yol açtığı kanaatindeler. Ruhani'nin, İran rejiminin, Yemen'e müdahale, kadın ve Sünni bir bakanın kabinede yer almaması siyasetine karşı koyamaması ve muhalif liderler Mehdi Kerrubi ve Mir Hüseyin Musevi'nin ev hapsi karşısında sessiz kalmasını buna gerekçe gösteriyorlar. Bu gösterileri kısaca, "Ruhani'ye verilen oyların pişmanlığı" olarak da adlandırabiliriz.
İran'da son 20-30 yıllık dönemde yaşanan olaylar, ister sosyal, ister ekonomik, ister kadın hakları ya da doğayla ilgili olsun hiçbir gösterinin siyasi boyut kazanmasının önüne geçilemediğini gösteriyor. Son olarak, Hasan Ruhani'nin cumhurbaşkanlığıyla noktalanan reformcu ve muhafazakâr kanadın yakınlaşmasının, her iki kanada yönelik siyasi itirazları da beraberinde getirdiğini söylemek mümkün