AKP ile CHP arasındaki yeni gerilim konusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkenin en büyük bankalarından İş Bankası'ndaki miras hisselerinin kullanımı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bankanın kurucusu Atatürk'ün, gelirleri Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmak üzere CHP tarafından temsil edilen yüzde 28,09'luk hissesinin Hazine'ye devri için düzenleme yapılacağı açıklamasına ana muhalefet partisinden "Direniriz" yanıtı geldi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Erdoğan'a destek verdi, AKP'de hisse devrinin yasal altyapısını oluşturmak için çalışma başlatıldı.
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan, İş Bankası hisselerininin Hazine'ye devrini neden gündeme getirdi? Hangi formüller tartışılıyor? CHP bu çıkışı nasıl yorumluyor, nasıl direnecek? İş Bankası'nın Hazine'ye devrini daha önce kimler istedi, kimler gerçekleştirdi?
Merak edilen bu soruların yanıtlarına ilişkin olarak AKP ve CHP'de yapılan değerlendirmeler, siyasi kulislerde konuşulanlar ve hukukçuların değerlendirmeleri şöyle:
Tartışmanın a**rdında siyasi hesap var mı?**
CHP'nin İş Bankası'ndaki Atatürk Hissseleri'ni temsil etmesine ilişkin tartışma yeni değil. Yeni olan, Erdoğan'ın konuyu son dönemde bir kez daha gündeme taşıyıp, "Yasal düzenleme yapılacak" noktasına gelmesi ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin desteği,
Ankara kulislerinde bu durumun altında "siyasi hesapların yattığı" değerlendirmesi yapılıyor.
AKP ve MHP, "başkanlık sistemi"ne geçişin oylandığı 16 Nisan 2017 referandumundan bu yana ortak hareket ediyor. İki parti CHP'yi de, "PKK'nin temsilcisi" olarak gördükleri HDP ile ittifaka zorlayan, onları yan yana göstermeye dönük hamlelerden kaçınmıyor. HDP'nin yine TBMM'ye girmesinden de, CHP'yi ve bu partinin "stratejik oy kullanan" seçmenini sorumlu tutuyor.
Bu tutum, çözüm sürecinin sona ermesi, milliyetçi oyların MHP'de temsili nedeniyle "yeni seçmen kitlesi"ne açılmanın yollarını arayan Erdoğan'ın, "Atatürkçü seçmeni" de partisine çekebilmek için, "CHP, Atatürk'ün partisidir" algısını yıkma hamlesi olarak da yorumlanıyor.
Erdoğan'ın, İş Bankası hisselerini de CHP'nin elinden alarak, resmi olarak da Atatürk'le bağını koparma hesabı yaptığına işaret ediliyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, son yıllarda sık sık, "CHP, Atatürk'ün adını ağzına almayı hak etmiyor. CHP'nin Atatürk'le zaten çok daha önceden zayıflamaya başlamış ilişkisi 10 Kasım 1938'de tamamen kesilmiştir" görüşünü dile getiriyor. Son açıklamalarında da CHP'nin "Atatürk'ü suistimal ederek" İş Bankası hisselerini kullandığını söyledi.
Erdoğan'ın, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu tür bir mal varlığı herhangi bir siyasi partinin altına giremez. Girse girse Hazine'ye girer" sözleri de bunu destekliyor.
CHP bu hisselerden bir gelir elde etmese de AKP, bir siyasi partinin bir bankada hissedar olmasını "banka ortaklığı, ticari faaliyet" kapsamında sayıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önce Azerbaycan, daha sonra Almanya gezisi dönüşlerinde kendisini izleyen gazetecilere yaptığı hisse devrine ilişkin açıklamaların ardından, AKP içinde olası formüller tartışılıyor.
Akla gelen ilk formül, Atatürk'ün el yazısını taşıyan vasiyeti gereği İş Bankası'nda hissedar olan CHP'nin elinde olan yüzde 28,09'luk Atatürk hisselerinin devri konusunda Siyasi Partiler Kanunu'nda (SPK) değişiklik yapılması.
SPK'nın 67. Maddesi ve Anayasa'nın 69. Maddesi, partilerin "ticari faaliyette bulunamayacağını" hükme bağlıyor. AKP ve ona destek veren MHP'nin TBMM'deki sandalye sayısı Anayasa değişikliğine olanak tanımadığı için sorunun SPK ile çözülmesi değerlendiriliyor.
Kanunun partilere ticaret yasağını düzenleyen 67. Maddesine "Siyasi partiler sahip oldukları hisseleri Hazine'ye devreder" hükmünün eklenebileceği ifade ediliyor. Ancak 12 Eylül darbesi sonrasında CHP'nin kapatılmasının ardından malvarlıkları ile birlikte İş Bankası hissselerinin Hazine'ye devredilmesine karşın, daha sonra partinin yeniden açıldığı ve yargı kararıyla hisselerin temsil yetkisinin yeniden partiye verildiğine dikkat çekiliyor.
CHP içindeki bazı hukukçular yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) dönebileceği uyarısında da bulunuyor.
Hisseler AYM denetimiyle aktarılabilir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM'de son AKP Grup Toplantısı'ndan sonra gazetecilere yaptığı, " 'Kanun teklifine dahi gerek yok' diyen hukukçularımız var. Zaten Anayasa ile yakından uzaktan alakası yok. Ama Anayasa Mahkemesi, bununla ilgili olarak açacağı, ortaya koyacağı bir kararla işimizi daha da kolaylaştırır" sözleri dikkat çekici bulunuyor.
Bu konuda AKP'nin ne yapacağı henüz net değil. Ancak kulislerde Erdoğan'ın AYM'nin mali denetim yetkisine vurgu yaptığı yorumları yapılıyor.
SPK, partilerin mali denetim yetkisini AYM'ye veriyor. Söz konusu düzenleme, "Siyasi partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesince yapılır. Anayasa Mahkemesi, siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin Kanuni uygunluğunu denetler" hükmünü içeriyor. SPK'nın 76. Maddesi ise yasaya aykırı faaliyette bulunduğu saptanan siyasi partilerin taşınmazlarına veya yasadışı yollarla elde ettikleri gelirlere el konulmasını ve bunların Hazine'ye gelir kaydedilmesini içeriyor.
Yasanın ticaret yasağını öngören 67. Maddesi Hazine'nin, söz konusu hükme aykırı olarak siyasi partilere sağlanan kredi veya borçlar üzerine AYM kararıyla el konulmasını öngörüyor. Aynı madde ayrıca siyasi partilerin belgelendiremedikleri gelirlerinin de Hazine'ye gelir kaydedilmesini düzenliyor.
Erdoğan'ın son açıklamalarıyla, AYM'nin SPK'dan kaynaklanan mali denetim yetkisi kapsamındaki yaptırımlara dikkat çektiği vurgulanıyor. Ancak AYM'nin, şimdiye kadar yaptığı denetimlerde de İş Bankası'ndaki Atatürk hisselerinin temsiliyeti nedeniyle partiye bir kaynak aktarılmadığı için, CHP'ye yönelik bir yaptırım uygulamaması bu formülün handikapı olarak görülüyor.
CHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İş Bankası çıkışını, ekonomik kriz ile Pastör Brunson krizinin kamuoyunda tartıştılmamasına yönelik "gündem değiştirme" girişimi olarak görüyor ve iktidar cephesindeki gelişmeleri dikkatle izliyor.
Partinin hukukçularına ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na göre, Atatürk'ün mirasının yasal düzenleme ile değiştirilmesi mümkün olmasa da artık "Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktığı için oldu-bitti anlayışıyla" bu değişiklik yapılabilir.
CHP'ye göre, Erdoğan'ın hamlesinin altında "siyasi hesaplar"ın yanı sıra, İş Bankası'nda "söz sahibi olma ve bankaya müdahale" amaçlanıyor.
Partinin yöneticileri, Erdoğan'ın banka yönetim kurulundaki 4 temsilciye sürekli vurgu yaptığına ve bunların "ne iş yaptığını sorguladığına" dikkat çekiyor. Hisselerin Hazine'ye devri durumunda, Erdoğan'ın istediği isimlerin banka yönetimine atanacağını ve böylece İş Bankası'na "müdahale" yolunun açılacağını savunuyorlar.
Erdoğan'ın İş Bankası hisselerinin devrine ilişkin açıklamaları, partinin son Merkez Yönetim Kurulu toplantısında da detaylı olarak tartışıldı. Bu konuda aşamalı eylem planı düşünülüyor.
AKP'nin hemen bir yasa teklifi vermesi halinde, bunun Meclis'te engellenmesi için geçmiş yıllarda zorunlu eğitime yönelik "4+4+4" formülü ile ifade edilen ilkokulun 5 yıldan 4 yıla indirilmesini öngören yasada olduğu gibi, yine muhalefetin sesini kısan TBMM'deki iç tüzük değişikliklerine karşı, Meclis'te yapılan eylemli engelleme girişimlerinin gündeme geleceği belirtiliyor.
CHP'nin "Direnme hakkı kullanırız" diye ifade ettiği aşamalı eylem planına göre, Meclis'teki direnişin yanı sıra, "Devlet, miras hakkına el koyuyor" savıyla halka şikayet yöntemine de başvurulacak. Bu konuda halka gidilerek, "Atatürk'ün mirasına el koyan, halka neler yapmaz. Dedenin tarlasına da el konulabilir" benzeri sloganlarla AKP'nin şikayet edilmesi dahil birçok seçenek gündemde.
Olası yasal düzenlemeye karşı direnme hakkını kullanacaklarını ifade etseler de, CHP'liler AKP'nin yapacağı yasal düzenlemenin miras hukukuna aykırı olacağını ve bunun mutlaka yüksek yargıdan döneceğini düşünülüyor.
CHP'de, "Yasa çıkar, AYM'ye taşırız. AYM'den de olumsuz yanıt çıkarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürürüz. Çünkü bu açıkça miras hakkına, Atatürk'ün vasiyetine yönelik saldırıdır" görüşü dile getiriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, aynı zamanda İş Bankası'nın kuruluşunu da bizzat sağladı. Milli bir banka kurma kararı alan Atatürk, kişisel parası olan 250 bin lirayı bankaya aktardı ve İş Bankası 1 milyon lira sermaye ile 24 Ağustos 1924'te kuruldu.
Kurucu CHP Genel Başkanı da olan Atatürk'ün mirası uyarınca, onun 1938'de vefatından sonra, bankadaki hisselerin gelirleri Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmak üzere CHP'ye bırakıldı.
İş Bankası tarafından "Atatürk hisseleri" olarak isimlendirilen CHP'nin bankadaki hisselerinin oranı yüzde 28.09 ve bu hisseler banka yönetiminde 4 üyeyle temsil ediliyor. Bankanın ortaklık yapısında en büyük hissedar yüzde 40.25'lik oranla İş Bankası Munzam Sandık Vakfı. Halka açık pay ise yüzde 31.66 oranında. Yani bankanın sahibi bir anlamda çalışanlardan oluşan Munzam Sandık Vakfı.
CHP'nin bankadaki rolü ise Atatürk'ün vasiyetinin gereğinin yerine getirilip getirilmediğini denetleme olarak görünüyor.
CHP'nin İş Bankası hisseleri ile ilgili tartışma yeni değil.
1953'te Demokrat Parti iktidarı da İş Bankası hisselerini "kamulaştırdı." Adnan Menderes hükümeti döneminde çıkarılan yasayla CHP'nin mallarına el konulurken, İş Bankası hisseleri de Hazine'ye devredildi.
Yasa 10 yıl sonra, 1963'te Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, hisseler CHP'ye geri döndü.
Hisseler ikinci kez ise 12 Eylül 1980'deki askeri darbe sonrası Hazine'ye geçti. Darbenin ardından tüm siyasi partiler gibi CHP de kapatıldı. Partinin tüm malvarlıkları gibi, İş Bankası hisseleri de Hazine'ye devredildi.
Sivil siyasete dönülmesinin ardından CHP'nin de yeniden açılmasıyla, AYM'ye yapılan başvuru doğrultusunda hisseler CHP'ye iade edildi.