Işığa yürümek

Sorsan hepimiz vatanseveriz, mangalda kül bırakmaz ve şehit cenazelerinde “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atar ve atarken bir yandan da elimizdeki banknotların yasası çıkmak üzere olan bedelliye yetip yetmediğini tartarız. Para yetmez iş rapor almaya kalırsa, rapor konusunda “yukarılarda” tanıdık varsa “çürüğe” ayrılmak en ekonomik yol diye de aklımızdan geçiririz. Vatanı sever miyiz? Severiiiizzzz hem de avuçlarımızı ovuştura ovuştura severiz…

Hıdır DAŞTAN -

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, ne oldu bize, şu yaşananları kendimize yakıştırıyor muyuz, bizim çürük çarıkla, yamuk yumukla eksikle, kötüyle ne işimiz olabilir? Nasıl anılırız tüm bunlarla anlamıyor ve anladığım kısmını da içime sindiremiyorum.

%99 u Müslüman olan ve sorulduğunda gururla “elhamdülillah Müslümanım” dediğimiz bir ülkede yaşıyoruz. İslamın şartlarının beşten ibaret olduğunu sandığımızdan ya da öyle öğretilip ve belki de işimize öyle geldiğinden ötesini görmez, kelime-i şahadet getirip, namaz kılar, orucu tutar, zekat verir ve hacca gidersek iş biter sanırız. Abdest alırken cüzdanını kollayan, namaz kılarken ayakkabısının yerine takunya ya da terlikle geri döneceği düşüncesinde olan bir Müslüman şablonuna girmişsek ortada bir sıkıntı var. Dün bir Köy Dernek Başkanım ihale usulsüzlüğünden haklı olarak dert yanıyor, yarım kalan işlerin sebebinin ihale usulsüzlüğü olmasının utancını dile getiriyor. Ahlak çökmüş, ihale denince akla ilk gelen usulsüzlük oluyor. Memlekette “cennet Kadınların ayakları altındadır” diye bildiğimiz kadınlarımıza şiddet, çocuklarımıza tecavüz, hayvanlara eziyet tabiata katliam haberlerine üzülüyor ve insanlığımızı sorgulama noktasına geldiğimizi düşünüyorum.

Reklam
Reklam

Son iki haftadır kaybolan çocuklar ayrı bir acı ve bulunduklarında haberi okuyan sunucunun ağzından duyulan ve beklediğimiz ilk cümlenin “taciz ve tecavüz bulgusuna rastlanılmamış olması” ne acı bir durumdur. Kaza ile ya da ihmal ile ölmüş ise “şükür” diyecek hale geldik…

Dün yaşanan elim kaza (neden yayın yasağı getirildi anlamış değilim) ekran görüntüsüne dayanarak işin eksik ve bitimi ve tesliminde kontrol yapılmadığı kanaati doğurdu bende. Görüntülere göre yeterli sayı ve ebatta olması gereken menfez yapılmamış ve yağış rayların altındaki olması gereken sağlam zemini sürüklemiş ve geçmişte rayları ve bağlantı somunlarını kontrol eden görevlilerin artık olmamasıdır. Yol Bekçisi adım adım rayları izleyen ve tren yolculuğunu güvenli hale getiren kontrolleri yapan çalışanlardır.

Yaşadıklarımızı birçok boyuttan inceleyip analiz yapabiliriz. İşin ehli olmayan firmalara verilen ihaleler, işin tesliminde yapılmayan ya da yeterli düzeyde yapılmayan kontroller ve siyasetin her şeyin önüne geçmiş olması diye sıralayabiliriz. Ancak bu işin bir de inanç boyutu var ki toplumu ayakta tutan iyiye, güzele, doğruya götüren ve kural ve kaideleri çok basit olan inanç boyutu. Bunun için iyi olmak, dürüst olmak, işini hakkıyla yapma çabasında olmak, haramdan uzak durup helale yönlenmek, emeğin değerini bilip emeksiz yemek olmaz diyebilmek…
Sorun içimize iliklerimize kemiklerimize kadar işlemiş olan naylon “vatanseverlik” ve naylon “Müslümanlık”. “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” diyen Mustafa Kemal Atatürk o günlerden bu günleri işaret etmiştir. Yüce Allah, “İşinizi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever” demiştir Bakara 195. Ayetinde. Yine Peygamberimiz (sav) “İş, ehil olmayana verildiği zaman kıyameti bekleyiniz’’ buyurmuştur. Bu hadis dün yaşanan elim olayın çok net açıklayıcısı olmuştur. Işığa yürümeliyiz, ama ölüm ışığına değil. Yüzyıllarca evvel önümüze konan yolumuzu aydınlatan İslam ışığına ve bu ülkenin kurucusunun yaymış olduğu ışığa…

Reklam
Reklam