ANKARA (İHA) - Ankara Ticaret Odası'nın 'Suç Dosyası Raporu'na göre, soyulan üç evden birisi İstanbul'da bulunuyor. 2003 yılında sadece ev hırsızlığında 10 bin 195 ile İstanbul birinci sırada, 2 bin 884 ile Ankara ikinci sırada, 2 bin 871 ile İzmir üçüncü sırada yer alıyor. Antalya, 2 bin 291 evden hırsızlık olayıyla dördüncü sırada, bin 489 hırsızlık olayıyla Bursa beşinci, bin 273 hırsızlık olayıyla Gaziantep altıncı sırada bulunuyor. Buna göre her üç evden biri İstanbul'da, her 10 evden biri Ankara ve İzmir'de soyuluyor.
5 ev soygunu yaşanan Tunceli, en alt sırada yer alıyor. 6 ev soygunu yaşanan Erzincan, 7 ev soygunuyla Bayburt ve Ardahan, 8 ev soygunuyla Karaman da en güvenli iller arasında.
Rapora göre, 2000 yılında resmi kurum ve kuruluşlara yönelik bin 376, 2001 yılında bin 874, 2002 yılında 2 bin 191, 2003 yılında 2 bin 277, 2004 yılının ilk 5 ayında ise bin 235 hırsızlık olayı gerçekleşti. 2004 yılının ilk 5 ayında soyulan resmi dairelerin sayısının şimdiden 2000 yılı rakamlarını yakalaması, devletin kasasına uzanan ellerin malına da uzanmaya başladığını ortaya koyuyor.
2003 yılında resmi kurum ve kuruluşlardan hırsızlığın en çok yaşandığı iller sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir oldu. En alt sırada yer alan Erzincan, Tunceli, Aksaray, Bayburt ve Bartın'da ise birer olay meydana geldi.
'OTO HIRSIZLIĞININ MABEDİ DE İSTANBUL' Rapora göre, 2000 yılında 14 bin 954 otomobil çalınırken, 2001 yılında bu sayı 20 bin 45'e fırladı. 2002 yılında 20 bin 95, 2003 yılında 24 bin 616, 2004 yılının ilk 5 ayında 10 bin 219 otomobil çalındı.
Geçen yıl İstanbul'da 16 bin 665, İzmir'de bin 711, Ankara'da ise bin 449 otomobil hırsızlığı yaşandı. Kars, Tunceli ve Iğdır'da ise aynı dönemde hiç otomobil çalınmadı. Buna göre çalınan otomobillerin yüzde 67.7'si İstanbul'da çalınıyor.
Sadece oto hırsızlığı değil, otodan yapılan hırsızlıklar da baş ağrıtıyor. 2000 yılında 16 bin 170, 2001 yılında 20 bin 370, 2002 yılında 18 bin 063, 2003 yılında 24 bin 534, 2004 yılının ilk 5 ayında 11 bin 457 otodan hırsızlık yapıldı.
Otodan hırsızlıkta da "İstanbul, Ankara, İzmir" sıralaması değişmiyor. İzmir'i 2 bin 61 otodan hırsızlık olayıyla Gaziantep, bin 716 olayla Bursa, bin 360 olayla Antalya izliyor. 2002'te hiç otodan hırsızlık olayının görülmediği il ise Gümüşhane.
'POPÜLER SUÇLAR: YANKESİCİLİK VE KAPKAÇÇILIK' 2000 yılında 12 bin yankesicilik ve kapkaççılık olayı meydana gelirken 2001 yılında bu sayı 16 bin 309'a fırladı. 2002 yılında 12 bin 595, 2003 yılında 12 bin 793, 2004 yılı Mayıs ayı sonuna kadar da 6 bin 333 yankesicilik ve kapkaççılık olayı gerçekleşti.
İstanbul 2003 yılında, 5 bin 175 olayla birinci, İzmir 2 bin 430 olayla ikinci sırada bulunuyor. Yankesicilik ve kapkaççılıkta üçüncülük 972 olayla Bursa'da. Dördüncü sıradaki Antalya'da 734, beşinci sıradaki Ankara'da 598, altıncı sıradaki Diyarbakır'da ise 525 yankesicilik ve kapkaççılık meydana gelmiş. Sinop'ta ise yankesicilik ve kapkaççılık olmamış.
Raporda, sıkça uygulanan yankesicilik çeşitlerine de yer veriliyor. Emniyet raporlarına giren 11 çeşit yankesicilik türü bulunuyor. Çarpma (Şahısların üzerinden ve çantasından yapılan hırsızlık), Kapkaççılık (otomobille ya da koşarak özellikle bayanlarının çantalarını alarak kaçmak), Tırnakçılık (Vatandaşın elindeki deste halindeki parayı sayma bahanesiyle deste içinden bir miktarının çalınması), Muslukçuluk (abdest alan vatandaşın eşyalarının çalınması), Pislikçilik (şahıslara üzerlerinde pislik olduğunu söyleyerek temizlik bahanesiyle eşya çalma), Bankamatik kartları hırsızlığı, Tavcılık (şahısların çeşitli usüllerle ikna edilerek ellerinde bulunan para ve değerli eşyaların alınması), Zarfçılık (hayır işi yapacaklarını söyleyerek zarf içinde bulunan bir miktar parayı göstermek suretiyle diğer şahıslardan para almak), Falcılık (fal bakma bahanesiyle para ve değerli eşyaların alınması), Oyalamak (işyerleri ve evlerde şahısların bir anlık dalgınlıklarından faydalanarak eşya ve para çalmak), Tantanacılık (kendi aralarında kavga ediyormuş izlenimi vererek ayırmaya gelenlerin soyulması)
'HIRSIZLIKTA YENİ TRENDLER' Raporda, 2000 yılına ait büyükbaş ve küçükbaş hayvan hırsızlığı kayıtlarına rastlanmadığı belirtiliyor. Bu hırsızlık türü, 2000 yılına kadar "diğer" hırsızlık türleri arasında değerlendirilirken, 2000 yılından sonra bu tür olayların artmasıyla birlikte dört başı mamur bir hırsızlık türü olarak anılmaya başlandı. 2001 yılında bin 47, 2002 yılında 749, 2003 yılında 1671, 2004 yılının Mayıs ayı sonuna kadar da 381 olay kaydedildi.
2003 yılında, İstanbul 839 olayla yine birinciliği kaptırmıyor. 69 olayla Gaziantep ikinci, 40 olayla Antalya üçüncü sırada. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan hırsızlığı yapılmayan iller ise Balıkesir, Bilecik, Rize, Trabzon, Bayburt, Bartın, Ardahan ve Karabük.
Hırsızlık türleri elbette hayvanlarla da kalmıyor. Onlarca dönüm arazi üzerine ekili ekinler bile birkaç saat içerisinde biçilip götürülüyor.
İbadet yerleri camiler bile soyuluyor. Özellikle tarihi nitelikteki camilerden götürülen antika halı, kilim ve diğer eşyalar ile müzelerden kaybolan tablolar, nitelikli hırsızlıklara örnek oluşturuyor.
Emniyet'in kayıtlarında gasp ve yağma, "şahıstan", "evden", "işyerinden" ve "bankadan" olmak üzere dört alt başlıkta istatistiksel değerlendirmeye tabi tutuluyor. 2000 yılında bin 400, 2001 yılında 2 bin 180, 2002 yılında 2 bin 785, 2003 yılında 3 bin 736, 2004 yılının ilk 5 ayında 2 bin 50 gasp gerçekleşti.
2003 yılında meydana gelen bin 482 gasp olayıyla İstanbul birinci, 295 gasp olayıyla Antalya ikinci, 154 gasp olayıyla Adana üçüncü sırada. Giresun, Gümüşhane, Tunceli ve Bayburt'ta ise tek bir gasp olayı meydana gelmedi.
2000 yılında 3 bin 179, 2001 yılında 4 bin 143, 2002 yılında 4 bin 550, 2003 yılında 4 bin 342, 2004 yılının Mayıs ayı sonuna kadar 2 bin 170 dolandırıcılık olayı Emniyet'in kayıtlarına geçti.
2003 yılı verilerine göre, İstanbul 911 dolandırıcılık olayıyla birinci, Ankara 539 dolandırıcılık olayıyla ikinci, Antalya 271 dolandırıcılık olayıyla üçüncü sırada bulunuyor. 2003'te Bingöl ve Tunceli'de dolandırıcılık olayı hiç olmadı.
'HIRSIZA KARŞI DA SUÇ İŞLENEBİLİYOR' Raporda, Türk Ceza Kanunu'nun mağduru değil de hırsızı kollayan maddelerinin de emniyet güçlerinin işini zorlaştıran bir başka faktör olduğuna vurgu yapılıyor. TCK'nın ünlü 461. maddesi, emniyet mensupları arasında "hırsıza karşı işlenen suçlar" olarak adlandırılıyor. Sözkonusu maddeye göre, evi soyulan kişinin hırsıza müdahale edebilmesi için suçun o anda devam ediyor olması gerekiyor. Örneğin, hırsız eşyayı çalıp uzaklaşmak üzere harekete geçtiyse ev sahibinin müdahale şansı bulunmuyor.
Aynı maddede adı geçen "orantılılık" esasına göre ev sahibinin, hırsıza aynı tür silahla müdahale etmesi şart koşuluyor. Hırsızın elinde bıçak varsa ev sahibi silahla müdahale ettiğinde, duruma göre adam öldürmek ya da yaralamak suçundan cezalandırılıyor. Tehlikenin başka türlü önlenmesinin mümkün olduğu hallerde, örneğin ev sahibinin açık camdan atlayıp kaçma şansı varsa, hırsıza müdahale edip zarar vermesi de bu maddeye göre cezalandırılıyor. Savunmada aşırıya kaçmak, örneğin 13 yaşında bir hırsızın kolunu, bacağını kırmak da suç sayılıyor.
Hırsızın, mahkemelerde tutuklanmayıp serbest bırakılması ya da hafif bir hapis cezasına çarptırılması da hırsızlık olaylarının önlenememesinde önemli rol oynuyor.
Gasp, daha ağır şekilde cezalandırıldığı için hırsızlık olaylarının gasptan daha yaygın olduğu belirtiliyor.
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, "Neler oluyor bize" raporlar dizisiyle Türkiye'nin kanayan yaralarını kamuoyu gündemine taşıdıklarını söyledi. Üçüncü raporun en önemli karakteristiğinin Türkiye'de işlenen suçların yüzde 42'sinin büyükşehirlerde işlendiğini, ekonomik krizler nedeniyle büyükşehirlere göç etmek zorunda kalan insanların suç örgütlerinin maşası haline geldiğini ortaya koyduğunu söyledi. Suç maşası olarak genellikle çocukların kullanıldığına dikkat çeken Aygün, "Çocuklar taşeron olarak kullanılıyor" dedi.
Doğu ve Güneydoğu'dan minibüslerle kapkaç ya da başka suçlar için çocuk getirildiğine dikkat çeken Aygün, çocukları istismar eden organize suç örgütlerinin varlığına işaret etti. Aygün, şunları söyledi:
"Ankara'da 2003 yılında bine yakın çocuk değişik suçlardan gözaltına alındı. İstanbul'da 3 bini aşkın çocuk sokaklarda yatıp kalkıyor, organize suç örgütlerinin taşeronluğunu yapıyor. Türkiye'nin geleceği olan çocuklarımız tehdit altında. Kadınlarımız fuhuş sektörü tarafından kuşatılmış durumda. Bir süredir uyumaya yüz tutan kapkaç terörü yeniden hortlama emareleri gösteriyor. Türk Ceza Kanunu'nda değişiklik yapan tasarıda bunlara ilişkin sert tedbirler alınmasını bekliyoruz. Ancak önce bu ülkenin ekonomik açıdan iyi yönetilmesini bekliyoruz".