İstanbul’da bulunan Gayri Müslim mezarlıkları

İşte Türkiye’deki Rum, Ermeni, Gregoryen, Ortodoks, Katolik, Süryani, Musevi gibi değişik etnik köken ve mezheplerin ilginç mezarlıkları...

Türk mezarlıklarından biraz daha farklı, biraz daha görkemli, biraz daha mistik ve gotik olan, içeriye izinsiz girmenin yasak olduğu bu mekanların büyülü atmosferini ve insanlarının dini dünyasını daha yakından tanımaya ne dersiniz?
[** **](http://aktuel.mynet.com/galeri/haber/huznun-ve-ihtisamin-gorkemli-karisimi--istanbulda-bulunan-gayri-muslim-mezarliklar/9516/241774/sayfa/1/)
“Her canlı ölümü tadacaktır”.. İnsanın içini kararttığı kadar, bir süreliğine de düşünmeye sevk eden bu cümleyi, her gün binlerce İstanbullu istemeden de olsa takıldığı Zincirlikuyu trafiğinde okuyordur şüphesiz. İstanbul’un en işlek semtlerinden biri olan Şişli’de bulunan Zincirlikuyu Mezarlığı’nın giriş kapısında görebileceğiniz bu cümle, Kuranı Kerim’de geçen bir ayetten alınmıştır: ‘‘Külli nefsin zaigatül mevt” (Al-i İmran suresi, 185.ayet) Latincede ise “memento mori”, “ölmen gerektiğini unutma” şeklinde geçen cümle, dünyada birçok mezarlığın girişinde bulunur. Türkiye’de ise hiçbir gayri Müslim mezarlığın girişinde göremezsiniz böyle bir cümleyi. Bırakın böyle cümleler görmeyi, çoğu insan gayri Müslim mezarlıkların varlığından bile habersiz. Bugün bu mezarlıklar sadece İstanbul’da yaşayan Rum, Ermeni, Gregoryen, Ortodoks, Katolik, Süryani, Musevi gibi değişik etnik köken ve mezheplerden olan insanları ilgilendiriyor gibi gözüküyor.
**320 adet mezarlıktan 255'i Müslüman, 65'i gayri-Müslim mezarlığı**
Çağlar boyu farklı medeniyetleri bünyesinde barındırmış, çeşitli kültür ve inanca ev sahipliği yapmış Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde, alınan son verilere göre 70 milyonu aşkın insan yaşıyor ve bunlardan yaklaşık 100 bin kadarı gayri Müslim. Ev sahibi nüfus Türk insanının mezarı olduğu kadar, gayri Müslim insanların mezarları da var elbet aynı topraklar içerisinde.
Yüzölçümü küçük olmasına rağmen, insan nüfusunun tavan yaptığı metropol şehir İstanbul’da 320 adet mezarlıktan 255'i Müslüman, 65'i gayri Müslim mezarlığı. Gayri Müslim mezarlıklar; Rum, Ermeni, Musevi, Süryani gibi birçok değişik mezhebi bir araya getiriyor. İstanbul’un çeşitli semtlerinde bulunan bu mezarlıklar Türk mezarlıklarına oranla biraz daha renkli ve ihtişamlı bir mimariye, daha gotik ve mistik bir havaya sahipler.
**Müslüman mezarlıklarından farkları**
Sadeliğiyle, mütevaziliğiyle bilinen, her türlü gösterişten, tantanadan, debdebeden uzak, alt tarafı birkaç mermer parçası ve mezar taşı, bir de üzerine yazılmış rahmetliyle ilgili birkaç bilgi, bazen de birkaç fotoğraftan oluşan Müslüman mezarlıklarının aksine gayri Müslim mezarlıkları daha değişik bir görüntüye sahipler. Aslında çok da farklı değiller Türk mezarlıklarından; tek farkları mezar taşlarının üzerinde ölünün adı-soyadı, doğum-ölüm tarihi gibi kısa bilgilerin yanı sıra kişiye ait fotoğrafların, hayat hikayelerinin, kitabelerin, ilginç heykellerin, dev kabristanların, boy boy vazoların ve rengarenk çiçeklerin bulunması. Normal mezarların dışında lahit gibi uzun, daha gösterişli olan mezarlar da var. Genellikle din adamları ve yüksek rütbeli insanların yattığı bu mezarlar, Ermeni mezarlıklarında tamparan adıyla biliniyor. Müslüman mezarlıklarında bu tarz lahitleri sadece türbe gibi kapalı alanlar içinde görüyoruz.
Çoğu mezar taşının üstünde veya yanlarında sağlı sollu büyük vazolar bulunuyor. Bu vazolar çiçek koymak için iyi düşünülmüş. Neredeyse her mezarın üstünde görülebilen bu vazolar, mezarlıklara şıklık katan küçük ama önemli detaylar. Küçük havuz ve çeşmelerin de bulunduğu mezarlıkların çoğu birbirinden farklı, hiçbiri birbiriyle benzeşmiyor. Üzerlerinde yerine göre, dinine göre, kimi zaman Ermenice, kimi zaman Rumca, kimi zaman da Türkçe yazılar yazdığını görebilirsiniz. Cenazesi kaybolmuş ya da hiç bulunamamış kimseler için anıt mezarlar da mevcut.
**Mistik Ermeni Mezarlıkları**
**İstanbul’daki Ermeni mezarlıkları;** Şişli, Zeytinburnu, Feriköy, Bağlarbaşı, Hasanpaşa, Fatih gibi semtlerde bulunuyor. Yaklaşık 70 bin Ermeni vatandaşımızın yaşadığı ülkemizde, bu topluluğa ait mezarlıklar değişik kitabeleriyle, görkemli kabristanlarıyla, ilginç mezar taşlarıyla, devasa anıt mezarlarıyla görenleri adeta mistik bir atmosfer içerisine sokuyor.
Örneğin Şişli’deki Ermeni mezarlığı. Her gün binlerce İstanbullunun önünden geçtiği bu mezarlıkta birçok tarihi yapıtın mimarı; dinlediğimiz Türk sanat müziği şarkılarının müzisyeni; eşimize, dostumuza aldığımız takıların sanatkarı ve ülkemizin daha birçok değerli insanı yatıyor. Giriş kapısı oldukça zengin bir görüntü sergiliyor; siyah demir kapı üzerine işlenmiş altın motifler ve aslanlı kapı kolları.. İçeriye girdiğinizde ise ilk olarak dev kabristanlar çarpıyor gözünüze. Bu dev kabristanlarda yeri geliyor bazen tek bir kişinin yattığını okuyorsunuz yazılan yazılarda. Dua etmek için küçük bir de kilise var bu mezarlıkta. Tahta bankların art arda sıralandığı, 1 liraya yakılabilen mumlar ve birtakım ikonaların bulunduğu bu kilise, fenomen haline gelmiş Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem Sultan’ın günah çıkardığı sahneleri andırmıyor değil. Şişli’nin tam göbeğinde olmasına rağmen kalın duvarlarıyla bütün gürültüyü ardında bırakan bu sessiz, sakin, huzurlu mezarlık belki de İstanbul’un en güzel, en düzenli ve en bakımlı Ermeni mezarlığı.
Bağlarbaşı’ndaki Ermeni mezarlığı da oldukça ilginç. Bir kapısının üstünde kurukafa ve iki tane kemik motifi var. Öyle ‘yaşam tehlikesi’ işareti falan da değil. Ermenice olan mermer tabelanın üstünde görebileceğiniz bu motif, mezarlığa oldukça kasvetli bir görüntü veriyor. Anlaşılan mezarlıklardaki ‘her canlı ölümü tadacaktır’ furyası burada da beynelmilel sembollerle devam etmekte.. Oldukça eski olan bu mezarlık, 1555 yıllarında Ermeni cemaatinin oralara yerleşmeye başlamasıyla tesis edilmiş Üsküdar semtine. Mezarlıkta Ermenice harflerle Türkçe olarak yazılmış 7 adet kitabe mevcut. Okunmuş en eski mezar kitabesi, 1637 yılında vefat etmiş Bedros’un zevcesi Şamma isminde bir hanıma ait. Birçok Ermeni insanın gömülü olduğu bu mezarlıkta, kitabelerden bir tanesi de öykülü.. Kabadayıları ile meşhur Bağlarbaşı Mahallesi'nde yaşayan, güçlü, kuvvetli ve aynı zamanda kabadayı olan bir Mosik varmış. Balıkçı Mosik.. Bir gün kavga esnasında kendisini yaralayarak öldürmüşler. Bundan dolayı da kitabesine, gelecek nesillere ders olsun diye şunlar yazılmış:
_Balıkçı Mosik_
_Kimse demesin ki benim_
_Ben söyledim ki benim_
_Her kim ki derse benim_
_Olur nice ki, benim. (5 Eylül 1840)_
İstanbul’da belki de en ünlü Ermeni mezarlığı Zeytinburnu’nda bulunan Balıklı Ermeni Mezarlığı’dır. Zira Ermeni kökenli Türk gazeteci Hrant Dink’in mezarı buradadır. Dink’in heykelinin de olduğu mezarın önünde bir sürü çiçek ve onun anısına yazılmış şiirler görebilirsiniz. Bu mezarlıkta bestekar ve edebiyatçı kişilikleriyle bilinen başka ünlü Ermenilerin mezarları da bulunmaktadır. Dink’in mezarı olduğu için ziyaretçiye açık olan bu mezarlık gerçekten görülmeye değer.
**Güzel oldukları söylenen Musevi Mezarlıkları**
Türkiye’de yaklaşık 25 bin civarında Musevi –diğer bir deyişle Yahudi- vatandaşımızın yaşadığı, İstanbul’da ise bu rakamın 22 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. İstanbul’daki Musevi mezarlıkları ; Arnavutköy, Kilyos, Ortaköy, Hasköy, Bağlarbaşı, Ulus, Şişli, Beyoğlu ve Hasanpaşa gibi semtlerde bulunuyor. Bağlarbaşı’ndaki mezarlığın oldukça bakımlı ve gösterişli olduğu söyleniyor ve giriş kapısına geldiğinizde göz ucuyla da olsa bu söylentilerin doğru olduğunu görüyorsunuz. Fakat içeriye girmek yasak olduğu için mezarlığı gezme fırsatı yakalayamıyorsunuz.
**İzinsiz girilmez!**
Müslümanların gayri Müslim mezarlıkları ziyaret etmesi yasak. Ziyaret için Mezarlıklar Müdürlüğü’nden izin almanız gerekiyor. Ancak gayri Müslümansanız ya da gayri Müslim bir yakınınızın mezarını ziyarete gelmişseniz girebiliyorsunuz içeriye. Tabi mezarlık girişinde kapıdaki elemanlara rahmetlinin ismini vermeniz şartıyla; isimler listeden tek tek kontrol ediliyor, kafanıza göre ‘ben bir yakınımı ziyarete gelmiştim’ diyemiyorsunuz. Bunun dışında ziyaret için kapıdaki görevlilere aşırı derecede yalvarmayı da deneyebilirsiniz. Görevliler, kimseye bir zararınızın dokunmayacağını anladıktan sonra girmenize müsaade edebilirler, fakat yine yanınızda bir görevlinin gezmesi şartıyla..
Bazı uzak semtlerde bulunan mezarlıklarda kalın duvarlar veya çitler olmayabiliyor. Bu gibi yerlerde mezarlıkların bakımını üstlenen kişiler de olmuyor çoğu zaman. Bu yüzden çok da bakımlı olmayan bu mezarlıklar, içeriye kolayca girilebilmesine rağmen ziyaretçiden uzak, yapayalnız ve bakımsız kalmış, hüzün dolu mekanlar..
**İlginç Rum-Ortodoks Mezarlıkları**
Rum-Ortodoks mezarlıkları ise Altunizade, Reşitpaşa(Emirgan), Hasanpaşa, Edirnekapı, Şişli, Zeytinburnu gibi semtlerde bulunuyor. Tahmini 2500 gibi az sayıda Rum’un yaşadığı İstanbul’da, bazı istisnai yerler dışında çoğu Rum mezarlığı düzenli ve bakımlı. Özellikle Şişli ve Büyükada’daki Rum-Ortodoks mezarlıkları bütün ihtişamlarıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor. Büyükada’daki mezarlığa gidecek olanlar, geçen günlerde kaybettiğimiz Lefter Küçükandonyadis’in mezarını mutlaka ziyaret etsinler. Şişli’de bulunan Rum-Ortodoks mezarlığı da kesinlikle ilginç manzaralara ev sahipliği yapıyor.
Girişte ilk olarak geniş bir avlu ve avlunun bitiminde dev bir kiliseyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Kiliseye yürüyene kadar dev kabristanları görüyor ve yanlarından hafif bir ürpertiyle de olsa hayranlıkla bakarak geçiyorsunuz. Eski Bizans’tan kalma kocaman heykeller de gözünüze çarpan ikinci bir detay olacaktır. Çoğunda çocuk ve melek figürleri kullanılmış. Adeta Da Vinci tablolarını andıran bu heykellere baktığınızda istemeden de olsa hayran kalıyor ve başka diyarlara gidiyorsunuz.
**‘Ölüm bir son değil, göklerde bir başlangıçtır’**
“Tanrı insana yaşam vereceği zaman kendi hayat nefesini üfler. Tanrının vermiş olduğu bu nefes ölümsüzdür. İnsanoğlu dünyaya geldiği zaman ömrü sınırlı olur, yaşamı değil. Ömrünün sonuna gelen insan bu dünya üzerindeki görevini tamamlamış sayılır” diyor Aziz Ohannes Ermeni Kilisesi pederi Zaven İshak Bıçakçıyan. İşte bu yüzden Hristiyanlar ölüme ‘ölüm’ olarak değil de bir ‘yolculuk’, bir ‘göç’ olarak bakıyorlar. Aynı şekilde cenaze törenlerini de ‘cenaze’ değil bir ‘yolculuk’ olarak tanımlıyorlar.
**Hristiyanlarda cenaze işlemleri nasıl gerçekleştirilir?**
Ermeni, Rum, Gregoryen, Ortodoks, Katolik.. bütün Hristiyan aleminde yapılan cenaze törenlerinin, Müslüman cenazelerinden pek de bir farkı yok aslında. Kişi yaşamını yitirdikten, son nefesini verdikten sonra yetkili bir din adamı tarafından evinden dualarla alınarak, gerçek evine -Hristiyanların gerçek evleri olarak kabul ettiği- kiliseye getirilir. Rahmetli kilisenin morgunda yıkanır, temizlendikten sonra kefenlenir ve tabuta konur. Maalesef Amerikan filmlerinde görmeye alıştığımız siyah takım elbise tarzı kıyafetler ölüye giydirilmiyor.
Tabutun içindeki naaş kilisenin avlusuna getirilir ve orada cenazeyle ilgili gereken dualar okunur, ilahiler söylenir. “Ümitsizliğe düşmeyin. İman edenler bir gün dirilecekler. Ölüm bir son değil, göklerdeki yaşamın bir başlangıcıdır” (İncil’den). Kilisede yapılan törenden sonra mezarlığa getirilen cenaze, burada da dualar eşliğinde tabuttan çıkarılarak kefen içinde toprağa verilir. Dualar edildikten sonra tekrar kiliseye gelinir ve burada bir süre daha devam edilir törene. Müslüman cenaze geleneklerinde olduğu gibi Hristiyanlarda da ölünün 7’si, 40’ı ve senelik anma ritüelleri yapılıyor.
Musevi cenaze törenleri ise biraz daha farklı. Ölü kiliseye değil, Yahudilerin ibadet yeri olan sinagoga getiriliyor. Sinagogun içine alınmadan, sinagog önünde gerekli dualar edilir ve cenaze mezarlığa götürülür. Hristiyanlarda olduğu gibi Yahudilerde de kefen içinde toprağa verilen ölünün önce 7’si yapılır. İlk 7 gün içerisinde ölü yakınları hiçbir iş yapmaz, eğlencelere katılmaz, sadece dua ederek ölünün yasını tutar. Bu ağır süreçten sonra ölünün 40’ı değil, 30’u yapılır. Son olarak da senelik bir anma ritüeli gerçekleştirilir.
**Açık tabut ve makyajlı ölü diye bir şey var mı, yok mu?**
Amerikan filmlerinde görmeye alıştığımız cenaze töreni özelliklerinden biri de, şüphesiz açık tabut sistemidir. Bu sistem Türkiye’deki Hristiyan kiliselerinde pek kullanılmıyor. Diğer Avrupa ülkelerinde görülebilen ancak Türkiye’de dini açıdan kilisenin önermediği bu ritüel sadece belli başlı durumlarda uygulanıyor. Örneğin bazı yüksek rütbeli din adamlarının törenlerinde açık tabut kullanıldığı oluyormuş. Bunun dışında açık tabut içinde makyajlı, siyah takım elbiseli naaşlar görmeniz pek mümkün değil.
**Parçalanmış mezar taşları**
Müslüman, gayri Müslüman bütün mezarlıkların rehabilitasyon, peyzaj, güvenlik, temizlik, aydınlatma ve duvar yapımı işleri belediye tarafından devam etmekte ama söz konusu işlemler maalesef her mezarlıkta görülemiyor. Bazı Rum mezarlıkları başta olmak üzere birkaç gayri Müslim mezarlık daha maalesef bakımsızlıktan tanınmaz halde. Sadece Şişli, Beyoğlu gibi şehrin göbeğinde olan gayri Müslim mezarlıklar bakımlı. Bunların dışında Bağlarbaşı, Edirnekapı gibi semtlerde, mezarların dört bir yanını otlar bürümüş. Çoğu yerde yıkık dökük mermerler, parçalanmış mezar taşları da gözden kaçmıyor.. Öyle ki; Bağlarbaşı Rum mezarlığında kırılmış bir mezar taşının arasından ölüye ait kuru kafa ve kemik parçalarını yakından görebiliyorsunuz. Bazı zengin gayri Müslimlerin yaptıkları birtakım bağışlarla bakımları yapılan, fakat zor ayakta durdukları gözlenen bu mezarlıkların kimisi unutulmaya yüz tutmuş, kimisi çoktan unutulmuş.
**Ucuz mezar arsaları**
İstanbul genelinde mezarlıkların çoğu dolu veya % 90 doluluk oranına yaklaşmış durumda. Belediye tarafından genişletilmeleri planlansa da, şimdilik yapılan çalışmalar yetersiz gibi gözüküyor. Maddi durumu yeten mezarlık arsası satın alabiliyor, yetmeyen yakınının üstüne gömülüyor. Gayri Müslim mezarlıklarda da, aynı aileden olan kişiler 5 sene arayla üst üste gömülüyor ama arsa fiyatları Müslüman mezarlıkları kadar pahalı değil. 5 bin liradan aşağı mezar arsası bulamayacağınız İstanbul’da, gayri Müslim mezarlıkların arsa fiyatı 750 liradan başlıyor.
**Mezarlık hırsızları, yağmacılar, bölücüler**
Uzun yıllar boyunca bazı bölücü hareketlere, ayrımcılıklara maruz kalan gayri Müslim halk, söz konusu mezarlıklar olduğunda bile bazı yıkıcı faaliyetlerle karşı karşıya gelebiliyor. Son birkaç yılda birçok gayri Müslim mezarlığı yağmalandı, tahrip edildi.
Geçtiğimiz sene 28 Ekim'i 29 Ekim'e bağlayan gece, Gökçeada'daki Rum Mezarlığı tahrip edilerek 78 mezar taşı kırılmış, mezar taşlarının üzerindeki haç işaretlerine zarar verilmişti. Olay, adada yaşayan 350 kadar Rum vatandaşı tedirgin ederken, Vatikan'ın resmi radyosu, konuyla ilgili yaptığı haberde, Türkiye'de son yıllarda artan Hıristiyan düşmanlığından bahsetmiş, ülkede Hıristiyanların mezarlarına bile tahammül edilmediğini, saldırı tarihinin Türkiye'nin resmi bayramı olan 29 Ekim'e denk getirilmesinin "ilginç" olduğunu vurgulamıştı. Olayla ilgili başka bir medya kaynağı da, "Kemalist rejim Lozan Anlaşması'nı sürekli ihlâl ediyor" yorumunu yapmıştı. Gökçeada’da Rum mezarlığına yapılan saldırının bir benzeri de geçen Ağustos ayında Yunanistan’ın Gümülcine kentinde yaşanmıştı. Gümülcine’deki Türk mezarlığına 14 Ağustos gecesi yapılan saldırıda 20’den fazla mezar tahrip edilmişti.
İstanbul’da ise Nisan 2011’de Beyoğlu’ndaki Musevi mezarlığı, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından saldırıya uğramıştı. Üzeri dikenli tellerle kaplı mezarlık duvarından atlayıp içeri giren şahıslar, 8 mezarın taşlarını kırarak, mezarlığın çevresindeki brandaları da keserek ortadan kaybolmuşlardı. Saldırının hangi amaçla yapıldığı anlaşılamazken, semt sakinleri olaya sert tepki göstermiş ve bunu yapanların insan olamayacağı yönünde görüş bildirmişti.
Yaşanan bütün bu olaylar elbette Müslüman ve gayri Müslüman halk arasında gerilime sebebiyet veriyor. Günümüzde hala böyle bölücü hareketler devam etse de, ölmüş kişilerin ruhlarına ve mezarlarına yapılan bu çirkin saldırılar, birçok insanın düşüncesine göre; rahmetliye ve yakınlarına yapılan saygısızlıktan başka bir şey değil.
İster Müslüman olsun, ister gayri Müslüman… Ne fark eder? İnandığınız gibi yaşamazsınız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. (Hz.Ömer) İstisnasız her insan bir gün ölümü tadacak. Bu topraklar üzerinde yaşamak için de ölmek için de her dinden insana yer var, bunu unutmayalım..
**“KADERDE NE İSE OLUR ETME MERAK**
**UYMA NEFSİNE HAKKIN EMRİNE BIRAK**
**ALTINDAN AĞACIN OLSA ZÜMRÜTTEN YAPRAK**
**AKİBET GÖZÜNÜ DOYURUR BİR AVUÇ TOPRAK”**
**(Üsküdar Bülbüldere Mezarlığı’ndan)**
Yazı: ESRA ELMALI