İstanbul Life dergisi, İstanbul'u anlatan 53 simgeyi okurları için sıraladı...
Kandilli’de bulunan Adile Sultan Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından 1876 yılında Sarkis Balyan’a yaptırıldı. Sarayı çevreleyen koruluğa sahil yolundaki kapısından giriliyor. Saray, Adile Sultan tarafından ölümünden önce, 1899’da kız okulu olması isteği ile Milli Eğitim’e bağışlandı. Kandilli Kız Lisesi olarak kullanıldığı dönemde geçirdiği büyük yangın sonrasında restore edildi. Bahçesinde Borsa Restaurant var.
Yeniköy sahilinde yer alan Ahmet Afif Paşa Yalısı'nın ilk sahibi, Koca Reşit Paşa'nın kızı Ferendiz Hanım. Muhayyeş Yalısı olarak anılan yapının her katı farklı bir stile sahip. Bir zamanlar Yeşilçam filmlerine set olarak kiralanan yalıda, 80’lerin ortasından itibaren 17 yıl Uzan ailesi oturdu. 2006’da TMSF’nin kontrolüne geçen yalıda ‘Binbir Gece’, ‘Aşk-ı Memnu’ gibi diziler çekildi. Burada Agatha Christie'nin konuk edildiği de söyleniyor.
İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda, Sultan I. Ahmed Türbesi’nin karşısında yer alan tarihi çeşme, Alman İmparatoru II. Wilhelm'in sultana ve İstanbul’a hediyesi. II. Wilhelm’in 1898 yılında yaptığı ziyaretin anısına ithaf edilmiş. Çeşmenin kagir ve metal yapısı Almanya’da hazırlanmış, gemiyle İstanbul’a taşınmış ve 1901’de monte edilmiş. Koyu yeşil renkli kolonları, nakışlı kemerleri ve bakır kaplı kubbesi, çeşmenin en görkemli özelliklerinden.
Boğaziçi’nde Anadoluhisarı’nın kuzeyinde bulunan yalı,1699 tarihinde inşa ettirilmiş. İstanbul'daki en eski konut olan yalı, Köprülü ailesinden Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa için yapılmış. Orijinali çok daha büyük bir kompleks olan yalıdan günümüze divanhanesi kalmış. Karlofça Antlaşması’nın taslakları bu yalıda hazırlanmış. 1877-1878 Rus Savaşı sırasında buraya yerleştirilen göçmenler nedeniyle tahrip olmuş. Yalı, şu anda restore ediliyor.
Arkeoloji Müzesi, 19. yüzyılın sonlarında Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş ve 1891’de ziyarete açılmış. Dört bölümden oluşan müzede, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan tüm medeniyetlere ait eserler sergileniyor. Müze pazartesi günleri hariç her gün 09.00-19.00 saatlerinde açık
Topkapı Sarayı'nın dış avlusunda yer alan ve en büyük Bizans kilisesi olan Aya İrini, günümüzde müze olarak İstanbulluların karşısına çıkıyor. 4. yüzyıl başlarında yapılan Aya İrini, Türkiye'deki müze çalışmalarının ilk başladığı mekan. Aya İrini, 1973’ten beri başta klasik müzik konseri olmak üzere, pek çok sanat aktivitesine ev sahipliği yapıyor
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından 532-537 yılları arasında kilise olarak inşa edilen, Osmanlı döneminde camiye çevrilen Ayasofya, bugün müze olarak hizmet veriyor. Ayasofya, mimarisi, kubbesinden akan ışık seli ve mozaik süslemeleri ile ziyaretçilerini büyülüyor. Müze pazartesi hariç her gün 09.00-19.00 saatlerinde açık
Çıkan yangınları gözetlemek üzere yaptırılan Beyazıt Kulesi, nöbet, işaret ve sancak katı olmak üzere üç bölümden oluşuyor. İlk olarak 1749 yılında ahşap olarak inşa edilen kule yandıktan sonra II. Mahmut zamanında, 1828 yılında yeniden yapılmış. İstanbul Üniversitesi kampüsünün içerisinde yer alan kule, yapılan restorasyon çalışmalarının ardından günümüzde de eskiden olduğu gibi yangın gözetleme, meteoroloji ve yol durumunu bildirmek amacıyla kullanılıyor.
Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından inşa edilmiş. Saray ünlü mimar Sarkis Balyan imzası taşıyor. Saray, Harem ve Selamlık olmak üzere iki ana bölüm ve üç kattan oluşuyor. Taraçalar şeklinde düzenlenmiş bahçelerin en tepesindekinde olimpik bir havuz bulunuyor. Pazartesi ve perşembe günleri dışında her gün 09.30- 16.00 saatlerinde ziyarete açık.
Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Boğaz köprüleri şehrin simgelerinden. Boğaziçi Köprüsü, Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan iki asma köprüden biri. Ortaköy ve Beylerbeyi arasında olan Boğaziçi Köprüsü Ekim 1973 tarihinde hizmete açıldı. Kavacık ile Hisarüstü arasında olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ise 3 Temmuz 1988 yılında tamamlandı.
Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı şehrin adeta simgesi. Boğazın her iki yakasına yayılmış yerleşim bölgesi ise Boğaziçi olarak adlandırılıyor. Boğaz’ın her iki kıyısında da yalılar ve eğlence merkezleri bulunuyor. İstanbul Boğazı üzerinde Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet asma köprüleri bulunuyor. Işıklarıyla geceleri doyumsuz bir seyirlik sunan bu köprüler aynı zamanda Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiriyor ve kıtalararası geçişi sağlıyor.
Çemberlitaş sütunu, M.S. 330 yıllarında İmparator I. Konstantin’in onuruna, İstanbul'un yedi tepesinden biri olan ve günümüzde Çemberlitaş olarak adlandırılan semte dikilmiş. Uzunluğu 57 metre olan bu sütun, Roma'daki Apollon tapınağından söktürülmüş ve günümüzdeki yerine konulmuş. Sütun her biri üç ton ağırlığında ve üç metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış. Toplam sekiz adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuş
Nurbanu Sultan tarafından yaptırılan Çemberlitaş Hamamı, erkek ve kadın bölümleri olmak üzere birbirinin benzeri bitişik iki ayrı hamam olarak planlanmış. Mimar Sinan’ın son dönem eserleri arasında yer alan hamam, sadelik ve zarafetin buluştuğu bir eser olması nedeniyle, hala yerli ve yabancı turistler, araştırmacılar ve fotoğrafçıların dikkatini çekmeye devam ediyor.
Alt katları dükkan, üst katları lüks daireler olarak 1876 yılında inşa edilen Çiçek Pasajı'nın pasaj kısmının; Hristaki Pasajı, binasının da; Cite de Pera, geçmiş dönemki adları.1940 yılında pasajın dükkanlarına çiçekçiler yerleşmiş. Pasaj bir süre bu şekilde kullanılmış, ancak meyhanelerin açılmasıyla birlikte çiçekçiler ve apartman sakinleri burayı terk etmiş. Adı Çiçek Pasajı olarak kalan pasaj, hala Beyoğlu'nun en gösterişli ve süslü yapıları arasında yer alıyor
Theodosius Dikilitaşı veya yalnızca Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı'nın güney tarafında, Yılanlı Sütun'un yanında bulunan bir Antik Mısır dikilitaşı. M.S. 390 yılında Roma İmparatoru I. Theodosius tarafından Mısır'dan gemi ile getirilerek şimdiki yerine dikilmiş. Dikilitaş ilk olarak Mısır firavunu III. Tutmosis tarafından M.Ö. 15. yüzyılda yaptırılmış. Orijinal yüksekliği 30 metre olan taş nakliye sırasında ya da yerine yerleştirilirken tahrip olduğu için bugünkü yüksekliği 18.45 metre
Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı 1856 yılında Paris Antlaşması'ndan sonra törenle açılmış. Mimarisinde farklı üsluplar bir arada kullanılmış. Sarayın ‘hususi daire’ olarak adlandırılan bölümünde yaşama veda eden Atatürk'ün odası müze olarak hizmet veriyor. Saray, pazartesi ve perşembe günleri hariç her gün 09.00-16.00 saatlerinde açık.
Adını, aynı zamanda yalının sahibi de olan I. Abdülaziz'in kızı Esma Sultan'dan alan İstanbul Boğazı'nın bu görkemli yalısı, geçirdiği yangın ve depremden sonra tütün ve kömür deposu olarak kullanılmaya başlanmış. 1990'lı yıllarda The Marmara Hotels grubu tarafından alınan ve restore edilen yalı, şimdilerde en romantik düğünlere, büyüleyici organizasyonlara ve sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapıyor
Florya Atatürk Köşkü, Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında mimar Seyfi Arkan’a projelendirilmiş, yazlık bir konut olarak yapılmış. Atatürk, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında uzunca bir süre burada yaşamış. Atatürk Müzesi haline getirilen köşk pazartesi ve perşembe hariç her gün 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açık
Osmanlı’nın ilk döneminde yeniçeriler tarafından kullanılan, II. Selim zamanında gözlemevine çevrilen kule, 1384 yılında inşa edilmiş. 1794 yılında çıkan yangın nedeniyle zarar gören Galata Kulesi, 1832 yılında II. Mahmut tarafından yeniden yaptırılmış. 1967 yılından beri turistik hizmet veren kuleden, İstanbul manzarasını seyretmek tüm zamanlar için ayrı bir keyif. Galata Kulesi’ni 09.00-20.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz
Eski adı Kulekapı Mevlevihanesi olan günümüzün Galata Mevlevihanesi, İstanbul'un fethinden sonra 1491 yılında kurulmuş. Divan Edebiyatı Müzesi olarak kullanılan mevlevihane, 1975 yılında halkın ziyaretine açılmış. Her ayın ikinci ve son cuma günleri mekanda sema gösterileri düzenleniyor. Büyülü bir gösteri izlemek için uğramalısınız. Girişin sol tarafındaki mezarlıkta Şeyh Galip ve Nayi Osman Dede'nin mezarları bulunuyor
1872'de Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a hediye edilen adada Osmanlı döneminde, ünlü ressam Ayvazovski de kalmış. Ada, 1914'ten itibaren kömür deposu haline getirilmiş. Bir süre sonra şehir hatları vapurlarına yakıt sağlayan bir yer olmuş. 1957'de Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Sadık Giz adayı satın aldı ve diğer üyelerin hizmetine sundu. Bugün ada, Suada Club olarak pek çok mekana ev sahipliği yapıyor
Beykoz ilçesine bağlı olan Anadoluhisarı sınırları içinde yer alan Göksu, hem doğal güzellikleri hem de tarihi eserleri ile şehrin gözde lokasyonlarından biri. Göksu ve Küçüksu mesireleri Osmanlı döneminde de herkesin rağbet ettiği yerler arasında bulunuyormuş. Göksu Deresi üzerinde yapılan sandal sefaları çok meşhurmuş. Günümüzde yeniden gözde hale gelen Göksu üzerinde bulunan mekanlarda eğlenmek, sandal sefalarını yapmak mümkün
Adını Topkapı Sarayı’nın gül bahçelerinden alan Gülhane Parkı, Türk tarihinde demokratikleşmenin somut adımının atıldığı yer. Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839'da Gülhane Parkı'nda okunmuş. Bugün Gülhane Parkı’nda başta turistler olmak üzere, İstanbul’un her kesiminden insana rastlayabilirsiniz. Sarayburnu’nu izleyebilir, Ayasofya’nın karşısından kalkan faytonlarla Gülhane Parkı’nda adeta ‘sultan’ misali gezintiye çıkabilirsiniz
Kadıköy'ün en önemli ulaşım noktası olan Haydarpaşa Garı'nın yapımına, 1906 yılında II. Abdülhamit döneminde başlanmış. İstanbul – Bağdat demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilen gar, 1917 yılında çıkan yangında büyük hasar görmüş. 1976 yılında onarılan ve 1983 yılında restorasyonu tamamlanan Haydarpaşa Garı, bugün özelleştirilip, otele çevrilmek isteniyor. Bu tarihi yapının işlevini yitirip, otele çevrilme ihtimali bile İstanbulluları üzüyor
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı özgün yapısını ve orijinal eşyalarını koruyan nadir yalılarından biri. Güllerle çok ilgilenen yalı sahibi Salih Efendi’nin bahçesi, bahar geldiğinde renk cümbüşüne dönermiş. Fakat Salih Efendi’den sonra bahçe hiçbir zaman eskisi kadar güzel olmamış. Yalının şu an ayakta kalan kısmı, üç ayrı bölümden oluşuyor. Yalıda halen 1905 yılında ölen Salih Efendi’nin akrabaları yaşıyor ve yalı özel toplantılar için kullanılıyor
Osmanlı’nın 19. yüzyıl başlarında Mısır hidivi yani valisi olan Hilmi Paşa'nın art nouveau tarzındaki köşkü. Çok geniş yemyeşil bir bahçeye, eşsiz manzarasına sahip olan Kasrı'nın kulesi ise İstanbul'un buharla çalışan ilk asansörlerinden birine sahip. Hidiv Kasrı, bugün davetlere hizmet veriyor keyifli bir gün geçirmek isteyenleri ağırlıyor.
Beşiktaş ve Nişantaşı arasındaki vadide yer alan Ihlamur Kasrı, Abdülmecit tarafından Nikoğos Balyan'a yaptırılmış. Ihlamur Kasrı, Maiyet Köşkü ve Merasim Köşkü adında iki köşkten oluşuyor. Sultan Abdülmecit'in genç yaşta ölümünden sonra, Sultan Abdülaziz, ağabeyinin sevdiği bu yapılara ilgi göstermiş. V. Mehmet Reşat döneminde Bulgar ve Sırp Kralları 1910' burada ağırlanmış. Günümüzde özellikle hafta sonları kahvaltı çok tercih ediliyor
Türkiye’de modern ve çağdaş sanat sergileri düzenleyen ilk özel müze olarak 2004 yılında açıldı. Boğaz’ın kıyısında sekiz bin metrekarelik bir alanda kurulan müze, modern ve çağdaş sanat alanlarındaki üretimleri uluslararası bir yönelimle koleksiyonunda topluyor ve sergiliyor. Pazartesi günleri dışında her gün 10.00-18.00 saatlerinde açık
Beyoğlu’nda bulunan İstiklal Caddesi, Tünel ve Taksim meydanları arasında yer alıyor. Şehrin, hatta ülkenin en ünlü caddelerinden olan İstiklal Caddesi’nin ilk şekillenmesi Bizans döneminden de öncesine dayanıyor. Rus Devrimi’nden kaçanların şenlendirdiği cadde, bugün hem alışveriş adresleri hem de yeme-içme mekanları ile son derece hareketli. Cadde üzerinde ayrıca konsolosluklar ve sanat merkezleri de bulunuyor
1850’li yıllarda dönemin önde gelen ailelerinden Kamondo Ailesi’nden banker Avram Kamondo tarafından çocuklarının okula kolay gidip gelmesi için yaptırılmış olan art nouveau tarzına sahip Kamondo Merdivenleri, Voyvoda Caddesi ile Banker Sokağı’nı birleştiriyor. İlginç mimarisi ile dikkat çeken Kamondo Merdivenleri, özellikle fotoğraf çekimlerinin günümüzdeki vazgeçilmez adresi
Fatih Sultan Mehmet’in emriyle kurulan Kapalıçarşı, o tarihlerde Cevahir Bedesteni olarak anılıyordu. Kapalıçarşı’da altın, deri, kilim, süs eşyası, gümüş konusunda yüzlerce dükkan hizmet veriyor. Burası sadece alışveriş değil, içinde bulunan mekanlarıyla da bir çekim merkezi. Kapalıçarşı, pazar hariç her gün 08.30-19.00 saatlerinde açık
Edirnekapı'daki bu müze, Bizans döneminde kilise, İstanbul'un fethinden sonra ise cami olarak kullanılmış. Dış mimarisinin yanı sıra mozaik süslemeleriyle de dikkat çeken Kariye, 1511 yılında camiye dönüşmüş. Bugünün önemli müzelerinden biri olan Kariye'nin çevresi, ahşap evlerden oluşan İstanbul'un sevimli ve görülmeye değer bir yerleşim merkezi. Müze, çarşamba hariç her gün 09.00-19.00 saatlerinde gezilebilir
Efsaneye göre kral kızını ölümden korumak için yaptırmış Boğaz’ın ortasına bu kuleyi. Ama yine de kurtaramamış onu ölümden. Efsanesi dilden dile bugüne gelen Kız Kulesi, 2 bin 500 yıldır pek çok aşka ve hikayeye tanıklık etti. Salacak’ta oturup kuleye karşı pek çok öykü, şiir yazıldı. Şehrin simgelerinden olan kule 2000 yılından beridir de konuklarını kabul ediyor. Restoran ve kafe olarak İstanbulluları ağırlıyor
Bir avcı köşkü olarak düşünülen Küçüksu Kasrı, eskiden ‘Bağçe-i Göksu’ olarak anılan bölgede, Göksu Deresi'nin Boğaz'a döküldüğü yerde inşa edilmiş. Mimarı Nikoğos Balyan. Saray 1857 yılında hizmete açılmış. Atatürk’ün de çok sevdiği kasır Cumhuriyet döneminde de bir süre devlet konuk evi olarak kullanılmış. 1994 yılında restore edildikten sonra tamamen halkın ziyaretine açılmış
İstanbul’un en eski çarşılarından olan Mısır Çarşısı 1660 yılında mimar Kazım Ağa tarafından yapılmış. Mısır Çarşısı, Eminönü'nde Yeni Cami'nin arkasında ve Çiçek Pazarı'nın yanında yer alıyor. Baharatlar başta olmak üzere, bitki kökleri, çiçek tohumları, bitkisel ilaçlar, kuruyemiş ve şarküteri ürünleri satılan çarşı, sadece pazar günleri kapalı. Kapısından girdiğiniz anda, burnunuza dolan koku ve rengarenk baharatların görüntüsü bile, mest olmanıza yetiyor
Mimar Vedat Tek tarafından 1917 yılında inşa edilen Moda İskelesi, uzun yıllar deniz ulaşımına kapalı tutuldu. Gitgide harabeye dönüşmeye başlayan iskele, Kadıköylülerin çabalarıyla 2000 yılında restore edildi. İşletmelere kiralanarak restoran olarak hizmet veren Moda İskelesi'ni son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Beltur A.Ş devraldı. Şu anda restoran ve kafe olarak hizmet veren Moda İskelesi, özel davetler için de kullanılıyor
Ortaköy Meydanı, Osmanlı döneminden beri ilgi çeken bir yerleşim merkezi. Zamanında padişahların sayfiye yeri olmuş. Doğal hazineleriyle ihtişamlı sarayları taçlandırmış. Arnavut kaldırımları, iskelesi, tavla seslerinin eksik olmadığı kahveleri, güvercinleri ve camii ile hareketli ve büyülü mekan Ortaköy Meydanı. Takıcılar, kumpirciler belki de Ortaköy olmasa bu kadar iş yapamazlardı İstanbul’da. Bu meydan, manzarası ve dokusuyla, hep bir klasik olarak kalacak mekanlardan
Fransız yazar Pierre Loti, mekanın müdavimi olduktan sonra, onun adını almış olan, tarihi Pierre Loti Kahvesi, eskiden Rabia Kadın Kahvesi olarak anılıyordu. Kahvenin bulunduğu tepeye de Pierre Loti Tepesi deniliyor. Eyüp Sultan Camii'nin yanındaki mezarlıktan geçerek çıktığınız kahvede, manzaraya karşı çay içmenin keyfine doyum olmuyor. Burada Türk kahvesi içmek şehrin ritüellerinden
İstanbul’un en yakın sayfiyesi. Prens Adaları; Büyükada, Heybeliada, Burgazadası, Kınalıada ve Sedef Adası’ndan oluşuyor. Bizans döneminde saray mensuplarının sürgün yerleri olduğu için Prens Adaları diye adlandırıldığı söyleniyor. Bugün hem yazlık hem de günübirlik gezinti için tercih edilen adalar, özellikle yaz mevsiminde dolup taşıyor. Prens Adaları’na Bostancı ve Kabataş’tan kalkan vapur, deniz otobüsü ve motorlarla ulaşabilirsiniz
Anadolu Feneri ile aynı tarihte, 1856'da Fransızlar tarafından işletilmeye başlayan Rumeli Feneri, 1933'de Türklerin eline geçmiş. kademede inşa edilen fenerin kulesinin yüksekliği 30 metre. Lambası, ilk olarak gazyağı asetilenle çalışan fener, bugün elektrik enerjisi ile aydınlanıyor. Rumeli Feneri'nin ışığı 18 deniz öteden görülebiliyor. Çevresindeki aynı isimle anılan köy, bugün balıkçılarıyla meşhur. Günübirlik geziler için ideal
Anadolu Hisarı'nın karşısına, İstanbul Boğazı'nın kuzeyinden gelebilecek saldırılara karşı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Uzaktan bakıldığında, eski harflerle ‘Muhammed’ biçiminde okunacak şekilde inşa edilen hisar, bugün müze ve açık hava tiyatrosu olarak kullanılıyor. Hisarda yıllardır Rumeli Hisarı konserleri düzenleniyor. Çevresinde ise özellikle yaz aylarında kahvaltı edenlerle dolup taşan kahveler ve balık restoranları bulunuyor
Sadullah Paşa Yalısı hiç şüphesiz Boğaziçi’nin en güzel yalılarından. Yalının sahibi Sadullah Paşa ile oğlu, birbiri ardına intihar edince, yalı uğursuz sayılmış ve aile yalıyı boşaltmış. Daha sonra Sadullah Paşa’nın akrabası Seyfullah Esin tarafından alınan yalı, günümüzde Esin’in eşi Emel Esin’in kurduğu Tek- Esin Vakfı’na ait. Ayşegül Tecimer, Yiğit Şardan gibi isimlerin de kiracı olarak kullandığı yalı bugün de kiracılarını ağırlıyor
İstanbul'un en büyük Katolik kilisesi Saint Antoine, İstiklal Caddesi üzerinde bulunuyor. 1725 yılında devlet için çalışan Katolik aileleri için inşa edilen kilise, İtalyan rahipler tarafından yönetiliyor. Kiliseye gelir sağlaması amacıyla yapılan avlusundaki Sainte Antoine apartmanları, İstiklal Caddesi'nin ilk betonarme yapıları arasında yer alıyor. Sainte Antoine, sadece Hıristiyanların değil, Müslümanların da sıkça ziyaret ettiği bir kilise
İnşasına 1591 yılında başlanan Sepetçiler Kasrı, 1643 yılında tamamlanmış. Zamanında Topkapı Sarayı'na ait kayıkların bulunduğu yerde olan kasır, donanmaya işaret vermek için kullanılmış. 1990'da onarılan ve Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılan kasır, 1998 yılından beri turistler tarafından ziyaret edilebiliyor. Burada ayrıca festivaller kapsamında konserler düzenleniyor
1609-1616 yılları arasında Sultan I. Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırılan bu cami, şehrin en önemli simgelerinden. Cami, mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileri nedeniyle Avrupalılarca ‘Blue Mosque’ (Mavi Cami) olarak anılıyor. Sultanahmet Meydanı’ndaki caminin görkemli avlusu, yıl boyunca ziyaretçilerle dolup taşıyor. Çoğu İstanbullunun, caminin önündeki fıskiyeli havuzda bir fotoğrafı bulunuyor
İstanbul'un en önemli meydanlarından. Bizans devrinde at binenlerin, atların meydanı anlamına gelen Hipodrom deniliyormuş. Osmanlı döneminde ise At Meydanı denmiş. Bugün İstanbul'un en önemli turistik merkezlerinden biri olan meydanda, Kayzer Wilhelm'in ziyaretine anı olarak yapılmış Alman Çeşmesi bulunuyor. Meydanın tarihi dokusunda gezintiye çıkarken, güvercinleri beslemek için yem almayı unutmayın
1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. Külliye 15 bölümden oluşuyor. Caminin Beyaz Harem isimli, beyaz mermerden inşa edilmiş iç avlusunun dört köşesinde yükselen ikisi üç şerefeli, ikisi de iki şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Camideki dört minare, Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah oluşunu; minarelerdeki on şerefeyse, Osmanlı tarihinin onuncu padişahı oluşunu simgeliyor
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472 yılında yaptırılan Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı’na kadar 380 yıl boyunca devletin idare merkezi ve sultanların ikametgahı olmuş. 1924 yılında Atatürk’ün emriyle müzeye çevrilmiş. ‘Kaşıkçı Elması’nı ve sarayın görkemini görmek için kapısındaki kuyruğa girmelisiniz. Müze salı günleri hariç her gün 09.00-19.00 saatlerinde açık.
İstanbul Boğaz’ında bugünkü anlamda ilk yolcu vapuru 1837 yılında çalıştı. Boğaziçi’nde vapurla yolcu taşımacılığında asıl büyük adım ise 1851’de Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla oldu. Bugün şehir hatları vapurları İDO’ya bağlı. Boğaz hattının yanında, Marmara’da da seferler yapıyor. Haydarpaşa, Kadıköy ve Adalar’a seferleri oluyor. Vapurlar, şehrin adeta simgelerinden biri. İstanbullular için vapurda martıları seyrederek, simit ve çay eşliğinde yolculuk yapmak ayrı bir keyif.
Bizans zamanında yapılmış şehir duvarları. İstanbul'un etrafını çeviren surlar, 5. yüzyıldan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiş. Sultan Mehmet zamanında iç kaleye çevrilmiş. İstanbul'un en önemli mimari eserleri arasında yer alan Yedikule Surları beş köşeli bir yıldız şeklinde yapılanmış. Haftanın her günü ziyarete açık olan Yedikule'nin bahçesinde 17 parça tarihi eser halka açık bir şekilde teşhir ediliyor
Bizans İmparatoru I. Justinyen zamanında 542 yılında Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış. Sarnıcın içinde yer alan mermer sütunların görkemi, mekanın halk arasında ‘Yerebatan Sarayı’ olarak anılmasının sebebi. Yerebatan Sarnıcı’nın içinde yer alan Medusa başı, sarnıcın iki sütununun kaidesi olarak kullanılıyor. Her gün 09.00-19.00 saatlerinde ziyarete açık
Beşiktaş ile Ortaköy arasında yer alan Yıldız Parkı, İstanbulluların romantik buluşma yerlerinin başında geliyor. Lale Devri döneminde düzenlenen çırağan alemleri sırasında çeşitli eğlencelere mekan olmuş. Malta ve Çadır Köşkü’nün içinde yer aldığı park, sadece semt sakinlerine değil, tüm İstanbullulara hitap ediyor. Okuldan kaçan öğrenciler, örgü ören yaşlı kadınlar, ilk defa elele tutuşan sevgililerin arada vakit geçirdikleri son derece keyifli, yemyeşil bir park