İstanbul'da racon kesmek

İstanbullu olmak mesele… Doğma büyüme bu şehrin çocuğuysan zaten evrimleşmen de bu enteresanlıklara yatkın olacağından her şey gözüne normal görünecek.

Yok, başka şehirden geliyorsan bütün bu tuhaf özelliklere “eyvallah” demeyi öğreneceksin... İşte sadece bu şehre ait olan ve üzerine düşündüğümüzde “yahu hakikaten doğru” dediğimiz raconlar…


1- Vapurun yanaşmasına bir metre kala iskeleye atlanır. Gerekirse düşeyazma sakilliği bile göze alınır.


2- Trafikte kırmızı ışık, yeşil ışığa döndüğü anda arkadaki araçlar öndekinin hareket etmesi için uzun uzun kornaya basar. Hatta kornaya kim önce basacak diye yarışılır.

Reklam
Reklam

3- Herkes ya koşar gibi yürür ya da zaten koşuyordur.


4- Üst geçitlerin merdivenlerinden hızlı inilir, inenler hızınızı kesiyorsa aralarından geçilir.


5- Herkes trafikten kaçılacak veya bir yere kestirme gidilecek ara sokakları bilir. Labirentin içinden çıkmayı başarır hatta bunu yaparken ters yönden de gider. Takmaz.


6- Taksiciler yakın mesafe ise götürmez… Köprü tıkalıysa “Bence iskeleden vapura binin” klasik cümlesini kurarlar.


7- Atatürk Havalimanı’na gitmek başlı başına bir merasimdir. Sanki Sahra Çölü’nden geçecekmişsiniz gibi bir psikoloji ile meseleye yaklaşılır. Evden çıkılacak saat, kullanılacak yol bunlar önemli püf noktalarıdır. Aksi taktirde “havaalanı trafiği” olarak ün salmış durumdan ahali yeterince nasibini alır.


8- Bu şehirde taksi, arabanın üzerine ilk atlayanın, kapıyı saniye farkıyla ilk önce açanındır.


9- Gece kulübüne gidildiğinde ilk saatlerde eğlenilmez. Herkes elindeki içki bardağıyla olduğu yerde sallanır ve birbirini keser. Piste çıkıldığında saat artık gecenin bir yarısı olmuştur.

Reklam
Reklam

10- Bohem, trend, stylish, ikoncan, deadline, konsept, event, drink almak, retro, brief, kitsch, yükselmek kelimelerini kullanmamak ayıp sayılır.


11- “Issız adam” türüne en çok bu şehirde rastlanır.


12- İstanbul erkek ve kadın ilişkileri kendine özgüdür. İstanbul kadınları “eski tarz adamları” özlemektedir.


13- Şehirde binlerce mağaza, onlarca alışveriş merkezi, ucuz dükkan, toptancı mevcuttur ama semt pazarları ülke çapında ün yapmıştır. Kredi kartı sadece İstanbul pazarlarında geçerlidir.


14- Anadolu yakası ve Avrupa yakası birbirinden çok farklı iki yaşam biçimini yansıtır. İstiklal Caddesi Avrupa, Bağdat Caddesi ise Anadolu yakasıynı temsil eder.


15- Diğer büyük şehirlere göre insanı, aceleci, kendine dönük, sosyal, ukala, sert ve agresif tabiatlı, hoş sohbet, uç, absürt, kültürlü, deniz görmezse mutlu olmayan beşer örneği olarak tanımlanır.


16- Meyhane kültürünü en iyi bilen şehirdir. Zira genci, yaşlısı kolay sarhoş olmaz; oldu mu da ayılmak bilmez.


17- Ligde üç büyüklerin semtinin olduğu tek şehirdir. Beşiktaş, semti ve çarşısıyla ünlüdür, Fenerbahçe Kadıköy ve çevresine yayılmıştır. Galatasaray ise, uzun yıllar Mecidiyeköy’de hüküm sürmüştür.

Reklam
Reklam

18- İstanbulluysan büyük büyük deden mutlaka sarayda çalışmıştır.


19- Herkes sabah yediği simitlerin bir kısmını martılarla paylaşmayı görev bilir ve onların gagalarına gelecek isabetli atışı yapma yeteneğine sahiptir.


20- Birbirinden farklı milletten ve dinden insanın en kalabalık olarak yaşadığı şehirdir.


21- Ünlü yabancı misafirler ezan sesiyle uyandıkları anılarla ayrılırlar şehirden. Son olarak Kerim Abdül Cabbar yaşamıştır bunu örneğin –ondan önce de Sasha Grey!


22- Metroda sağda mı, solda mı duracağını hala bilememişlerle didişmek sıradan sayılır. Sabah gardınızı almadan yola çıkmazsınız.


23- “Bir şey sorabilir miyim” diye yanaşanlardan fuleli çalımlarla kaçmayı, görmezden gelmeyi öğrenmektir.


24- Hayatta en az bir kez bar kapısından geri çevrilir. Bu durumu kabullenişin ötesine geçilip “İstesem girerdim ama mesele çıkmasını istemedim” denir.


25- Gelecekte “yaşatan” bir şehirdir İstanbul. İstanbullu, sinir sahibi olmak istemiyorsa, saatini her daim 10 dakika ileride tutma raconuna uymalıdır.

Reklam
Reklam

İZZET ÇAPA (İşletmeci)

“İstanbul geceleri aslında başlı başına bir raconlar yelpazesidir. Eğer istediğinizi biliyorsanız bu müthiş karmaşanın içinde doğru adresi bulursunuz. Adres, sizin seçiminizdir.


Ünlü gece kulüplerinin kapısını aşındırmayı eğlence diye seçmeyenlerdenseniz bile bu yelpazede size de yer var. Gün batarken Balık Pazarı’na uğrayabilirsiniz mesela. Lakerdanın hası, kalkanın yavrusu ya da hamsinin davetkar tadı da bir eğlence değil mi?


Oraya kadar geldiniz, Çiçek Pasajı’nda bir iki tek rakı… Ya da birkaç midye dolması… Nevizade orada sizi bekliyor. Ece Bar’ı, Yakup’u, biraz ilerde Babylon’u her zevke hizmet…


Gece ilerliyor… Nişantaşı pırıl pırıl ışıklarıyla göz kırpıyor… Kafeleriyle, Supermarket’i ile, House Cafe’si, Limonata’sıyla Avrupa’nın başkentlerine meydan okuyor. Yokuştan aşağıya vurun, Akaretler’de Al Jamal’in yemeklerinin, dansözlerinin, sahne şovunun yarattığı oryantal çarpıcılık başka nerede var?


Bir sokak pilavcısı ile İtalya’nın en lüks restoranı Cipriani ya da Zuma da yan yana duruyor bu kentte… Avrupa’da Reina’nın bir benzeri var mı? Dolapdere’de Apik var, sabaha karşı işkembe içebileceğiniz… Sütlüce’deki Sadrazam Sofrası uykuluk ve ballı kaymağın başkenti…

Reklam
Reklam

Sabah oldu, hala tüketemediniz… Daha ne gizemler barındırıyor göğsünde bu güzel kadın. Ben gecelerine bir göz attım İstanbul’un. Bir de gündüzleri var ki , o ayrı bir alemdir, hiçbir racona sığmaz.”


BÜLENT ÜSTÜN (Mizah Yazarı)
Nerelisin diye sorulduğunda İstanbulluyum dememek... İstanbul doğumlu olmanız buralı olmanız icin yeterli bulunmaz. “Esas nerelisin kardaş? Ana baba nereliyse memleket ora!” çekilir anında.


“Yenecem seni İstanbul!” hırsınız olmadığında Anadolu kaplanlarına nazaran metropol tekiri gibi takılmak.


Eski İstanbul’un güzelliklerini görüp, yağmalanmış bir kentte yaşadığınızı düşünmek ve kendinizi de yağmacılardan biri gibi hissedip hayıfl anmak.


Sonsuz trafiğe peygamber sabrı geliştirmek. Gideceğiniz kısa mesafeye iki saat sonra başınızda bir “hâle”yle varmak.


İstanbulla aranızda çocukluğunuzdan başlayan köklü bir aşk filizlenmesi.. Fetişinizin, arzu nesnenize dönüşmesi.. Bir şehirle sevişmek istenir mi?.. Oh yes!!!


Sabah saatlerinde ve akşam iş çıkış saatlerinde bir maratoncu ruhuyla yaşanmaya başlanır. Saatlere bakılır, kronometre tutulur ve “iş servisleri” ortaya çıkmadan koşmaya başlanır.

Reklam
Reklam

İstanbullu için ülser, panik atak ve depresyon rahatsızlıkları adeta ufak bir sızı, bir küçük ağrı, hafif bir grip gibidir.


ALİ POYRAZOĞLU (Tiyatrocu)
“İstanbullu olmak çok kültürlülüğe saygı göstermek ve uygar yaşamaktır. İstanbul’da raconu çok kültürlülük keser.”


HAYRETTİN KARAOĞUZ (Komedyen) Borcun İstanbullu olmak aslında… Bu benim İstanbul’a olan bir borcum, çünkü İstanbul da ne zaman bir pilavcı el arabası görsem aç olmasam da o pilavı yemek bana her zaman İstanbul’a olan borcumu ödememi sağlamıştır.


Özellikle öğrencilik hayatımda sık sık sabahladığım dönemlerde geceleri imdadıma yetişen o pilav arabaları bana her zaman İstanbul’da olduğumu hatırlatmış ve o kültürü yaşamamı sağlamıştır. Kültür diyorum çünkü o pilav arabasının yanında edilen muhabbetler sürer gider ve o muhabbetler hep de şöyle biter:
-Nerelisin kardeş?
-İstanbul. Sen abi ?

Anahtar Kelimeler: