16 Nisan 2007: Cumhurbaşkanlığı seçim süreci resmi olarak başladı. Sabih Kanadoğlu "Köşk seçimleri için Genel Kurul 3'te 2 çoğunlukla (367) toplanabilir" tezini ortaya attı.
27 Nisan 2007: İlk tur oylama yapıldı. ANAP lideri Mumcu ve DYP lideri Ağar, CHP gibi oylamaya katılmayacaklarını açıkladılar. Birinci turda, 361 milletvekili oy kullandı. CHP 3'te 2 çoğunluk bulunmadığı için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Aynı gece Genelkurmay bir bildiri yayınlandı.
1 Mayıs 2007: Anayasa Mahkemesi, seçimin ilk tur oylamasını iptal etti ve yürürlüğünü durdurdu. Bu kararın ardından TBMM Genel Kurulu'nda yapılan Köşk oylamasının diğer turlarında da katılım 367'ye ulaşamadı.
22 Temmuz 2007: Köşk seçimlerin kilitlenmesi üzerine genel seçime gidildi.
İşte bazı bir iki milletvekiline, Halk Partiden oraya geçmiş olanlar. Şimdi adam diyor ki; efendim bizim başkan diyor tabii bu teklifi yapan bizim başkan diyor. Mumcu için. Bu diyor gireceğine göre yani bizim de kesinlikle girmemiz lazım, işte anladığım kadarıyla girin demiş ki onu açık söylemiyor falan. Eee gir kardeşim dedim gir şey ver çekimser ver. Ondan sonra dedim ki birkaç arkadaşa daha söyle, düşünecek onu işte ben bir iki eski bakanlardan bir ikisine söyledim onlar da bir iki milletvekiline söyleyecekler bakalım işte. Teşekkür ettim Sabih Kanadoğlu'na, gece konuştuk 45 dakika kadar, ne olacak dedim. Valla kötü istikamete gidiyorlar dedi. Ancak dedi bazı şeyler olabilir. Bunlar hatalar yapabilirler diyor.
Cumhurbaşkanı bunu veto etmeye hakkı yok. Ancak referanduma gönderme durumu var. ... Fakat şimdi bunlar kanun çıkaracakmış. Bunu söyledim, biliyorum dedi bu sıkıntılar var ama bazı şeyler de var. Genelkurmay'ın düşünmesi lazım. Bu işi bir tek şey TSK temizler artık. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetler'in bunu halletmesi lazım. Bunlar cumhurbaşkanlığına kadar kendi adamlarından biri gelir gene seçimde de böyle ekseriyetle başa geçerlerse bunu asker temizler.
Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, Genelkurmay eski başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen ses kaydında yer alan kendisiyle ilgili ifadelere tepki gösterdi. "Her söz sahibinin seviyesini gösterir ve sahibine aittir" diyen Mumcu, şahsına yönelik hakaret içeren sözler nedeniyle mümkün olan tüm hukuk yollarına başvuracağını bildirdi.
Mumcu yaptığı yazılı açıklamada, bugün bazı medya organlarında, emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen sözler ve ses kayıtlarında kendisinin isminin geçtiğini söyledi.
Şahsına yönelik hakaret içeren sözler dolayısıyla gerekli ve mümkün olan tüm hukuk yollarına başvuracağını bildiren Mumcu, "Anılan ses kayıtlarında İsmail Hakkı Karadayı'nın sözünü ettiği telefon görüşmesini 2007 – 2008 yıllarında benimle yapılan pek çok gazete ve televizyon röportajlarında kamuoyunun bilgisine sunmuştum. Bugün de emekli Genelkurmay Bbaşkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya atfedilen ses kayıtları kamuoyuna sunduğum bilgilerin gerçekliğinde en küçük bir kuşku olmadığını göstermektedir. O gün söylediklerimin delilleri bugün ortaya çıkmaktadır. " dedi.
"-Karadayı ile hayatında bir kez havalimanı VİP salonunda karşılaştığını, bunun dışında DP ile Anavatan Partisi'nin bütünleşme sürecinde Karadayı'nın kendisini telefonla aradığını bildiren Mumcu, şunları söyledi:
"Üç dakika kadar süren bu telefon görüşmesinde birleşme kararımızı kutlamış, konuşmanın devamında ‘367' tezine destek vereceğimizi umduğunu beyan etmiş ve bizden ‘367 iddiasının hukuksal bir temelinin bulunmadığı bu hususta en doğru çözümün seçimi halkın yapacağı bir anayasa değişikliği olduğu" yanıtını almıştır.
O konuşmada seçimi halk yapsa da yine AKP'li bir ismin seçilebileceği yönündeki kaygısını ifade etmiş ve benden "demokrasi böyle bir şey halk kimi isterse onu seçsin" yanıtını almıştır.
İsmail Hakkı Karadayı kendisine atfedilen ses kaydı gerçek ise bizim bu tutumumuzu anlayamamış veya içine sindirememiş olmalı ki hakkımızda hakaretamiz sözler sarfediyor. Her söz sahibinin seviyesini gösterir ve sahibine aittir. İki yıldan beri anlattığım şeylerin gerçekliğinin böyle bir kayıtla da ortaya çıkması benim için şaşırtıcı değil. Çünkü gerçeklerin en temel vasfı eninde sonunda açığa ortaya çıkmalarıdır. Demokratik sürece silahlı kuvvetlerin müdahale etmesini önerecek kadar izan ve insaf çizgisinden çıkmış bir anlayış ile hayatımın bir saniyesinde bile aynı yerde olmadım.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda, kararlarını seçimden iki yıl önce verdiklerini kaydeden Mumcu, o tarihlerde Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki önerilerini kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasına katılmayışları konusunda gerekçe uyduranların gerçekleri saptırmaya çalıştığını savunan Mumcu, "Bugün siyaset dışında olmayı tercih etmiş olmama rağmen siyasette bıraktığım izler ile kavga etmeyi sürdürenler şunu anlamalıdır ki, artık cumhurbaşkanını halkın seçecek olması Türk demokrasi tarihinin en ileri adımlarından biridir. Ve Türkiye bu adımı attıysa Erkan Mumcu'nun onurlu, kararlı duruşunun bunda büyük payı vardır. Devrim niteliğindeki bu değişimin sancı doğurması kaçınılmazdır. Bu duruştan hesap sorulması ve tasfiye edilmek istenmesi de siyasetin tabiatındandır. Ne pişmanlık duyarım ne de sitem ederim. Kararlarımı vicdanımla verdim ve o vicdan sayesinde dimdik ayaktayım" dedi.