Iuc Başkanı Azizoğlu’ndan Irak’taki Vahşete Tepki

Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Filistin ve Irak’ta devam eden katliamlara sert tepki göstererek, “Tüm dünyaya sesleniyoruz. 29 ülkeden 115 üniversitenin üye olduğu 39 rektörün kurullarında aktif görev aldığı Uluslararası Üniversiteler Konseyi olarak coğrafyamızda yapılan tüm insani değerlerden yoksun uluslararası projelerle yapılan soy kırımları lanetliyoruz” dedi.Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, “Konseyimizde görev ve yetki almış Irak üniversitelerinde hala aktif olarak rektörlük yapan çok değerli bilim adamları ve çalışma arkadaşlarım ve ailelerinin akıbetleri belli değildir. Eğer, evlerini, üniversitelerini terk etmiş başka bölgelere veya dağlara sığınmış durumdalar ise bunun sorumlusu eli kanlı terör örgütü ile birlikte ülkeleri, toplumları bilinçli projelerle zayıflatan kendilerine muhtaç ve mahkum hale getiren batı toplumlarındadır” dedi.Çok uzaklardan gelen emperyalist güçlerin İslam coğrafyasında yaşayan toplumları, coğrafyasını ve tüm gezegeni kapital kazanım ve sömürgeleri olarak gördüklerini, dizayn ettiklerini belirten Azizoğlu, “Fakat anlayamadıkları konu çok bedel ödeyen bu toplumların, artık kirli projelerini uygulayacakları taşeron yönetim ve kukla rejimlerle idare edecekleri inanç, kültür, değer ve kavramlarını zorla empoze edip asimileye zorlayacakları toplumlar olmamasıdır. İslam coğrafyasında gözle görülür bir karşı koyma zafiyeti nedeniyle Mısır, Libya, Irak, Pakistan, Afganistan, Suriye gibi Müslüman ülkeler, batı toplumlarınca dizayn edilen rejim, sistem ve yapılanmaların evrensel normlarda ekonomik, politik, hukuksal yaşam standartlarında bir değişiklik olmadığını, var olan kısıtlı tüm kazanımlarıyla birlikte yaşam haklarını da kaybettiklerini yaşayarak gördüler. En azından bu bile çağdaş zihniyetin yeniden düzenlenmesinin hala mümkün olduğunu gösteren bir belirti olduğuna göre, bizim açımızdan umut verici bir gelişmedir. Bu çağın karanlığının içinde bir ışık pırıltısı gibidir. Son zamanlara kadar el sürülemez ve hikmetinden sual olunamaz bir dogma sayılan sonsuz ‘Batı uygarlığı’ inancı eskisi gibi oy birliğiyle benimsenmiyor. Batı uygarlığının hep aynı yönde sürekli gelişeceğine inanmayan; bu uygarlığın bir gün pekâlâ durabileceğini hatta büsbütün bir tufanın içine gömülebileceğini düşünme zamanı geldi lakin bazı kesimler suni bir yaşam ve gerçek olmayan rüya da olduğundan gerçekleri görmelerini sağlamakta zorlanıyoruz. Kimileri bunları biraz bulanık bir biçimde sezinliyor kimleri daha açık seçik görüyor. Tehlikenin nereden kaynaklandığını belki tam olarak görmüyorlar. Dile getirdikleri hayali ve bazen de çocukça korkulardan açıkça anlaşıldığına göre bazı yanlış anlayışlar kafalarını hala meşgul ediyor” dedi.Yüzlerce yıldan beri işlerin nasıl ters gittiğinin daha açık seçik görebildiğini ve bu tersliklerin doğurduğu sonuçların hiç bugünkü kadar ayan beyan ortaya çıkmadığını kaydeden Azizoğlu, “Bu yüzden bir zaman sınırı çizilmese bile zulüm ve katliamlara dünya toplumlarının sessiz kalarak göz yummayacağı son Filistin katliam ve soykırımında görülmüştür. Yetersiz, cılız ama reaksiyon gösteren gösteriler bizleri umut var etti. Kriz hala kesin olarak sonlanmadığı sürece doğal olarak huzur ve güvenden bahsedemeyiz. Bu durumda yapılabilecek iş eldeki verilerin izin verdiği oranda şimdiye kadar ulaşılan bazı sağlam sonuçları da göz önünde tutarak yapılan ön değerlendirmelere katkıda bulunmaktadır. Böylece sınırlı ve dolaylı yoldan da olsa insanlık tarihinde yeni bir dönemi başlatacak müstakbel hesaplaşmada önemli roller oynaması kaçınılmaz olan unsurlara zemin hazırlanabilir. Şu an için eldeki en önemli delil ve veriler, Batı toplumlarının demokrasi, zenginlik, refah, evrensel hak ve özgürlükler, bireysel ve toplumsal özgürlükler benzeri kamufle aracı yaptıkları bahanelerle bizzat kendilerini yada emir kulu yerel taşeronları aracılığıyla tüm kazanımlarını gasp etmektedirler. Batı toplumlarının tüm kazanımlarını gasp ettiği Mısır, Libya, Irak, Pakistan, Afganistan benzeri hangi ülke daha çok refaha daha çok özgürlüklere daha çok bağımsızlığa ve ya daha çok demokrasiye kavuştu. Tam aksine bu ülkelerin tamamında yukarıda saydığım kısıtlı var olan tüm hakları ve kazanımları bilakis batı toplumları tarafından gasp edildi” dedi.Batı uygarlığına, boyun eğmek şöyle dursun, bu karanlık çağdan kurtulabilmek için bütün gücümüzle savaşılması gerektiğinin altını çizen Azizoğlu şunları söyledi:“Zira bu çağın sonunun eğer henüz gelmediyse yaklaşmakta olduğunu gösteren pek çok belirti var. Denge dediğimiz şey iki karşıt eğilimin aynı anda hareket etmesinden doğduğuna göre bu sonuç düzenle de uyum halinde demektir. Bu iki karşıt eğilimden biri büsbütün devreden çıkarsa denge bir daha hiç sağlanmaz ve dünyanın kendisi ortadan kalkar ama böyle bir varsayımın gerçekleşmesi imkânsızdır; çünkü bir karşıtlığın uçları ancak biri birleriyle anlam kazanırlar. Bu yüzden dış görünüşler ne olursa olsun kısmi ve geçici dengesizliklerin de eninde sonunda evrensel değerler, hak, hukuk ve insani normlara geleceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Sonuç olarak yaşadığımız gezegen üzerinde yaşayan herkes ırkı, dini, mezhebi, rengi, ulusu ne olursa olsun tam ve eşit oranda gezegenin ortağıdır. Batı, Doğu, Kuzey, Güney ayrışması yapmadan tüm gezegenimizin kültür, değer, inanç, kavramlarını sinsice asimile etmeye projeler üretmeden toplumların uluslaşmasını sağlamak uluslararasılaşan toplumların mutlaka ulusal değer, kavram, inanç ve kültürlerini korumalarına izin vermek gezegenimizin huzur, barış ve yaşanabilir dünya olmasını sağlayacaktır.”