Uyuz hastalığı şiddetli kaşıntılara, dökülmeye ve cilt yaralarına sebep olmaktadır. Kişiden kişiye temas ile kolayca bulaşabilen uyuz vakaları son zamanlarda oldukça arttı. Yeterli hijyenin sağlanmaması ve Covid-19 pandemi sürecinde aile içi temasın artması ve bulaş riski nedeniyle kişilerin hastaneye gitmeye çekinmesi nedeniyle birçok hastalık meydana geliyor ve bu hastalıkların tedavi süreçleri aksıyor. Covid-19’un tüm dünyaya etki etmesi nedeniyle özellikle Avrupa’da fazlasıyla görülen uyuz vakaları ülkemizde de yaygın hale geldi. Hastalar tedaviye karşı direnç gösteriyorlar. Hastalığın tedavisi için ilaç kullanımına ve hijyen şartlarına çok dikkat edilmesini, aynı zamanda vaka varlığında bütün ailenin birlikte tedavi edilmesi gerektiğini belirten Memorial Ankara Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Özcan, uyuz hastalığı ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.
Ciltte şiddetli kaşıntı ile belirti veren uyuz hastalığına gözle görülmeyen bir canlı olan sarcoptes scabiei hominis akarı neden olmaktadır. Yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeyen uyuz hastalığı her toplumda ve her ekonomik düzeyde görülebilmektedir. Bağışıklık sistemi güçlü olmayan ya da bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır seyredebilen bu hastalık, fiziksel yollarla kişiden kişiye kolaylıkla, 20 dakika gibi bir süreçte bulaşabilmektedir.
Geceleri artış gösteren hatta hastayı gece uykusundan uyandırabilecek şiddette olan kaşıntılar ağırlıklı olarak el bilekleri, kol iç kısımları, koltuk altı, parmak araları, göbek çevresi, kalça, ayak bilekleri, kadınlarda meme uçları, erkeklerde ise genital bölgede ortaya çıkmaktadır. Kaşıntının yanı sıra belirtiler arasında beyaz-gri renkli tünel benzeri 1-10 mm uzunluğunda yapıların yanı sıra kaşıntı izleri, küçük kabarcıklar ve sivilceye benzer yapılar görülebilir. Çocuklarda ise belirtiler daha çok kulak arkası, yüz, avuç içi ve ayak tabanında oluşabilir.
Hijyen şartlarının yeterince iyi sağlanmadığı ve genellikle okul, yurt, bakım evleri, askeriye veya hapishane gibi toplu bulunulan ortamlarda uyuz hastalığının bulaşma oranı çok daha yüksektir. Aynı yatakta yatma, el ele tutuşma, aynı havluyu kullanma, aynı ayakkabı ya da terliği giyme, ortak kıyafet kullanma, uzun süreli fiziksel temas ve cinsel ilişki gibi fiziki temasın yüksek olduğu durumlar uyuz parazitinin bulaşma ihtimalini artırır.
Son dönemde Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de uyuz vakalarında artış görülmektedir. Karantina sürecinde özellikle kalabalık ailelerde aile içi temasın artması ve insanların Covid-19 bulaş riski nedeni ile hastaneye gitmeye çekinmesi nedeni ile uyuz vakalarında artış yaşanmaktadır. Artan uyuz vakalarının yanı sıra son zamanlarda uyuz parazitinin tedaviye direncinin arttığı ve farklı doktorlara giderek, 5-6 kez tedavi olan ancak yine de iyileşmemiş hastaların sayısında da belirgin derece yükselme olduğu gözlenmektedir.
Spesifik bir laboratuvar tetkiki bulunmayan uyuz hastalığının teşhisi, hastanın şikayetleri ve fiziki ya da dermatoskopik muayenesi ile konulabilmektedir. Bununla birlikte şüpheli alanlardan alınan örneğin mikroskop ile incelenmesi ile de hastalık belirlenebilmektedir. Uyuz hastalığının tedavisinde ise temel olarak permetrin içeren kremler, sülfürik merhemler, lindan içeren losyonlar, krotamiton içeren kremler ve benzil benzoat losyonların kullanımı bulunmaktadır. Oral yolla alınan kaşıntı ilaçları da tedaviye yardımcı olmaktadır. Ancak tedavide kullanılan bu ilaçlar, uyuz akarlarını ve yumurtalarını hemen öldürse bile, kaşıntı maalesef bir süre daha devam edebilmektedir.
İlaç kullanımının yanı sıra hastaya ait çamaşır, havlu ve nevresimler 60 derecede yakınmalı ve kızgın ütü ile ütülenmelidir. Halı ve mobilyalar elektrikli süpürge ile süpürülmeli ve sonrasında toz torbası muhakkak değiştirilmelidir. Ayrıca aynı ortamda yaşayan kişilerin de aktif şikayeti olmasa bile hasta ile aynı anda tedavi olması gerekmektedir. Çünkü bulaşma riski yüksek olan uyuz hastalığının belirtilerini göstermesi 2 -6 haftayı bulabilmektedir.
Ev, araba gibi ortak kullanım alanlarının temizliği düzenli gerçekleştirilmelidir.