Evde yatalak bir eşe bakmaktan bunalan veya yalnız bir hayat yaşayan çok sayıda yaşlı Japon hırsızlık suçunu işliyor ve gönüllü olarak hapse giriyor.
'Ölmeden önce sevdiğim yiyecekleri doya doya yemek istedim'
Tokyo'nun merkezindeki bir süpermarkette güvenlik görevlisi olarak çalışan Yuu Ito'nun yakaladığı gözleri çökmüş, zor nefes alan cılız Ito, "Ölmeden önce sevdiğim yiyecekleri doya doya yemek istedim" diyordu.
Ito, günlerdir yıkanmadığı belli olan beyaz bir tişörtün üzerine arkasında bir kahve markasının logosu olan bir mont giymiş adamı arka odaya alıp sorgulamaya başladı.
Civardaki ucuz bir konutta yalnız yaşayan 71 yaşındaki adam, kanser hastasıydı. Doktorlar 3 aylık ömrünün kaldığını söylemişlerdi.
Adamın çaldığı üç paket ızgara yılanbalığı, iki bira, bir paket sushi, bir şişe saké, bir paket Çin mantısı toplam 7,420 yen (65 dolar) tutuyordu. Cebinde ise sadece 300 yen (2 dolar) vardı.
Her gün buna benzer bir sahne Japonya'nın herhangi bir yerindeki bir dükkanda yaşanıyor.
Dünyada ufak tefek hırsızlık yapanların çoğunu 14-19 yaş arası gençler oluşturuyor. 2011 yılına dek Japonya'da da durum böyleydi.
Ancak o yıl ülkede ilk defa bu tür hırsızlık yapan yaşlıların yüzdesi gençleri geçti. O zamandan bu yana da katlanarak artmaya devam ediyor.
Ulusal Polis Ajansı verilerine göre ülkede 2016 yılında meydana gelen basit hırsızlık olaylarının neredeyse yüzde 40'ında suçlu 65 yaş ve üstü biri.
'OLUMSUZLUKLARDAN BAŞKA BİR ŞEY DUYMUYORDUM'
Kariyeri boyunca 5000'den fazla hırsızı yakalayan güvenlik görevlisi Ito, şu an G1 Security Services adlı bir güvenlik şirketinin sahibi.
Son yıllarda o kadar çok sayıda yaşlı hırsızla karşılaşmış ki oturup "Manbiki Rojin (Hırsız İhtiyarlar)" adında bir kitap yazmış.
Ito, süpermarkette güvenlik görevlisi olduğu zamanları hatırlayarak, "Toplumun bu en savunmasız kesiminin suçluya dönüşmesini görmek acı verici. Her yakaladığım yaşlıdan hastalık, boşanma, dolandırılma gibi olumsuzluklardan başka bir şey duymuyordum" diyor.
Dünyanın en düşük suç oranına ve kanuna en fazla saygılı insanlarına sahip olmakla övünen Japon toplumunda ihtiyar hırsızların artmasının gerisinde ekonomik eşitsizlik ve yoksulluk yatıyor.
Geçtiğimiz yıllarda hükümet tarafından hırsızlık suçu işleyen yaşlılar arasında yapılan bir araştırmada neden hırsızlık yaptıkları sorusuna kadınların yüzde 59'u "harcamalardan tasarruf etmek", erkeklerin yüzde 69'u ise "ekonomik zorluklar" şeklinde cevap verdiler.
2008'deki küresel kriz sonrasında resesyona giren Japonya'da ekonomik durum özellikle yaşlılar için hiçbir zaman eskisi gibi olmadı.
Ömür boyu iş garantisi gibi Japon geleneklerinin birer birer yıkılmasıyla beraber hayatları boyunca çalışmış bu insanların çoğu emekliliklerini rahatça geçirebilecekleri finansal kaynaklardan da sağlık sigortası gibi haklarından da mahrum kaldılar.
Nitekim güvenlik görevlsi Ito'nun hırsızlık yaparken yakaladığı yaşlı adam da yıllar önce ayakkabı fabrikasındaki işini kaybettiğini söylüyor.
'PATLAMAYA HAZIR BİR NÜFUS BOMBASI'
Son yıllarda ölümlerin sayısının doğumların sayısını geçmesi nedeniyle Japon nüfusu hızla azalıyor ve yaşlanıyor.
Geçen yıl ülkede sadece 946,060 bebek doğdu. Bu, şimdiye kadarki en düşük doğum oranı.
Buna karşılık ülkenin yüzde 27'si 65 yaş ve üzeri kişilerden oluşuyor. Bu nedenle Japonya gibi ülkelere "süper yaşlı" deniyor.
Ülkede yaşlıları besleyecek çalışan genç nüfusun yeterince hızlı artmaması, 2050 yılında her bir gence karşılık dört yaşlının olacağı anlamına geliyor.
Bu durum, "patlamaya hazır bir nüfus bombası"na benzetiliyor.
YAŞLI KADINLAR UMUTSUZ
Ancak yaşlılar arasında suç oranlarının artmasını sadece parasızlığa bağlamak zor. Hatta dükkanda hırsızlık yaparken suçüstü yakalandıklarında bazılarının cebinden yüklüce miktar para bile çıktığı oluyor.
Sosyologlar, özellikle yaşlı kadınları suça iten çok daha vahim bir nedene işaret ediyorlar: umutsuzluk ve hayatla yalnız başına baş edememe.
Eski düzen Japon aile geleneklerinde yaşlılara aile ve mahalleli sahip çıkarken yeni toplum düzeninde artık bu, hiçbir yaşlı için garanti değil.
2017'de Tokyo Belediyesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hırsızlık yapan yaşlıların yarıdan fazlası yalnız ve aciz biçimde yaşıyor. Yüzde 40'ının ise ne ailesi ne de başları sıkıştığında yardım alabilecekleri kimseleri var.
Üstelik bazıları kendileri kadar yaşlı eşlerine de bakıyorlar.
Özellikle kadınlar yakın çevreden, hatta ailelerinden bile yardım istemeye utanıyorlar. Bu durum stres ve akıl sağlığı sorunlarını beraberinde getiriyor.
'CEZAEVİNDE HAYATIM DAHA KOLAY'
Pulitzer Center on Crisis Reporting adına özel izinle Japonya'da adı açıklanmayan bir kadın tutukevini ziyaret edip yaşlı kadın mahkumları fotoğraflayan Japon gazeteci Shiho Fukada'nın tanıştığı kadınlardan biri, 80 yaşındaki Bayan T.
Kocası, bir oğlu ve bir kızı var. 20 yıl bir kauçuk fabrikasında çalışmış, sonra da bir hastanede bakıcılık yapmış. Balık yumurtası, tohum ve tava çalmaktan iki buçuk yıla mahkum olmuş.
Aynı evi paylaştığı kocasının 6 yıl önce felç geçirip yatağa mahkum olduğunu, kendi de yaşlı olduğu için demans ve paranoyadan muzdarip eşine bakmakta zorlandığını söylüyor.
İlk olarak 70 yaşında hırsızlık yapmış. Cebinde parası da varmış ama evdeki o umutsuz ortama geri dönmek azap gibi geldiği için tutuklanıp cezaevinden yardım istemeyi düşünmüş.
Oğlu, annesinin akıl sağlığının yerinde olmadığını düşünüyor ve bir akıl hastanesine kapatılması gerektiğini savunuyor. Bayan T. ise mahkum olarak halinden mutlu, özgürlüğünün tadını çıkarıyor.
"Cezaevinde hayatım çok daha kolay. Kendim olabiliyorum ve nefes alabiliyorum, geçici de olsa..." diyor.
80 yaşındaki bir diğer mahkum Bayan N.'nin ise eşi, iki oğlu ve altı torunu var. Ancak evde tek başına çok yalnız ve mutsuzmuş.
13 yıl önce bir kitapçıdan kitap çalarak başlayan hırsızlıkları sonucunda 3 yıl 2 ay hapse mahkum olmuş.
'CEZAEVİNDE DAHA MUTLUYUM'
Japonya'da yaşlılar hırsızlık yaptıklarında yakayı çok kolay ele veriyorlar. İlk vukuatlarından sonra genelde hemen hapse atılmak yerine polis tarafından bir daha böyle bir şey yapmamaları için uyarılıp salıveriliyorlar.
Bayan N. önceki cezasını çekip ikinci kez serbest kaldığında bir daha hapse dönmemeye söz vermiş ama kısa sürede cezaevini ve oradaki hayatı özlemiş.
Şu an ise yine hapiste ve cezasını çektiği tutukevinin fabrikasında çalışıyor. Daha önce dışarıda hiç çalışmadığı için üzülüyor.
"Geçen gün birisi işimi ne kadar süratli ve düzgün yaptığımla ilgili iltifat etti. O an çalışmanın zevkine vardım... Cezaevinde daha mutluyum. Çevremde hep insanlar var ve kendimi yalnız hissetmiyorum" diyor.
Bayan T. ve Bayan N. gibi yaşlıların sosyalleşmek için hapis dışını değil de içini tercih etmeleri, dışarıdaki hayatla baş edememelerinin bir sonucu.
AİLELER İÇİN UTANÇ KAYNAĞI
Aileleri bu yaşlıları utanç kaynağı olarak gördüğü için onlarla bağlarını kesip hiç konuşmuyor.
Halbuki Ulusal Hırsızlığı Önleme Teşkilatı müdürü Ko Fukui'ye göre pek çok yaşlı insanın tek derdi, kendilerini yalnız hissetmeleri ve onlara ilgi gösterecek birini aramaları.
Nitekim Bayan N.'de de öyle olmuş.
Ailesi tarafından ev temizleyip yemek yapmaktan başka işe yaramayan biri olarak görülmekten bıkmış. Kitap hırsızlığından yakalandığında ifadesini alan kibar polise minnettar. Hayatında ilk defa birinin oturup saatlerce onu dinlediğini hissetmiş.
Gençlerde küçük yaşlardaki travmaların da etkisiyle beliren yeme bozukluğu, sosyal uyum gösterememe gibi psikolojik sorunlardan biri de kleptomani (çalma hastalığı).
Örneğin geçen hafta, bir zamanların dünya şampiyonasına da katılmış Japon milli maratoncusu 36 yaşındaki Yumiko Hara 383 yenlik (3.40 dolar) şeker çaldığı için mahkeme önüne çıktı.
Hara, ağlayarak çalma huyunun, çocukluktan beri muzdarip olduğu blumia (sık sık aşırı yiyip kusma hastalığı) ile ilgili olduğunu anlattı.
Kleptomaniyle Başetme ve Araştırma Enstitüsü direktörü Hiroaki Fukui'ye göre yaşlılardaki durum ise çok farklı.
"Yaşlılar, insanda ileri yaşlarda görülen 'fronto temporal demans' adlı henüz tam anlaşılamayan bir hastalık sonucu beynin ön ve temporal loblarının körelmesi nedeniyle depresyona giriyorlar. Doğruyu ve yanlışı ayırt edemez hale gelip dürtüsel davranmaya başlıyorlar, sık sık hırsızlık yapıyorlar" diyor.
Bu durum, tekrar tekrar hırsızlık yapan yaşlının toplum tarafından ahlaksız ve yaptıklarından ders almayan biri olarak yargılanmasına yol açıyor ve onun depresyonunu daha da kötüleştiriyor. Bu kısır döngü böyle devam ediyor.
Japon tutukevleri Japonya'nın tümü gibi temiz, güvenli ve düzenli. Yemekler de oldukça iyi.
Ancak artan yaşlı tutuklu sayısı karşısında Japon yönetimi de ne yapacağını şaşırmış durumda.
2015 yılında buralarda cezalarını çeken yaşlıların sağlık harcamaları 10 yıl öncesine göre yüzde 80 artarak 6 milyar yeni (50 milyon dolar) geçti.
Son olarak geçen ay Tokyo'da yıllardır genç kültürüne ve sokak modasına yön vermekle ünlü Harajuku semti yakınında Metropolis Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı bir gözaltı merkezi 65 yaş üstü kişilere hizmet verecek biçimde yenilendi.
Eskiden o çevrede eğlenceyi fazla kaçırıp çılgınlıklar yapan sarhoş gençlerin boyladığı bu merkeze şimdilerde yaşlıların düşmesi insana tuhaf geliyor.
Bu merkezde görev yapan bir polis, "İşimiz bazen bakıcılığa dönüşüyor" diyerek gözaltına alınan yaşlıların saati geldiğinde ilaçlarını vermek ve hatta bazılarının altlarını değiştirmek gibi görevleri de yapmak zorunda kaldıklarını belirtiyor.
HÜKÜMET YAŞLI SORUNU KARŞISINDA ÇARESİZ
Başbakan Şinzo Abe, göreve geldiği 2012'de kendi ismiyle anılan "Abenomics" adlı ekonomik programı uygulayarak Japon ekonomisinin canlanmasını ve her kesimin eşit refaha kavuşmasını amaçladı.
Japonya Adalet Bakanlığı'nın hırsızlık konusuyla ilgili yayınladığı raporlarda da 65 yaş ve üstü kesimin ekonomik ve sosyal açıdan stabil bir hayata sahip olmasının gerekliliğine dikkat çekiliyor.
Japon Parlamentsu ise 2016 yılında geçirdiği bir yasa ile 65 yaş ve üstü mükerrer suçlulara sosyal yardım da dahil olmak üzere gereken desteğin sağlanmasını, savcıların ve tutukevlerinin bu yönde ortak çalışmasını şart koştu.
Tüm bu çabalara karşın Japonya'nın değişen demografisinden etkilenen sosyal yapısı, aileleri tarafından yeterince ilgilenilemeyen hatta dışlanan yaşlıların gittikçe yalnızlaşmasını kaçınılmaz hale getiriyor.
Bu yılki Cannes Film Festivali'nde Palme D'or ödülünü alan Japon yönetmen Kore-eda Hirokazu'nun hırsızlık yapan bir aileyi konu alan "Shoplifters" (Bir Garip Aile)" filminin bir yerinde dendiği gibi:
"Onların çaldıkları tek şey, aileyi birbirine bağlayan bağlardı."